14. Hukuk Dairesi 2012/14600 E. , 2013/1372 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 25.06.2003 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 01.07.2010 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_K A R A R_
Davacı Hazine, ... Belediyesinde bulunan 160 ada 4, 5, 6 parsel sayılı taşınmazların evveliyatının mera olduğunu ileri sürerek, tapu iptali ve tescil istemiştir.
Davalı ..., davanın reddini savunmuş, davalı ... davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dosyada yer alan bilgi ve belgelerden 01.06.1982 tarihinde yapılan tapulama sırasında 1472 parsel sayılı taşınmazın mera vasfı ile ... Belediyesi adına tescil edildiği, ... Valiliğinin 25.02.1987 tarihli oluruna istinaden arsa niteliği ile ... Belediyesi adına tapuya kayıt edildiği, 1472 parselde yapılan imar uygulaması ile dava konusu 160 ada 4, 5, 6 parsel sayılı taşınmazların Belediye adına tescil edildiği ve belediye tarafından 01.03.1989 tarihli encümen kararları ile dava dışı kişilere satıldığı, davalı ..."ın da bu kişilerden satın aldığı anlaşılmaktadır.
Görülüyor ki taşınmaz 1472 sayılı mera parselinden gelmektedir. İmar planı içindeki meraların planın onayıyla birlikte hukuki bakımdan mera vasfını yitireceğinden, bu yerlerden genel hizmete ayrılanların (yol, park, yeşil saha, gibi) belediye veya özel idareye bedelsiz terkini gerekir. İmar planında genel hizmetler dışında özel mülkiyete konu olabilecek konut,
sanayi ve ticaret alanı olarak belirlenmiş alanlarda kalan meralar bu vasıflarını yitirmeleri halinde Hazine adına tescili gerekir. (Danıştay 1. Dairesinin 1988/328 E, 1989/19 K. sayılı mütalaası) Belediye adına tescili gerekmeyen yerler belediye veya gerçek ve özel hukuk tüzel kişileri adına tescil edilmiş ise “Yolsuz Tescil “ olacağından Hazine her zaman bu iddia ile dava açabilir. Ne var ki, başlangıçtaki tescil işlemi yolsuz tescil olsa da 4342 sayılı Mera Kanununun geçici 3. maddesi hükmü koşulların oluşması halinde tescilin belediye veya gerçek ya da özel hukuk tüzel kişileri adına devam etmesi olanağı sağladığından, artık burada 4342 sayılı Mera Kanununun geçici 3. maddesi şartları üzerinde durulması gerekir.
Anılan madde uyarıca işlem yapabilmesi için;
a) Mera, 4342 sayılı kanunun geçici 3. maddesinde yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği 03.05.2005 tarihi itibariyle Belediye ve mücavir alan sınırları içersinde bulunmalıdır. Zira bu tarih itibariyle köy sınırları içerisinde bulunan veya bu tarihten sonra Belediye ve mücavir alan sınırları içerisine alınan meralarda bu madde hükümlerinin uygulanma olanağı yoktur.
b) Mera, 01.01.2003 tarihinden önce kesinleşmiş imar planı içerisinde kalmalıdır. Bu tarihten sonra imar planı içerisine alınan veya imar planı bulunmayan yerlerdeki meralarda bu madde hükmü uygulanmaz. Yasa hükmünde geçen "imar planından" maksat ise, her türlü ölçekteki plan yani nazım, uygulama veya mevzi imar planıdır.
c) Meranın, yerleşim yeri olarak işgal edilmesi, yani bu şekilde kullanılması, yerleşim ve işgal durumunun da 01.01.2003 tarihinden önce var olması gerekir. Bu tarihten sonra işgal edilerek yerleşim yeri olarak kullanılan meralarda bu madde hükmü uygulanamaz. Bu maddenin uygulanmasında "yerleşim yeri" kavramı konut, konaklama, turizm, sanayi, askeri ve benzeri amaçlar için kullanılmak üzere planlanarak yapılaşmış veya eskiden beri bu amaçlarla kullanılan şehir, kasaba ve beldelerin üzerinde yapılaşma bulunan yerleşik alanlarını ifade etmektedir.
d) Diğer bir koşul da; meranın, mera niteliği ile kullanılmasının teknik açıdan mümkün bulunmamasıdır.
Yukarıda belirtilen şartların varlığı duraksamaksızın saptanmadan Belediye, diğer kamu kuruluşları ile gerçek kişiler adına tescil edilmiş meraların mülkiyeti belediye, diğer kamu kuruluşları ve gerçek kişilere bırakılamaz.
Bu ilkeler çerçevesinde somut olaya bakıldığında;
Davacı Hazine dava konusu taşınmazların evveliyatının mera olduğunu, ileri sürerek Hazine adına tescilini istemiştir.
Mahkemece şehir plancısı, zirai bilirkişi, harita mühendisi ve inşaat mühendisi bilirkişi de bulundurularak dava konusu 160 ada 4, 5, 6 sayılı parseller (imar uygulamasından önceki 1472 sayılı parsel) üzerinde yeniden keşif yapılmalı, imar planı ve uygulama haritaları belediyeden getirtilmeli ayrıca 01.01.2003 tarihinden önce çekilen hava fotoğraflarından da yararlanılarak öncesi mera olan dava konusu taşınmazın mera vasfını yitirip yitirmediği, 4342 sayılı Mera Kanununun geçici 3. maddesinde yazılı koşulların oluşup oluşmadığı ve özellikle yerleşim, işgal ve yapılaşmanın 01.01.2003 tarihinden önce var olup olmadığı incelenmeli, keşfi izlemeye olanak sağlayacak sayıda fotoğraf çekilerek dosyaya konulmalı, yapılan tüm araştırmalar neticesinde geçici 3. maddedeki koşulların oluştuğunun saptanması halinde dava reddedilmeli, aksi takdirde satış suretiyle davalı adına yapılan tescil yolsuz tescil olacağından davanın kabulüne karar verilmelidir.
Tüm bu yönler bir yana bırakılarak yetersiz araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığından karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz itirazlarının yukarıda açıklanan nedenlerle kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 04.02.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.