Abaküs Yazılım
19. Hukuk Dairesi
Esas No: 2018/3919
Karar No: 2020/660
Karar Tarihi: 10.03.2020

Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2018/3919 Esas 2020/660 Karar Sayılı İlamı

19. Hukuk Dairesi         2018/3919 E.  ,  2020/660 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi
    SAYISI : 2017/1584-2018/1155

    Taraflar arasında görülmekte olan asıl ve birleşen alacak davasının ilk derece mahkemesinde yapılan yargılaması sonunda verilen kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi tarafından verilen tarafların istinaf taleplerinin reddine ilişkin hükmün asıl davada davacı- birleşen davada davalı vekilince duruşmasız, asıl davada davalı- birleşen davada davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde asıl davada davacı- birleşen davada davalı vekili Av. ... gelmiş, diğer taraftan kimse gelmemiş olduğundan onun yokluğunda duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçelerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.

    - K A R A R -

    Asıl davada davacı vekili, 2010 yılı Ekim ayı ile 2012 yılı Ocak ayları arasında davacının, davalıya yaklaşık 190 parça faturaya konu malları sattığını, tarafların 2010 yılı Ekim ayına kadar olan kısımda ibralaştıklarını, davalının bu malları kabul edip hepsini ticari defterlerine işlediğini, TTK"nun 23/2. maddesi gereği faturaların her birinin ayrı ayrı kesinleştiğini, 190 parça faturalara konu malların yaklaşık değerinin 3.900.000,00 TL olduğunu, davalının her seferinde faturanın ve malın alınmasını müteakip davacının hesabına fatura bedelinin yarısından az olmamak üzere toplam 1.926.698,89 TL ödeme yaptığını, TTK"nun 84.maddesi gereğince davalı defterlerinin kendisi ve halefleri aleyhine delil olduğunu beyanla; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 100.000,00 TL"nin ticari faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Asıl davada davacı vekili 02/10/2014 havale tarihli dilekçesi ile talebini 1.014.946,63 TL olarak ıslah etmiştir.
    Asıl davada davalı vekili, davacı ile akdi ilişkisinin bulunmadığını, ancak zaman zaman bir akdi ilişki bulunmaksızın davalı şirketin, davacıdan peşin olarak sebze-meyve satın aldığını, bedelinin peşin ödendiğini, kabul etmemekle birlikte bir akdi ilişki olsa dahi davacının bu akdi ilişkiden kaynaklı alacağının bulunmadığını, davacının iddialarının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    Birleşen davada davacı vekili, davacının “...” adıyla perakende satış mağazalar zinciri işlettiğini, davacı şirketin davalı ile ticari ilişkisinin 2009 yılında başlamak ve 2012 yılında sonra ermek üzere çeşitli miktar ve türlerde yaş sebze-meyve alımı olarak gerçekleştirildiğini, davacı şirketin ticari uygulamaları gereği ve özellikle davalı ile çalışılan dönemlerde kimi zaman tedarikçiye satın alınacak malın parasının önceden gönderildiğini ve tedarikçilerin de davacı tarafından gönderilen para ile siparişe konu malların piyasadan temin edilerek davacı şirkete ulaştırıldığını, taraflar arasındaki bu ticari ilişki süresi boyunca genellikle davacı şirketin alacaklı durumda olduğunu, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 20.000,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Birleşen davada davalı vekili, davalı/birleşen davacının sözde kasa ödemeleri olarak gösterilen 2.384.055,94 TL"nin gerçek dışı olduğunu, öncelikle bahse konu tahsilat makbuzlarının ve defteri kebir kayıtlarının gerçek dışı olduğunu, böyle bir ödemenin olmadığını, 2010/10. ayına kadar davalı birleşen davacının almış olduğu malların bedelini o tarihte tamamen ödediğini, davalı/birleşen