Esas No: 2021/5646
Karar No: 2022/3521
Karar Tarihi: 14.06.2022
Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2021/5646 Esas 2022/3521 Karar Sayılı İlamı
3. Ceza Dairesi 2021/5646 E. , 2022/3521 K."İçtihat Metni"
Mahkemesi :Ağır Ceza Mahkemesi
Suç : Terör örgütü propagandası yapmak
Hüküm : 1- Sanık ...'ın CMK'nın 223/2-e maddesi uyarınca beraatine dair hüküm
2- Sanık ... ...'ün 3713 sayılı Kanunun 7/2, 7/2-3. fıkra TCK'nın 62/1, 51. maddeleri uyarınca mahkumiyetine ve cezanın ertelenmesine dair hüküm
Temyiz edenler : O yer Cumhuriyet savcısı, Sanık ... ... müdafii
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Türkiye Halk Kurtuluş Partisi/Cephesi (THKP/C)'nin nüvelerinin 1965 yılında atıldığı, 1971 yılında yayınladıkları bildiri ile illegal olarak kurulan Marksist - Leninist ideolojiye mensup, liderliğini Mahir Çayan’ın yaptığı, devrimin halktan başlayan silahlı mücadele ile gerçekleşeceğini savunarak, silahlı mücadele yöntemini benimseyen silahlı terör örgütüdür. Örgütün vahamet arz eden eylemleri kuruluş yıllarında yoğunlaşmıştır. 1978 yılında THKP/C - Devrimci Yol ve THKP/C Devrimci Sol olarak ikiye ayrılmış, devrimci sol kanadı 1994 yılında DHKP/C (Devrimci Halk Kurtuluş Partisi/Cephesi) adını alarak terör eylemlerine devam etmiştir.
Devrimci Yol kanadı ise; üyelerinin kendi arasındaki anlaşmazlıkları, liderlik kavgaları tartışma süreci gibi nedenlerle bölünerek 1992 yılından itibaren THKP/C - Devrimci Yol, Devrimci Hareket ve THKP/C - Devrimci Gençlik isimleri ile güncel faaliyetlerini sürdürmüş ise de kamuoyunda yankı yaratacak ve kendilerini tanıtacak vahim eylemleri saptanamamıştır. Daha çok devrimci gençlik örgütüne mensup kişiler örgütün geçmişine sahip çıkarak 1995 yılından itibaren yeni bir yapılanmaya gitmek
suretiyle özellikle öğrenci kesiminde inisiyatifi ele geçirmek için üniversitelerde öğrenci cephesi, öğrenci koordinasyonu ve öğrenci meclisleri oluşturarak örgütlenmeye çalıştıkları, Devrimci Gençlik güdümünde faaliyet gösterdiği değerlendirilen “Öğrenci Kollektiflerinin” “isyan, devrim, özgürlük” sloganını kullandıkları bu yapının liselerde de “Liseli Genç ...” olarak adlandırılıp yarı legal yarı illegal faaliyetleri gösterdikleri istihbari raporlardan anlaşılmaktadır.
İfade özgürlüğü T.C. Anayasasının 26. ve Avrupa İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına dair Sözleşmenin 10. maddesi ile teminat altına alınmıştır.
İfade özgürlüğünün kullanımına meşru bir müdahale için;
A-) Müdahalenin kanunlarda öngörülmüş olması,
B-) Ulusal güvenlik, toprak bütünlüğü, kamu emniyeti, kamu düzeninin sağlanması ve suçun işlenmesinin önlenmesi, sağlığın korunması, ahlakın, başkalarının şöhret ya da haklarının korunması, gizli tutulması kaydıyla alınmış bilgilerin açıklanmalarının engellenmesi ve yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanmasına ilişkin değerlerden bir veya bir kaçını korumaya yönelik olmalıdır.
C-) Müdahale demokratik bir toplumda gerekli bulunmalıdır.
