10. Hukuk Dairesi 2015/9338 E. , 2015/15942 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Nevşehir 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Tarihi : 27.01.2015
No : 2014/417-2015/42
Dava, Fransız Sigorta Rejimine giriş tarihinin Türkiye’de sigorta başlangıç tarihi olduğunun ve yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti istemlerine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, Türkiye Cumhuriyeti ile Fransa Cumhuriyeti arasındaki Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin 30’uncu maddesi hükmü gereğince, Fransa’da çalışmağa başlanılan tarihin Türkiye’de sigorta başlangıcı olduğunun ve yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti istemine ilişkin olup; Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
1- Türkiye Cumhuriyeti ile Fransa Cumhuriyeti arasında imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin, konuya ilişkin 30’uncu maddesi hükmü, bir işçinin Türk mevzuatına tabi olmadan önce Fransız Sosyal Güvenlik rejimlerinden birine tabi olmuşsa Fransız mevzuatına ilk tabi olunan tarihin, Türkiye’de Malullük, Yaşlılık ve Ölüm Sigortalarına ilk defa tabi olduğu tarih olarak kabul edileceğini öngörmüştür. Ancak bunun için Fransa Sigorta Merciinden anılan sözleşmenin 30’uncu maddesine uygun şekilde yurtdışı çalışmalarını gösterir çalışma belgeleri getirtilerek sigortalının Fransız Sigorta Rejimine ilk tabi olunan tarih tereddüde mahal bırakmayacak şekilde belirlenmelidir.
2- Yurtdışında çalışan Türk vatandaşlarının yurtdışında geçen hizmetlerinin borçlandırılarak, ülkemiz sosyal güvenlik mevzuatında malullük, yaşlılık ve ölüm hallerinde Türkiye’de geçmiş hizmet gibi değerlendirilmesini sağlamak amacıyla kabul edilen 3201 sayılı Yasa hükümleri uyarınca borçlandırılan sürelere dayalı olarak hangi şartlarda aylık bağlanacağı anılan Kanunun 6. maddesinde belirlenmiştir. Tahsis yapılabilmesi için, yurda kesin dönüş yapılmış olması da aranan koşullardan birisidir.
Kesin dönüşün, aylık tahsis talebinde bulunanların yurtdışındaki çalışmalarının sona ermesini, ikamete dayalı bir sosyal sigorta ya da sosyal yardım ödeneği almamaları durumunu ifade ettiği; “sosyal sigorta ödeneği” deyiminden, çalışma
yaşamı süresince karşılaşılan hastalık, iş kazası, meslek hastalığı veya işsizlik gibi riskler nedeniyle iş göremezlik veya işsizlik gibi adlar altında yapılan ödeneklerin amaçlandığı; “sosyal yardım ödeneği” ibaresinin ise bulunulan ülke mevzuatı kapsamında, geçimlerini sağlayacak hiçbir gelirleri olmayan veya mevcut gelirleriyle geçimlerini sağlamakta güçlük çeken kişilerin asgari geçim düzeyi ile sınırlı olmak üzere geçimlerinin sağlanması amacıyla kamu kurum ve kuruluşları tarafından muhtaçlık durumuna ve süresine göre ödenen, ikamet şartına bağlı nakdi yardımlar anlamını taşıdığı kabul olunmaktadır. Ne var ki, “kesin dönüş” ifadesi, mutlak anlamda, yurtdışında bulunduğu ülkeden Türkiye’ye döndükten sonra tekrar yurtdışına çıkış yapmama şeklinde değerlendirilemez. İkamet şartına bağlı olmayan nitelikte sosyal sigorta veya sosyal yardım ödeneği alanlara, anılan koşulun gerçekleştiğinin kabulü ile aylık bağlanabilecektir. Aksi yöndeki düşünce, Anayasamızın 23. maddesi ile güvence altına alınmış olan “Yerleşme ve seyahat hürriyeti”nin; İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşmeye (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine) ek 4 nolu Protokolün 2. maddesi ile tanınmış “Serbest dolaşım özgürlüğü”nün ihlali sonucunu doğuracaktır. 