Esas No: 2018/4627
Karar No: 2019/1190
Karar Tarihi: 14.01.2019
Hakaret - Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2018/4627 Esas 2019/1190 Karar Sayılı İlamı
18. Ceza Dairesi 2018/4627 E. , 2019/1190 K.
"İçtihat Metni"
KARAR
Hakaret suçundan sanık ..."nün, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125/1, 62/1 ve 52/2. maddeleri gereğince 1.500,00 Türk Lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına dair Bucak 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 17/10/2017 tarihli ve 2016/284 esas, 2017/288 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
İstem yazısında; “Sanık hakkında hükmolunan cezanın adlî para cezası olması ve sabıka kaydının da bulunmaması karşısında, 5728 sayılı Kanun’la değişik 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 231. maddesi uyarınca, sanık hakkında kurulan hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağı hususunda bir değerlendirme yapılmamasında isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
I- Olay:
Sanık hakkında hakaret suçundan yapılan yargılama sonucunda sanığın mahkumiyetine karar verildiği, hükmün miktar itibarıyla verildiği anda kesin olduğu, işbu hükümde sanık hakkında şartlarını taşımasına rağmen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yönelik karar verilip verilmeyeceği yönünde bir değerlendirme yapılmadığı gerekçesi ile kanun yararına bozma talebinde bulunulduğu görülmüştür.
II- Hukuksal Değerlendirme:
5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinde düzenlenen “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesinin uygulanabilmesi için öncelikle,
-Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünde, hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasından ibaret olması,
-Suçun CMK’nın 231. maddesinin 14. fıkrasında yazılı suçlardan olmaması,
-Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
-Sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına itiraz etmemesi,
-Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tamamen giderilmesine ilişkin koşulların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
Anılan bu objektif koşulların gerçekleşmesi ile birlikte ayrıca “Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılmasına” ilişkin takdire dayalı subjektif koşulun da gerçekleşmesi halinde “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesinin uygulanması olanağı bulunmaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 16/02/2010 tarih ve 4/253-28 sayılı kararında da belirtildiği üzere, “sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CYY’nın 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucunu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır. Koşullu bir düşme nedeni oluşturan “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesi, objektif koşulların (mahkûmiyet, suç niteliği ve ceza miktarı, daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmama, sanığın kabulü, zararın giderilmesi) varlığı halinde mahkemece, diğer kişiselleştirme hükümlerinden önce ve re’sen değerlendirilerek, uygulanması yönünde kanaate ulaşıldığı takdirde, hiçbir isteme bağlı olmaksızın öncelikle uygulanmalıdır.”
Kanun yararına bozma konusu yapılan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilmesi için, CMK"nın 231. maddesinde sayılan objektif ve subjektif koşulların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir. Objektif koşulların değerlendirilmesindeki hatalar kanun yararına bozma konusu olabilecekken, subjektif koşula yönelik hukuka uygun gerekçeler takdire ilişkin olduğundan, kanun yararına bozma konusu yapılamayacaktır. Bununla birlikte, sanık veya müdafiinin bu kurumun lehlerine uygulanmasına yönelik talepleri bulunması ve objektif koşulların oluşmasına karşın, koşullu bir düşme nedeni olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun tartışılmaması da, yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık kabul edilerek, kanun yararına bozma konusu yapılabilecektir.
İnceleme konusu somut olayda; suç tarihi itibariyle kasıtlı suçtan mahkumiyeti bulunmayan sanık ... hakkında, katılana yönelik hakaret suçundan adli para cezası verildiği ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun hiç değerlendirilmediği, hükümden sonra verilen ek kararda da bu hususun maddi hata olduğunun belirtildiği anlaşılmaktadır.
Bu nedenlerle, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun objektif şartlarının oluşması karşısında, mahkemece subjektif koşul da değerlendirilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun hakaret suçu açısından değerlendirmesiz bırakılması hukuka aykırıdır.
III- Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, kanun yararına bozma isteği doğrultusunda düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden,
1. Bucak 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 17/10/2017 tarihli ve 2016/284 esas, 2017/288 sayılı kararının, sanık ... hakkında hakaret suçundan kurulan mahkumiyet hükmü yönünden 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
2. Aynı Kanun maddesinin 4-b fıkrası gereğince, sonraki işlemlerin mahallinde tamamlanmasına, Yüksek Adalet Bakanlığına sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"na TEVDİİNE, 14/01/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.