Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/15414
Karar No: 2012/1204

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2011/15414 Esas 2012/1204 Karar Sayılı İlamı

(Kapatılan)20. Hukuk Dairesi         2011/15414 E.  ,  2012/1204 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi


    Taraflar arasındaki özel sicil kaydının iptal ve tapu siciline tescili davasından dolayı mahal mahkemesinden verilen yukarıda gün ve sayılı hükmün; Dairemizin 16.06.2011 gün ve 2011/7829-7544 sayılı ilamıyla bozulmasına karar vermiş, süresi içinde davacılar vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:
    K A R A R


    Davacı gerçek kişiler, Karapınar köyü 501 ada 1 parsel sayılı taşınmazın hükme esas alınan bilirkişi raporlarında gösterilen bölümlerine ilişkin olarak kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği koşullarının yararlarına oluştuğu iddiasıyla ayrı ayrı adlarına tescilleri talebiyle dava açmışlardır. Mahkemece, taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu ve özel mülkiyete tabi taşınmazlardan olup, zilyetlikle kazanım koşullarının yararına oluştuğu kabul edilerek verilen karar, Hazine tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 16.06.2011 gün 2011/7829 -7544 sayılı kararı ile “...Dava dışı Nuri Şimşek tarafından İlçe Tarım Müdürlüğü aleyhine açılan dava sonucunda Kadastro Mahkemesinin 2007/372-449 sayılı kararıyla davanın reddine, taşınmazın mera siciline kaydedilmesine karar verilmiş, sözü edilen kararın 05.09.2007 tarihinde kesinleşmesiyle taşınmaz özel sicile tescil edilmiştir. Ancak, uzman bilirkişi tarafından incelenen 1958 tarihli hava fotoğrafları ile 1963 tarihli memleket haritasında taşınmazın 6831 sayılı Yasanın 17/2. maddesinde tanımlanan orman içi açıklık konumunda olduğu anlaşılmaktadır. Orman kadastrosu 2005 yılında kesinleştiğine ve taşınmaz bu tarihte orman sınırı dışında bırakıldığına göre, 2005 yılına kadar sürdürülen zilyedliğe değer verilemez, 2005 yılı ile davanın açıldığı 2008 yılı arasında 20 yıllık zilyedlik süresinin gerçekleştiğinden de söz edilemez. Taşınmaz, kesinleşen mahkeme kararı ile hükmen mera niteliği ile özel sicile kaydedildiğine göre bu karar, o tarihte taşınmazın kullanılmadığı konusunda davacılar hakkında güçlü delil oluşturduğu” gereğine değinilerek bozulmuştur. Bu kez davacılar vekili, taşınmazın orman içi açıklık niteliğinde bulunmadığı, evveliyatının orman olmadığı, kadastro mahkemesinin 2007/372-449 sayılı dosyasında husumet nedeniyle ret kararı verildiğinden güçlü delil oluşturmayacağı gerekçeleriyle Dairenin bozma kararının düzeltilmesini talep etmiştir.
    Dava, özel sicil kaydının iptali ile tapu kaydına tescili niteliğindedir.
    Mahkemece çekişmeli taşınmazların kesinleşen orman kadastro sınırları dışında kaldığı gibi eski tarihli resmi belgelerde de orman olmadığı ve 3402 sayılı Yasanın 14-17. maddelerinde öngörülen koşulların davacılar yararına gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmişse de, yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya kanaat verir nitelikte değildir. Davaya konu taşınmaz yaylak niteliğiyle özel siciline kayıtlı olduğu halde, usûlünce mera araştırması yapılmamış, kadastro tespiti yaylak olarak tutulduğu halde mahkemece aksine yapılan belirleme nedeniyle tutanak bilirkişileri dinlenmemiş, taşınmazın 6831 sayılı Yasanın 17/2. maddesi kapsamında kalıp kalmadığı değerlendirilmemiştir. Eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulamaz.