İfade özgürlüğü terörle mücadele kapsamında en çok müdahale ve sınırlamaya maruz kalan temel haklardandır. Nitekim 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 7/2. maddesindeki propaganda yasağı bu duruma örnek teşkil etmekle birlikte kanun koyucu maddede zaman zaman yaptığı değişikliklerle özgürlüğü genişletmiştir. Bu amaçla 11.04.2013 tarih ve 6459 sayılı Kanunun 8. maddesi ile yapılan değişiklik sonucu; terör örgütünün propagandası suçunun oluşabilmesi için; örgütün “cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da teşvik edecek şekilde” yapılması zorunlu kılınarak, sınırlamanın AİHS'ne uygun hale getirilmesi amaçlanmıştır. Ancak, aynı kanunun 7. maddesinin 2. fıkranın b bendinde ise; toplantı ve gösteri yürüyüşünde gerçekleşmese dahi, terör örgütünün üyesi veya destekçisi olduğunu belli edecek şekilde;
a-) Örgüte ait resim veya işaretlerin asılması ya da taşınması,
b-) Slogan atılması,
c-) Ses cihazları ile yayın yapılması,
d-) Terör örgütüne ait amblem, resim veya işaretlerin üzerinde bulunduğu üniformanın giyilmesi,
Şeklindeki fiil ve davranışlar propaganda suçundan cezalandırılacaktır. Bu düzenleme ile kanun koyucu; herhangi bir unsurun varlığına bağlı olmaksızın bu suçun oluşacağını kabul etmek suretiyle ifade özgürlüğü parametrelerini dışlayan tipe uygun eylem tanımlaması yapmıştır.
T.C. Anayasasının 90/son maddesine göre “usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konularda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır.”
Temel hak ve hürriyetlere ilişkin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine ekli protokoller Türkiye Büyük Millet Meclisince onaylanmıştır. Anayasal düzenleme karşısında, ifade özgürlüğüne ilişkin Avrupa Sözleşmesinin 10. maddesi bir iç düzenleme şekline dönüşmüştür.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de; kişinin hakkı ile toplumun çıkarı ve özellikle kişinin temel ifade özgürlüğü hakkı ve demokratik toplumun terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı kendini korumaya ilişkin meşru hakkı arasında bir denge kurulması ihtiyacını beraberinde getirmektedir. (Zana v. Türkiye) Devletlerin terör ile mücadelesinin zorluklarına vurgu yaparak, müdahalenin acil bir toplumsal ihtiyaçtan kaynaklanıp kaynaklanmadığı, hedeflenen meşru amaca uygun olup olmadığını, devlet yetkililerince ileri sürülen gerekçelerin ilgili ve yeterli bulunup bulunmadığı ortaya konulmalıdır. (Yılmaz ve Kılıç/ Türkiye davası)
Terör ile mücadele kendine özgü bir takım zorlukları barındırdığından devletler bu mücadelede daha geniş bir takdir marjına sahip olduğu kabul edilmekle birlikte terör ile mücadelede bir hukuk rejimidir. Uluslarası hukuktan kaynaklanan yükümlülüklerin ihmal edilebileceği bir alan değildir.
Toplantı veya gösteri yürüyüşünde olsun veya olmasın; yazı veya sözler (atılan slogan, taşınan pankart veya giyilen üniforma) ile verilen mesajın şiddete çağrı, tahrik ve teşvik edici ya da silahlı direnişe ve isyana davet şeklinde veya insanda saldırgan duygular oluşturacak biçimde anlamsız bir nefret yaratarak şiddetin doğmasına uygun bir ortamı kışkırtacak nefret söylemi olup olmadığı değerlendirilmeli, doğrudan veya dolaylı şiddete çağrı var ise sanığın siyasi kimliği, konumu, konuşulan yer ve zamanı gibi açık ve yakın tehlike testi bakımından analize tabi tutulmalıdır.
İfade özgürlüğü sadece memnuniyetle karşılanan zararsız veya önemsiz sayılan insanların kayıtsız kalabileceği bilgi ve fikirler için değil, aynı zamanda demokratik toplumu şekillendiren çoğulculuğun, hoşgörünün ve geniş fikirliliğin doğasında bulunan bir gereklilik olarak saldırgan, şok eden, rahatsızlık veren veya ayrılık yaratabilen fikirler için de uygulanabilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; THKP/C isimli terör örgütünün lideri ve kurucusu olarak bilinen Mahir Çayan'ın şablon haline getirilmiş "DGB" (Devrimci Gençlik Birliği) ibareli resmini Mersin Üniversitesi yerleşkesinde bulunan duvarlara sprey boya ile boyamak şeklinde gerçekleşen eylemlerin, her iki sanık yönünden örgütün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da teşvik edecek nitelikte olmadığı gözetilerek, sanık ... ... tarafından gerçekleştirildiği iddia edilen eylemin anılan sanık yönünden yer ve zamanı dikkate alınarak TCK'nın 215. maddesinde düzenlenen "suç ve suçluyu övme" suçunu oluşturup oluşturmadığı da karar yerinde tartışılmadan yazılı şekilde sanık ... ...'ün mahkumiyetine, sanık ...'ın ise CMK'nın 223/2-e maddesi uyarınca beraatine dair karar verilmesi,
Kanuna aykırı olup, o yer Cumhuriyet savcısının ve sanık ... ... müdafiinin temyiz talepleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin belirtilen sebeple BOZULMASINA, 14.06.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.