davacının davalıya ileride alacağı mallara karşılık fazla ödeme yaptığını, sonradan davalının yaptığı satışların bedelinin, davalının eskiden sözde fazla aldığı iddia edilen paralara sayıldığının iddia edilmesi ve buna göre hesap yapılabilmesi için TTK"nın 87.maddesi anlamında cari hesap sözleşmesi olması gerektiğini, bu sözleşmenin de olmadığını, ödeme olmamakla birlikte sözde fazla yapıldığı iddia olunan ödemelerin avans dolayısıyla karz olduğunu ispat yükünün davacıya ait olduğunu, o tarihte mevcut borcun ödemesi sayılacağını, kabul anlamına gelmemekle birlikte fazla ödemenin zamanaşımına uğradığını beyanla; asıl davanın kabulü ile birleşen davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
    Mahkemece, yapılan yargılama, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; ticari ilişki kapsamında davalı/birleşen davacı ... A.Ş."nin banka aracılığıyla 4.631.059,19-TL ödeme yaptığı, ayrıca davacı/birleşen davalı ..."a imzalı para ödeme makbuzları ile ve kendi defter-i kebirine kaydettiği imzalı ödemelerle toplam 2.384.055,94 TL ödeme yaptığı, toplam ödemenin 7.015.115,13 TL olduğu, yapılan bu ödemelere davacı/birleşen davalı tarafın itirazı olmadığı, bu nedenle sonuçta, satış sözleşmesinden bakiye davacı/birleşen davalı satıcı ..."ın alacağının 117.785,71 TL olduğu, fazladan bir ödemenin bulunmadığı, her ne kadar davalı/birleşen davacı taraf, yargılama devam ederken münhasıran davacı/birleşen davalı ..."ın ticari defter kayıtlarına dayanılmış ise de, HMK"nın 222/5. maddesindeki düzenlemenin somut olaya uygulanabilmesi için, karşı tarafın ticari defterlerine dayanan tarafın başkaca hiçbir delile dayanmaksızın münhasıran karşı tarafın ticari defter kayıtlarına dayanması gerektiği, halbuki; davalı/birleşen davacı tarafın yargılama devam ederken bu yönde talepte bulunduğu gibi, iddia ve savunmalarına ilişkin başkaca delillere de dayandığı gerekçeleriyle asıl davanın kısmen kabul, kısmen reddine, birleşen davanın reddine karar verilmiş, karara karşı taraf vekillerince istinaf talebinde bulunulmuştur.
    Bölge Adliye Mahkemesince, bilirkişi raporları arasında çelişki bulunmadığı, incelemeye esas dönemlerin farklı olması sebebiyle davacının alacak miktarlarına ilişkin rakamların farklı çıktığı, taraflar arasında cari hesap ilişkisi şeklinde devam eden bir ticari ilişkinin bulunduğu, davalı birleşen davacının yargılama aşamasında tüm delillerinden vazgeçerek münhasıran davacı/birleşen davalının ticari defterlerindeki kayıtlara dayanabilmesi mümkün ise de, davalı/birleşen davacının bu beyanını, davacının ticari defterlerine ilişkin olarak açmış olduğu zayi nedeniyle iptal davasının red ile sonuçlanmasından sonra, yani davacının ticari defterlerini sunamayacağının anlaşılmasından sonra ileri sürmesi MK"nın 2. maddesi kapsamında hakkın kötüye kullanımı niteliğinde olduğundan, gerekçesi yerinde olmasa da, mahkemenin buna ilişkin talebin reddine dair kararı yerinde görüldüğü, hükme esas alınan alınan bilirkişi raporunun dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, dosya kapsamına uygun olduğu, eksik inceleme bulunmadığı, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde, usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir yön olmadığı, davacı ve davalı vekilinin istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı gerekçesiyle tarafların istinaf taleplerinin reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
    1- Asıl davada taraf vekillerinin temyiz incelemesi yönünden;