    Bu nedenle, yörede yapılan orman kadastro işlemleri dava ve tespit tarihinden önce kesinleşmiş olduğuna göre, öncelikle kesinleşen orman tahdit harita ve tutanaklarının uygulanması gerektiğinden, halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman yüksek orman mühendisleri arasından seçilecek bir mühendis, bir ziraat mühendisi ve bir harita mühendisinden veya olmadığı takdirde bir tapu fen memurundan oluşturulacak bilirkişi kurulu aracılığıyla yeniden yapılacak keşifte 2 Eylül 1986 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 6831 sayılı Orman Yasasına Göre Orman Kadastrosu ve aynı Yasanın 2/B maddesinin uygulanması hakkındaki Yönetmeliğin 54. maddesi uyarınca hazırlanan Orman Kadastrosu Teknik İzahnamesinin 49. maddesinde yazılı “orman sınır noktası ve hatların uygulanmasında tutanaklardan, orman kadastro haritasından, hava fotoğraflarından, varsa ölçü karnelerinden, nirengi, poligon, röper noktalarından yararlanılır. Sınırlama tutanakları ile orman kadastro haritaları arasında çekişme olduğunda ölçü değerleri ve tutanaktaki ifadeler arazinin durumuna göre incelenir, hangisi daha çok uyum gösteriyorsa ve gerçek duruma uygun ise o esas alınır.” hükmü ile 15.07.2004 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin “Teknik İşler” başlıklı Dokuzuncu Bölümde yazılı esaslar göz önünde bulundurularak uygulama yapılmalı, yerel bilirkişi beyanlarına başvurularak yerinde bulunmayan orman sınır noktaları, bulunanlardan hareketle tutanak ve haritalarda yazılı mevkii, yer, kişi isimleri ile açı ve mesafelere göre, orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulama tutanak ve haritalarının düzenlenmesinde kullanılan hava fotoğrafları ve memleket haritalarından yararlanılarak, değişik açı ve uzaklıklardaki en az 6-7 adet orman sınır noktasının bulunup röperlenmesi, anlatılan yöntemle bulunan ilk orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulaması ile ilgili sınır noktaları aynı ölçeği çevrilerek, çekişmeli taşınmazın orman kadastrosu aplikasyon ve 2/B madde haritalarına göre konumu genel kadastro paftası üzerinde, ayrı renkli kalemlerle gösterilip keşfi izleme olanağının sağlanması, aynı ya da yakın orman sınır hatlarında, dava konusu edilen parseller varsa, bunların tümü birleşik harita üzerinde gösterilerek bilirkişilerden müşterek imzalı rapor ve kroki alınması, ilk orman kadastro harita ve tutanakları ile aplikasyon ve 2/B madde harita ve tutanaklarının uyumsuz olması halinde yukarıda yazılı Yönetmelikler ile Teknik İzahnamelerde yazılı tutanakların düzenlenmesine esas alınan hava fotoğrafı ve memleket haritası ile desteklenen ve gerçek duruma uygun düşen tutanaklara değer verileceğinin düşünülmesi, yukarıda belirtilen usule uygun olarak yapılacak inceleme sonucunda çekişmeli taşınmazın kesinleşen orman sınırları içinde kaldığı saptandığında, orman niteliğindeki taşınmazlar üzerinde kazandırıcı zamanaşımı ile zilyetlik koşulları ile taşınmaz iktisap edilemeyeceği gözönüne alınarak davacı gerçek kişilerin davasının reddine karar verilmesi gerekmektedir.
    Yukarıda yapılacak uygulama sonucunda, çekişmeli taşınmazların kesinleşen orman sınırları dışında kaldığı saptandığında ise, mahkemece çekişmeli taşınmazların öncesinin orman niteliğinin ve hukuki durumunun belirlenmesi ve eğiminin doğru olarak hesaplanması için belediyede bulunan halihazır harita ve münhanili haritalar ile varsa topografya haritaları bulundukları yerden getirtilmeli, yöreye ait bulunabilecek en eski memleket haritası, amenajman planı, hava fotoğrafı ile, 1985-1990’lı yıllardan sonraki aktüel durumunu gösteren memleket haritası ve hava fotoğrafları bulundukları yerden getirtilerek yapılan keşifte memleket haritası, hava fotoğrafı, amenajman planı, münhanili harita ve topografya haritası çekişmeli taşınmaza ve çevresine uygulanarak haritalardaki konumu saptanıp, taşınmazın eğimi haritalar ve klizimetre aracılığıyla duraksamaya yer vermeyecek biçimde hesaplatılmalı, anılan belgeler, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı yasalar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Yasanın 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13. E.K.;14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Yasanın 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; toprak numunesi alınmak suretiyle çekişmeli taşınmazların toprak yapısı, bitki örtüsü hususunda çevre arazilerle karşılaştırmalı olarak uzman ziraat bilirkişiden rapor