6. Ceza Dairesi 2021/4819 E. , 2021/19893 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Nitelikli hırsızlık, konut dokunulmazlığını ihlal etme
HÜKÜMLER : Beraat
Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
12-15 yaş grubunda olup suçun farik ve mümeyyizi olduğu uzman hekim (ve SİR) raporuyla tespit edilen suça sürüklenen çocuğun, mart 2014 tarihinde gündüz vakti mağdurun evine, evin arka tarafındaki pencereden mağdurun oğlu olan tanık... ile birlikte girdikleri, mağdura ait kamera ile harddiski alarak evden ayrıldıkları, evden çaldıkları malzemeleri arkadaşı tanık ... ile 50 TL"ye sattıklarından bahisle, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun (TCK) 142/1-b, 31/2, 116/1 ve 31/2. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı, ilk derece mahkemesinin 21.01.2016 tarihli kararıyla, suça sürüklenen çocuğun unsur ve sübut yokluğu nedenleriyle, her iki suçtan da beraatine karar verildiği, beraat hükümlerinin o yer Cumhuriyet Savcısı tarafından; suça sürüklenen çocuğun ikrarı, tanık beyanı ve tüm dosya kapsamına göre, suçun subüta erdiğinden hırsızlık ve konut dokunulmazlığını bozma suçlarından mahkumiyeti yerine beraat kararı verilmesinin açıkça hukuka aykırı olduğu gerekçeleriyle temyiz edildiği incelenen dosya kapsamından anlaşılmıştır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da, aynı gerekçelerle hükmün bozulması gerektiği görüşündedir. Ancak;
Dava zamanaşımı süresinin dolmamış olması bir yargılama şartı olup, dava zamanaşımı süresinin dolması hâlinde, Devletin yargılama hak ve yetkisi sona ereceğinden öncelikle suç vasfının belirlenmesi, dava zamanaşımı süresinin dolduğunun anlaşılması halinde de, bu sebeple bozma ve düşme kararı verilmesi gerekir.
İlk derece mahkemesince, sanığa isnad edilen suçların; mağdurun oğlu olduğu için hakkında hırsızlık suçundan 5237 sayılı TCK"nın 167/1. maddesinde düzenlenen şahsi cezasızlık sebebinin mevcudiyeti, konut dokunulmazlığını bozma suçundan ise unsur yokluğu nedenleriyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verilen tanık..."un rızası dolayısıyla konut dokunulmazlığı suçunun oluşmadığı ve hırsızlık suçunun da sübuta ermediği kabul edilmiş ise de;
TCK"nın 167/1-b. maddesinde, somut olay bağlamında üstsoy ve alt soy arasında işlenen hırsızlık suçunda faile ceza verilmez, düzenlemesine yer verilmiştir. Bu yalnızca bir şahsi cezasızlık sebebi olup, fiil yine suç olmaya devam eder.
Bu itibarla, suç tarihi itibariyle lehe kanun hükmü olması münasebetiyle uygulanması gereken TCK"nın 142/1-b kapsamındaki nitelikli hırsızlık suçunda aynı Kanun"un 40/1. maddesinin âmir hükmü uyarınca, suça sürüklenen çocuk ..., tanık..."a ait şahsi cezasızlık sebebinden yararlanamaz.
Öte yandan TCK"nın 116/3. maddesi uyarınca, rızanın meşru bir amaca yönelik olmaması münasebetiyle, ilk derece mahkemesinin değerlendirmesinin aksine suça sürüklenen çocuk ... yönünden TCK"nın 116/1. maddesi kapsamında konut dokunulmazlığını ihlâl suçunun da oluştuğunda bir kuşku bulunmamaktadır.
TCK"nın 119/1-c maddesi uyarınca, somut olay bağlamında konutu dokunulmazlığını bozma suçunun birden fazla kişiyle birlikte işlenmesi, suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâlini oluşturmaktadır. Kural olarak bu nitelikli hâlin varlığını kabul edebilmek için diğer suç ortağının, suça iştiraki yeterli olup, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı ve benzeri bir şahsi cezasızlık nedeninin varlığı, bu nitelikli hâlin uygulanmasına mani değildir.
Tanık... hakkında hırsızlık suçu yönünden şahsi cezasızlık nedeninin(mağdurun oğlu) bulunması, konut dokunulmazlığını bozma suçu yönünden ise, unsur yokluğu gerekçeleriyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesinde her hangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak; olay(suç) tarihinde 18 yaşından küçük olan tanık..."un, babası olan mağdur ile aynı evde oturan bir aile bireyi olması münasebetiyle, suça sürüklenen çocuk ... bakımından konut dokunulmazlığını ihlâl suçunun “birden fazla kişi tarafından birlikte” işlendiğinin kabul edilmesi de mümkün değildir.
Bu itibarla, somut olayda suça sürüklenen çocuk ..."ın işlediği konut dokunulmazlığını ihlâl suçunda, TCK"nın 119/1-c maddesi kapsamındaki nitelikli hâlin bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Suç tarihi mart 2014 olup, hükmün beraat olması nedeniyle dava zamanaşımını kesen son işlem tarihi, mahkemesince yapılan sorgu tarihi olan 09.07.2015"tir.
Asli ve olağanüstü dava zamanaşımı sürelerinin her ikisinin de dolmuş olması hâlinde, lehe yorumla önce dolan süreyi esas almak suretiyle bozma ve düşme kararı verilmesi gerekir. Somut olayda dava zamanaşımı süresini kesen en son işlem olan sorgu tarihinden itibaren geçerli olan 4 yıllık asli dava zamanaşımı süresi esas alınmak suretiyle bozma ve düşme kararı vermek gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle;
Suça sürüklenen çocuğa yüklenen ve 5237 sayılı TCK"nın 142/1-b, 31/2, 116/1 ve 31/2. maddelerine uyan suçların gerektirdiği cezanın türü ve üst sınırına göre; aynı Yasanın 66/1-e ve 66/2. maddelerinde öngörülen 4 yıllık zamanaşımı süresinin sorgu tarihi olan 09.07.2015 gününden inceleme tarihine kadar geçmiş bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK"un 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak kamu davasının zamanaşımı nedeniyle DÜŞMESİNE, 21.12.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.