3201 sayılı Kanunun 6. Maddesinin B bendi ile tekrar yurtdışına gitmek değil, yabancı ülke mevzuatına tabi olarak çalışmak ve ikamete dayalı sosyal sigorta veya sosyal yardım ödeneği almak, aylığın kesme nedeni olduğu belirtilmiş; 3201 sayılı Kanuna göre yaşlılık aylığı bağlanıp altı aydan daha uzun süre yurtdışında bulunmuş olanların, yurtdışında çalışıp çalışmadıklarını ve ikamete dayalı bir sosyal sigorta veya sosyal yardım ödeneği alıp almadıklarını “3201 sayılı Kanuna göre aylık alanlara mahsus yoklama belgesi” vererek, aylıklarını almaya devam edebilecekleri, Yurtdışında Geçen Sürelerin Borçlandırılması ve Değerlendirilmesine İlişkin Yönetmeliğin 14. maddesi ile hüküm altına alınmış olup, yurtdışında uzun süre kalmak, tek başına bir aylık kesme nedeni teşkil etmemektedir.
Ayrıca, yurtdışında geçen çalışmalar sonucu o ülkenin sosyal güvenlik sisteminden hak kazanılan yaşlılık ya da malullük aylığının bir sonucu olan ve ikamete dayalı bulunmayan sosyal sigorta veya sosyal yardım niteliğindeki edimlerden yararlanmak, yurtdışından kazanılmış olan sosyal güvenlik hakkının en doğal sonucu olup, bu haktan feragat anlamı çıkacak şekilde bir “kesin dönüş” tanımı yapılması, sosyal güvenlik hakkından feragat edilemeyeceği olgusunun göz ardı edilmesi sonucunu da doğuracaktır. Bu bağlamda, 3201 sayılı Kanunun 6. maddesi gereğince, borçlanılan süreler gözetilerek yaşlılık aylığı bağlanabilmesi için, yurtdışındaki çalışma veya çalışmaya dayalı yardım ilişkisinin sona ermesi gerekmektedir.
3- Somut olayda; her ne kadar T.C. Lyon Başkonsolosluğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ataşeliği yazısıyla, davacının Fransa"da çalıştığı dönemleri gösterir belge verilmiş ise de; bu belgenin, davacının Ataşeliğe ibraz ettiği belgeler üzerine düzenlendiği, Fransa sigorta Merciine ait bir belge niteliğinde bulunmadığı ve Fransa yaşlılık sigorta rejimi bilgilerini içermediği, dolayısıyla; davacının Fransız sigorta rejimine giriş tarihi ve yurda kesin dönüş tarihinin belirlenemediği anlaşılamaktadır.
Şu halde, yapılması gereken iş; öncelikle, davacıya ait yeni tarihli Fransa yaşlılık sigorta rejimine tabi sigortalılık sürelerini gösterir Fransa Sigorta Mercii hizmet cetvelleri gibi ilgili kayıt ve belgeler davalı Kurum’dan usulünce celbedilip, gerekirse tercümesi yaptırılıp, Fransa"da yaşlılık sigortası rejimine ilk tabi olunan tarih usulünce belirlenerek, yaşlılık aylığı talebinde bulunduğu 12.12.2013 tarihi ve sonrası süre yönünden yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde, kesin dönüş şartı da irdelenmek suretiyle, davacı istemi hakkında bir karar vermekten ibarettir.
Ayrıca; 11.09.2014 tarihli Mükerrer Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6552 sayılı Kanunun ile 3201 sayılı Kanunda yapılan değişiklikler kapsamında davacının davalı Kuruma başvurup başvurmadığı ve giderek uyuşmazlığın devam edip etmediği de araştırılmalıdır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın, eksik inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usûl ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 06.10.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.