14. Hukuk Dairesi 2012/14665 E. , 2013/1450 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı tarafından, davalı aleyhine 14.07.2011 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 17.10.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ve davalı idare vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesi gereğince geçit hakkı kurulması isteğine ilişkindir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilerek 107 ada 27 sayılı parsel lehine, 107 ada 160 parsel aleyhine geçit irtifakı kurulmasına karar verilmiştir.
Hükmü, davacı ... ve davalı vekili temyiz etmiştir.
Ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi geçit davalarının nedenidir. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “mutlak geçit ihtiyacı” veya “geçit yoksunluğu”, ikincisine de “nispi geçit ihtiyacı” ya da “geçit yetersizliği” denilmektedir.
Geçit hakkı verilmesine ilişkin davalarda, bu hak taşınmaz leh ve aleyhine kurulacağından leh ve aleyhine geçit istenen taşınmaz maliklerinin tamamının davada yer alması zorunludur. Ancak, yararına geçit istenen taşınmaz paylı mülkiyete konu ise dava paydaşlardan biri veya birkaçı tarafından açılabilir.
Türk Medeni Kanununun 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit gereksiniminin nedeni, taşınmazın niteliği ile bu gereksinimin nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
Uygun güzergah saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazların kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi olanaklı değil ise bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.
Yararına geçit kurulacak taşınmazın tapuda kayıtlı niteliği ve kullanım amacı nazara alınarak özellikle tarım alanlarında, nihayet bir tarım aracının geçeceği genişlikte (emsaline göre 2,5-3 m.) geçit hakkı tesisine karar vermek gerekir. Bu genişliği aşan bir yol verilecekse, gerekçesi kararda dayanakları ile birlikte gösterilmelidir.
Saptanan geçit nedeniyle yükümlü taşınmaz malikine ödenmesi gereken bedel taşınmazın niteliği gözetilerek uzman bilirkişiler aracılığı ile objektif kıstaslar esas alınarak belirlenmelidir. Saptanacak bedel de hükümden önce depo ettirilmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki, bedelin saptanmasından sonra hüküm tarihine kadar taşınmazın değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş veya bedel tespitinden sonra yörede taşınmazın değerini artıracak değişiklikler meydana gelmiş olabilir. Bu gibi durumlarda mülkiyet hakkı kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olmamak ve diğer tarafın hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak olası davranışlarını önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti yapılmalıdır.
Kurulan geçit hakkının Türk Medeni Kanununun 748/3. maddesi uyarınca tapu kaydının beyanlar hanesine şerhi de gereklidir.
Geçit hakkı kurulmasına ilişkin davalarda davanın niteliği gereği yargılama giderleri davacı üzerinde bırakılmalıdır.
Geçit davalarında uygulanacak kesintisizlik ilkesi gereğince lehine geçit hakkı kurulan taşınmazdan itibaren genel yola ulaşıncaya kadar tüm taşınmazlar üzerinden geçit hakkı kurulması gerekir.
Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında;
Davacı, maliki olduğu 107 ada 27 parsel sayılı taşınmaz lehine 107 ada 161 parsel sayılı taşınmazdan geçit hakkı kurulmasını istemiştir. Gerçekten de davacıya ait 107 ada 27 parsel sayılı taşınmazın güney sınırından başlayıp kadastrol yola kadar devam eden ve tapuda hazine adına kayıtlı olduğu anlaşılan 107 ada 161 parsel sayılı taşınmazın civardaki taşınmazların yol ihtiyacını karşılamak amacıyla oluşturulan bir parsel olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece bu parselden geçit hakkı tesis edilmesi gerekirken kuzeydeki 107 ada 160 parselden geçit kurulması doğru görülmemiştir. Kaldı ki, kurulan geçitin krokide (F1) ile gösterilen kısmı tescil harici yere isabet etmekte olup, bu şekilde geçit kurulması geçit davalarında uygulanan kesintisizlik ilkesine de aykırılık teşkil etmektedir.
Bu durumda mahkemece, krokide 107 ada 161 sayılı parselin yeşil renkle gösterilen kısmı dışında kalan yerden de ekonomik bir fayda sağlanması beklenmeyeceğinden parselin tamamından geçit kurulabileceği de gözetilerek hazine adına kayıtlı bu parselden güneydeki genel yola ulaşımı sağlayacak şekilde davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle davacı ve davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatıranlara iadesine, 04.02.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.