    Davacı vekili bilirkişi ek raporuna karşı 13.01.2017 tarihli beyan dilekçesinde açıkça " ... banka ödemeleri hangi tarihlerde ve hangi miktarlarda, kasa ödemeleri olduğu iddia edilen ödemeler hangi tarihlerde ve hangi miktarda (karşısında imza var mı ve bu imza ..."ın mı?) karşılaştırılacak şekilde rapor düzenlenmesi gerekir." beyanında bulunmuştur. Tüm savunmasında da davalı kayıtlarının gerçek dışı olduğu ve banka aracılığı ile yapılan ödemelerin tekrar elden yapılan ödeme gibi gösterilerek mükerrer kayıt oluşturduğunu ileri sürmüştür. Mahkemece davacı vekilinin elden yapılan bu ödemelere ilişkin itirazı üzerinde durulmamıştır. Mahkemece yapılacak iş davalının ticari defterlerindeki defteri kebirdeki ödemelere ve tahsilat makbuzlarındaki ödemelere ilişkin imzaların davacıya ait olup olmadığı hususunun taraflardan sorularak imza kabul edilmediği takdirde söz konusu makbuzlar ve defteri kebirdeki imzaların davacının eli ürünü olup olmadığı hususunda HMK hükümleri uyarınca imza incelemesine esas alınacak önceki ve sonraki tarihli belge asılları ilgili kurumlardan getirilip davacının da mahkeme tarafından yazı ve imza örneklerinin huzurda alınarak konusunda uzman kişilerden rapor alınarak, şayet imzaların davacıya ait olduğu tespit edilirse bu kez dosyanın mali müşavir bilirkişiye verilerek gerek banka kayıtlarındaki gerekse makbuz ve davalıya ait defteri kebirdeki ödemelerin karşılaştırılarak mükerrer mahsup işlemi yapılıp yapılmadığı  tespit edilerek toplanacak tüm deliller doğrultusunda karar verilmesi gerekirken eksik inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
    Kabule göre de asıl davada davalı, birleşen davada davacının HMK"nın 222/5 maddesine göre delil listesinde münhasıran karşı tarafın ticari defterlerine dayandığını belirtmemiş olması, ticari defterler dışında başkaca delillere de dayanması nedeniyle asıl davada davalı birleşen davada davacının bu yöndeki talebinin reddine ilişkin ilk derece mahkemesinin gerekçesi yerinde olup istinaf mahkemesinin bu husustaki gerekçesi doğru görülmemiştir.
    Açıklanan nedenlerle asıl davaya yönelik taraf vekillerinin sair temyiz istemlerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına
    2- Birleşen dava yönünden;
    6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 362/1.a maddesinde öngörülen kesinlik sınırı 6763 Sayılı Kanunun 44. maddesiyle HMK"a eklenen EK-Madde 1"de öngörülen yeniden değerleme oranı da dikkate alındığında 2018 yılı için 47.530 TL"dir.
    Temyize konu edilen miktarın 20.000 TL olması nedeniyle Bölge Adliye Mahkemesinin 05.07.2018 tarihli kararı kesin niteliktedir. Kesin olan kararın temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 1.6.1990 gün 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtay tarafından da temyiz isteminin reddine karar verilebilir. Davacı vekilinin temyiz isteminin mahkeme hükmünün kesin olması nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir.
    SONUÇ:  Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle asıl davanın BOZULMASINA, bozma nedenlerine göre taraf vekillerinin diğer temyiz taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına,  (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle asıl davada davalı, birleşen davada davacı vekilinin temyiz isteminin reddine, dosyanın Ankara ilk derece mahkemesine gönderilmesine, vekilleri Yargıtay duruşmasında hazır bulunan asıl davada davacı birleşen davada davalı yararına 2.540,00 TL duruşma vekalet ücretinin asıl davada davalı, birleşen davada davacıdan alınarak asıl dava davacısı birleşen dava davalısına verilmesine, peşin harçların istek halinde temyiz eden taraflara iadesine, 10.03.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi