14. Hukuk Dairesi 2012/14887 E. , 2013/1702 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 19.07.2010 gününde verilen dilekçe elatmanın önlenmesi ve tazminat istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 25.01.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_K A R A R_
Dava, komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi ve tazminat isteğine ilişkindir.
Davalı ..., zararın davacının sulama yaparak toprağı gevşetmesinden kaynaklandığını, kusuru bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ..., zarar görenin köy yolu olup davacıya ait olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı ... temyiz etmiştir.
TMK"nın m. 683 deki "Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir” hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir.
Tazminat istenmesi halinde; mahkemece öncelikle davacının uğramış olduğu zararın miktarının bilirkişi aracılığı ile tespit edilmesi,
tazminatın bu zarara göre tayin ve takdir edilmesi gerekir. Hemen belirtmek gerekir ki, tazminat miktarı hiçbir zaman zararı aşamaz. Ancak, davacının zararın artmasında kusuru varsa, tazminatın miktarı BK’nun 44. maddesine göre indirilmeli veya tamamen ortadan kaldırılmalıdır. TMK’nun 737 ve 730. maddelerinden doğan sorumluluk kusura bağlı bir sorumluluk olmadığından, davalının kusursuz olması tazminat miktarının düşürülmesinde etkili olamaz.
Somut olaya gelince; davacı, 103 ada 57 parsel sayılı taşınmazın maliki olup 1.158,49 m2 olarak meyve bahçesi vasfıyla tapuda kayıtlıdır. Davacının taşınmazının yola bakan kısmı istinat duvarı ile çevrilmiş olup davalıların, taşınmazlarına giden yolu açmak için duvarın bir kısmını yıktıkları uyuşmazlık konusu değildir.
Mahkemece, davacının arazisinde heyelan riski olduğu, heyelana engel olmak amacıyla davacı tarafından yapılan alt ve üst duvarın gerekli olduğu kanaatine varılarak 26.07.2011 tarihli inşaat mühendisi ve 21.07.2011 tarihli ziraat mühendisi bilirkişi raporuna itibar edilmek suretiyle davanın kısmen kabulüne, istinat duvarı maliyet bedeli 4.577.13 TL ve 1 adet elma, 2 adet erik ağacı bedeli 759.77 TL olmak üzere toplam 5336.90 TL maddi tazminatın davalılardan alınmasına, davalıların araziye herhangi bir müdahalesi kalmadığı anlaşıldığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Ancak, 04.07.2011 tarihli fen bilirkişi rapor ve krokisinde yıkılan duvarın büyük bir kısmının kadastrol yola tecavüzlü olduğu ve yıkılan duvarın tamamı üzerinden tazminata hükmedildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda mahkemece, BK"nun 44. maddesi hükmü gözetilerek uygun bir tazminata hükmetmek gerekirken yola tecavüzlü kısımların yıkılmasından da davalı taraf sorumlu tutularak tazminata karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı ..."nun temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, 07.02.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.