alınmalı, yukarıda değinilen belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine ablike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı, hukuken ve bilimsel olarak ve Hukuk Genel Kurulunun 15.11.2000 gün ve 2000/20-1663/1694 sayılı kararında açıklandığı gibi eğimi % 12’nin üzerinde olan toprak ve orman muhafaza karakteri taşıyan funda veya makiliklerle örtülü yerlerin orman niteliğinde ve 6831 sayılı Yasanın 1/j bendi kapsamı dışında olduğu gözetilmeli; bu tür yerlerden olduğu saptandığı takdirde orman tahdidinin kesinleşmesine kadar sürdürülen zilyetliğe değer verilemeyeceği göz önünde bulundurulmalı; bilirkişi raporlarında (E) işaretli bölümün 1963 tarihli memleket haritasında çalılık ve ibreli ağaç sembolü ile gösterilen yeşil ile gösterilen kısmının evveliyatının orman olduğu gözetilmeli; taşınmazın 6831 sayılı Yasanın 17/2. maddesi kapsamında orman içi açıklık konumunda bulunup bulunmadığı değerlendirilmelidir.
    Yukarıdaki yöntemle yapılan araştırma sonucunda çekişmeli taşınmazın evveliyatının ve fiili durumunun orman olmadığı saptandığı takdirde, bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma koşullarının araştırılması gerekir. Öncelikle, 1985-1990’lı yıllardan sonraki aktüel durumunu gösteren memleket haritası ve hava fotoğraflarında çekişmeli taşınmazın henüz hiç işlenmemiş durumda olduğu saptandığı takdirde, henüz zilyetlik olgusunun başlamadığı, dolayısıyla zilyetlikle kazanma süresinin dolmadığı düşünülerek, yapılacak keşifte tarım uzman bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, üzerinde halen kültürel bir faaliyet bulunup bulunmadığı, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı belirlenip, bu yolda rapor alınmalı; yaylak niteliğiyle kayıtlı taşınmaza ilişkin olarak taşınmazın bulunduğu çalışma alanında tahsisli yaylak olup olmadığı ilgili merciilerden sorulup saptanmalı, yaylak tahsis kaydı var ise yaylak tahsis kaydı ve dayanağı belgeler getirtilip uygulanmalı, mera tahsis kaydı kapsamında kalıp kalmadığı belirlenmeli, mera tahsis kaydı yok ise, davada yararı olmayan komşu köyler halkından seçilecek yerel bilirkişi aracılığı ile dava konusu taşınmazın yaylak olup olmadığı sorulup saptanmalı, bilirkişi sözleri yeterli görülmediği takdirde tarafların aynı usulle gösterecekleri tanıkları taşınmaz başında dinlenilmeli, bilirkişi, tanık sözlerinin değerlendirilmesinde yakın komşu parsellerin tutanak örnekleri ve dayanağı belgeler ile eski haritalardan yararlanılmalı, yerel bilirkişi ve tanık beyanları ile tutanak içerikleri çeliştiği takdirde tutanak bilirkişileri dinlenilmek suretiyle çelişki giderilmek suretiyle çekişmeli taşınmazın yaylak olup olmadığının belirlenmeli; taşınmazın yaylak olup olmadığının belirlenmesi halinde ise yerel bilirkişi ile zilyetlik tanıklarından, zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl, ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınarak dinlenmeli; gerçek kişiler yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Yasanın 14. maddesi uyarınca, davacılar yanında, murisler yönünden de tapu sicil ve kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp,
    sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, yasanın getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanmalı; toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre kadastro mahkemesince 2007/372-449 sayı ile verilen karar, husumet yokluğu nedeniyle verildiğinden davacılar aleyhine zilyetliğin bulunmadığına ilişkin güçlü delil oluşturmayacağı gözetilerek bir hüküm kurulmalıdır. Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulüyle, Dairemizin “16.06.2011” gün ve “2011/7829-7544 E.K sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA, 30/03/2010 gün ve 2008/53-140 sayılı Yerel Mahkeme kararının yukarıdaki gerekçeyle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine 06/02/2012 günü oybirliğiyle karar verildi.






    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi