16. Hukuk Dairesi 2013/141 E. , 2013/111 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :KADASTRO MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : KADASTRO
KANUN YOLU : KARAR DÜZELTME
Taraflar arasında kadastro tespitinden doğan dava sonucunda verilen kararın onanmasına ilişkin yukarda belirtilen ilamın karar düzeltme yolu ile incelenmesi ... v.s. tarafından süresinde istenilmekle; inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu. GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sırasında 139 parsel sayılı 4021,83 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, irsen intikal, taksim, satın alma ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle ... oğlu ... adına tespit edilmiş; davacı ..., yasal süresi içinde tapu kayıtlarına dayanarak dava açmışlar; yargılama sırasında ... ve diğerleri vekili davacılarla aynı iddiaya dayanarak davaya katılmışlar; mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine ve çekişmeli parselin tespit gibi davalı ... oğlu ... adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davacılar ve müdahiller vekili tarafından temyiz edilmiş ve Dairemizce yapılan temyiz incelemesi sonunda hüküm onanmıştır. Davacı ve katılanlar ... ve arkadaşları vekili tarafından süresi içinde karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Çekişmeli taşınmaz, kadastro tesbiti sırasında kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile mülk edinme şartlarının davalı yararına gerçekleştiği gerekçe gösterilerek davalı adına tesbit edilmiştir. Davacılar ve katılanlar Mart 1290 tarih 9/18 defter varak sayılı ... mevkiindeki 4000 dönüm yüzölçümlü çiftlik hakkında oluşturulan tarafları; "..." ve "..." ve "..." ve "..." sınırlı; Mart 1290 tarih 9/19 defter varak sayılı, ... mevkiindeki 3000 dönüm yüzölçümlü çiftlik hakkında oluşturulan, tarafları; "...i" ve "..." ve "..." ve "..." ve "..." sınırlı; Mart 1290 tarih 9/20 defter varak sayılı, ... mevkili 7000 dönüm yüzölçümlü çiftlik hakkında oluşturulan, tarafları "...", "..." ve "...", "...", "..." ve "...
" ve "..." sınırlı tapu kayıtları ile bu kayıtlardan gelme Ağustos 1326 tarih 2, 3 ve 4 nolu ve Şubat 1962 tarih 1, 2 ve 3 nolu tapu kayıtlarına dayanarak tespitin iptalini ve taşınmazın tapu malikleri adına tapuya tescilini talep ve dava etmişlerdir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davalı tarafın çekişmeli taşınmaz üzerinde Medeni Kanun"un yürürlüğe girdiği 1926 yılından önce 10 yılı aşkın süre aralıksız, çekişmesiz ve malik sıfatıyla zilyetliğinin sürdüğü, davalının malik sıfatıyla
zilyetliğinin Medeni Kanun"un yürürlüğünden sonra ve kadastro tespitine kadar kesintisiz olarak devam ettiği, bu suretle Arazi Kanunnamesinin 20 ve 78. maddeleri gereğince tapu kaydının hukuki kıymetini kaybettiği kabul edilmek suretiyle davanın reddine ve taşınmazın davalı adına tapuya tesciline karar verilmiştir.
Arazi Kanunnamesi"nin 20. ve 78. maddeleri uyarınca bir kaydın zilyet yararına hukuki değerini kayıp ettiğinin kabul edilebilmesi için, çekişmeli taşınmazın 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi"nin yürürlüğe girdiği 1926 yılının en az 10 yıl öncesinden itibaren zilyet edildiğinin kanıtlanması gerekir. Hayatın olağan akışı dikkate alındığında, bugün hayatta olan en yaşlı kişilerin dahi söz konusu döneme şahitlik edemeyeceği açıktır. Hal böyle olunca, bir insan ömrünün şahit olabileceği süreyle taşınmaza çekişmesiz, aralıksız ve malik sıfatıyla zilyet olduğunu kanıtlayan kişilerin, öncesinde de taşınmaza zilyet olduğunu karine olarak kabul etmek zorunludur. Somut olayda, çekişmeli taşınmaza ait kadastro tutanağında, taşınmaz üzerinde kagir ev ve ahır bulunduğu belirtilmekte olup, mahkemece mahallinde 14.04.2004 tarihinde yapılan keşifte dinlenen 1930 doğumlu davalı tanığı, 10 yaşlarında iken çekişmeli taşınmaza İsmail Şahin isimli yaşlı şahsın zilyet olduğunu, ona da babasından kaldığını kendisinden duyduğunu, İsmail"in ölümü ile çekişmeli taşınmazın taksimen davalının babası Mehmet"e düştüğünü, Mehmet"in ölümü ile de taksimen davalıya kaldığını, taşınmaz üzerinde bulunan ev ve ahırın Mehmet tarafından yaptırıldığını bildirmiştir. Mahkemece, İsmail mirasçılarını gösterir nüfus kayıtları getirtilerek tanık sözleri denetlenmediği gibi, taşınmaz üzerinde bulunan ev ve ahırın Mehmet tarafından hangi tarihte yaptırıldığı, ev ve ahır yapılmadan önce de davalı tarafın taşınmaz üzerinde iktisabı sağlar nitelikte zilyetliklerinin bulunup bulunmadığı üzerinde durulmamıştır. Bu hususlar açıklığa kavuşturlmadan davalı tarafın zilyetliğinin yukarıda ifade edilen karine uyarınca 1926 yılından geriye doğru 10 yılı aşkın süreden itibaren süregeldiğini kabul etmek mümkün değildir.
Hal böyla olunca, öncelikle davalı tarafın kök murisi olduğu iddia edilen İsmail mirasçılarını gösterir nüfus kayıtları ile komşu parsellere ait kadastro tutanakları ve varsa davacı tarafın tutunduğu tapular dışındaki tespit dayanağı belgeler tüm tesis ve tedavülleri ile birlikte getirtilmeli, bundan sonra mahalllinde, daha önce dinlenen davalı tanığı ile varsa taraflarca bildirilecek diğer tanıklar ve yöreyi iyi bilip davada yararı bulunmayan yerel bilirkişi kurulunun katılımı ile yeniden keşif yapılmalı, çekişmeli taşınmazın bilinen ilk zilyedinin kim olduğu, zilyetliğin başlangıç tarihinin bilinip bilinmediği, taşınmaz üzerindeki ev ve ahırın kim tarafından hangi tarihte yapıldığı, ev ve ahır yapılmadan önce taşınmaz üzerinde sürdürülen ve iktisabı sağlar nitelikte bir zilyetlik bulunup bulunmadığı araştırılmalı, gerektiğinde ziraatçi bilirkişiden rapor alınmalı, davalı tarafın, yukarıda sözü edilen karineye uygun zilyetliğinin bulunduğunun kanıtlanamaması halinde davacı tarafın tutunduğu tapu kayıtlarının kapsamı yöntemine uygun olarak araştırılmalıdır. Mahkemece, açıklandığı şekilde bir inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra toplanmış ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir. Yetersiz araştırmaya dayanılarak karar verilmesi isabetsizdir. Dairemizce, kararın bu gerekçelerle bozulması gerekirken, onandığı anlaşılmakla, davacı tarafın karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 12.06.2012 gün, 2011/5165 Esas, 2012/5274 Karar sayılı onama kararının kaldırılmasına ve hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 22.01.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.