14. Hukuk Dairesi 2012/14651 E. , 2013/1601 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 18.08.2009 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde malzeme bedelinin tahsili istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 20.06.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi taraflarca istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, Türk Medeni Kanununun 724. maddesine dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil ikinci kademedeki istem, 20.000,00 TL malzeme bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Davalılar ... 2. Hukuk Mahkemesinin 2005/206 E. 2007/20 K. sayılı dava dosyasında verilen karar dolayısıyla kesin hüküm itirazında bulunmuşlardır.
Mahkemece, tapu iptali ve tescil davası kesin hüküm, malzeme bedeline ilişkin talep ise binanın ruhsatlı olmayıp yıkıma tabii olduğu gerekçeleriyle reddedilmiştir.
Hükmü, taraflar temyiz etmişlerdir.
1- Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre davacının ve davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş reddi gerekmiştir.
2- Bilindiği üzere başkasının taşınmazına temelli ve kalıcı nitelikte yapı inşa edilmesi durumunda, Türk Medeni Kanununun 684. ve 718. maddelerinin hükümleri gereğince yapı üzerinde bulunduğu taşınmazın mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) haline geleceğinden ana taşınmazın mülkiyetine tabi olur. Bu konumdaki taşınmazın maliki ile yapıyı yapan kişi arasındaki ilişki Türk Medeni Kanununun 722, 723. ve 724. maddelerinde düzenlenmiştir.
Türk Medeni Kanununun 722. maddesi, taşınmaz malikine rızası olmaksızın yapılmış ve yıkımı aşırı zarar doğurmayan yapının yıkımını isteme hakkı tanımış, yıkım masrafının yapı malikine ait olacağını hükme bağlamıştır. Ne var ki, yasada “aşırı zarar” kavramı tanımlanmadığından yasa koyucunun bu yöndeki asıl amacı göz önünde tutulmalıdır. Değinilen maddenin düzenlemesine yol açan neden, meydana getirilen yapının korunmasındaki mevcut olan genel iktisadi yarardır. Diğer bir söyleyişle dava tarihine göre yapının yıkımı halinde objektif ölçüler içerisinde tespit edilecek zararın çok fazla olması aşırı zararın varlığını gösterir. Bununla birlikte gerektiğinde özel ve teknik hususlarda uzman bilirkişilerin bilgisine başvurulmak suretiyle taşınmaz sahibinin o yapıdan yararlanma derecesi, arsanın bütünlüğünün bozulup bozulmaması, taşınmazın değerinde doğacak noksanlık gibi sübjektif durumlar da dikkate alınmalıdır.
TMK’nun 723. maddesindeki düzenlemede ise;
a)Malzeme sahibinin iyiniyetli olması halinde; aşırı zarar doğması sebebiyle yapı yıkılamadığı takdirde taşınmaz malikinin malvarlığında sebepsiz bir zenginleşme meydana geleceğinden, taşınmaz malikinin malzeme sahibine muhik (haklı) bir tazminat vermesi gerektiği,
b)Malzeme sahibi iyiniyetli değilse; tazminat miktarının, levazımın en az kıymetini geçemeyeceği belirtilmiştir.
Bu durumda, 4.3.l953 tarihli ve 10/3 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararının gerekçesinde benimsenen ve uygulamada kararlılık kazanmış ilke uyarınca aşırı zarar nedeniyle yapı yıkılamıyorsa veya ağaçlar sökülemiyorsa, iyi veya kötüniyete göre, muhik tazminat veya en az levazım bedelini ödeyip ödemeyeceği arsa malikinden sorulmalı, kabul ettiği takdirde bu bedel karşılığı yapının taşınmaz malikine aidiyetine karar verilmeli, aksi halde yıkım isteği reddedilmelidir.
Yargıtay’ın artık kurumlaşmış bu uygulaması ile başkaca bir dava açılmasına gerek kalmaksızın taraflar arasındaki uyuşmazlık daha az giderle, daha çabuk ve kolay, daha sağlıklı şekilde çözülecektir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19.10.1983 tarihli ve 1980/1-2348 Esas ve 1983/971 Karar sayılı, 19.11.2003 tarihli, 2003/1-718 Esas ve 2003/709 Karar sayılı kararları da bu yöndedir.
Sonuç olarak; mahkemece yapılması gereken iş; yukarda belirtilen ilkeler çerçevesinde araştırma yapmak, davacının ... 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/206 E. 2007/20 K. sayılı kesinleşen kararında iyiniyetli olmadığı sübut bulduğundan asgari levazım değeri üzerinden davalıların temellüke razı olup olmadıklarını sorup saptamak, sonucuna göre bir karar vermek olmalıdır.
Mahkemece ikinci kademedeki istemin eksik araştırma ve inceleme ile olaya uygun düşmeyen gerekçelerle reddi doğru olmamış, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 no"lu bentte açıklanan nedenlerle davacının ve davalının diğer temyiz itirazlarının reddine 2. Bent uyarınca hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, 06.02.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.