Esas No: 2019/1362
Karar No: 2021/1886
Karar Tarihi: 05.11.2021
BAM Hukuk Mahkemeleri İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/1362 Esas 2021/1886 Karar Sayılı İlamı
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/1362 Esas
KARAR NO: 2021/1886 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/02/2019
NUMARASI: 2017/209 E. - 2019/19 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 05/11/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde; davalının, yurtiçi ve yurtdışı (özellikle Türkmenistan’da) faaliyetlerinde müvekkiline ait ... numaralı “...” ve ... numaralı “...” markalarını kullanarak işler aldığını; bu durumun İstanbul Anadolu 1. FSHHM’nin 2013/81 D.iş ve 2013/80 Karar sayılı dosyası ile tespit edildiğini; davalının müvekkiline ait markayı kataloglarında kullandığının tespit edildiğini; davalının, müvekkilinin markasının tanınmışlığını kullanarak yurt dışında menfaat temin etmeye çalıştığını; davalının eyleminin 556 sayılı KHK'nin 61 ve devamı maddelerine göre marka hakkına tecavüz teşkil ettiğini; ayrıca, 554 sayılı KHK’nin 48 ve 49 maddesince de marka hakkına tecavüz teşkil ettiğini; davalının, bilirkişi marifetiyle de tespit edilen fiilinin markaya tecavüz oluşturduğu iddiasıyla; davalının davacının marka hakkına tecavüzünün sonlandırılmasına, maddi ve manevi tazminat ödemeye mahkum edilmesine, davalının davacıya ait markayı kullanarak elde ettiği karın (davacının yoksun kaldığı karının) ödettirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekilinden maddi ve manevi tazminat talepleriyle ilgili talep sonucunu açıklaması için süre verilmiş, davacı vekili 28/03/2014 tarihli dilekçesinde maddi tazminat olarak 5.000,00 TL, yoksun kalınan kar olarak 5.000,00 TL ve manevi tazminat olarak 5.000,00 TL talep ettiklerini, 19/03/2014 tarihli ön inceleme duruşmasında tazminat olarak yoksun kalınan karı talep ettiklerini bildirmiş, 21/05/2014 tarihli duruşmada ise 5.000,00 TL maddi ve 5.000,00 TL manevi tazminat talebinde bulunduklarını beyan etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı tarafın, müvekkili şirket tüzel kişiliğini temsil ve ilzama yetkili kişiler hakkında hukuk yargılamasına konu eylemler nedeniyle İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/48486 Hazırlık sayılı dosyasına suç duyurusu/şikayette bulunduğunu; davalı tüzel kişiliğini temsil ve ilzama yetkili olan ..., ... ve ... hakkında “marka hakkına tecavüz” iddiası ile kamu davası açıldığını; İstanbul Anadolu FSHCM’nin 2013/1270 Esas sayılı dosyasında, tescilli markanın iktibas veya iltibas yapılmak suretiyle mal üretildiği, satışa arz edildiği veya satıldığı hususunda sanıklara yüklenen herhangi bir isnat olmadığını; sanıklara yüklenen eylem, tescilli markayı kataloglarda kullanmak olduğundan ve bu durum 556 sayılı KHK'nun 61/A maddesine uymadığından, sanıkların beraatine karar verilmiş olduğunu; müvekkili şirketin davacıya ait markaya hiçbir zaman tecavüz etmediğinin anılan ceza mahkemesi kararı ile de tespit edilmiş olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI: İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 05.02.2019 tarihli 2017/209 E. - 2019/19 K. tarihli E. - K. sayılı kararıyla; "...1-Davanın KISMEN KABULÜNE, Davalının, kataloglarında , davacıya ait ... numaralı "..." ve ... numaralı "..." markaları ile iltibas yaratacak derece davacının markasının tescilli olduğu mal ve hizmetlerle ilgili "..." markasını kullanmak suretiyle davacının marka haklarına tecavüz ettiğinin TESPİTİNE, Marka haklarına yapılan tecavüzün sonlandırılmasına ve önlenmesine, 5.000,00 TL maddi ve 5.000,00 TL manevi tazminatın davacıdan alınarak, davalıya verilmesine, Davacının 5.000,00 TL maddi tazminat talebinin REDDİNE," karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURULARI: Davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; mahkeme kararının müvekkilinin zararının tespiti bakımından eksik inceleme ile verildiğini, hükmedilen maddi tazminatın müvekkilinin zararını karşılamadığını, 556 sayılı KHK 66.maddesinde yoksun kalınan kazancın zarar gören marka sahibinin seçimine göre hesaplanacağının, 67.madde de ise; satışların yapılmasında marka değerinin etkisinin olması halinde artırma yoluna gidilebileceğinin belirtildiğini, dosya kapsamında zararın hesabı yönünden bilirkişi incelemeleri yapıldığını, 17.11.2017 tarihli bilirkişi ek raporunda; davalının ... açıklaması ile 72.880 USD karşılığı 136.781,71 TL lik ürün satışı gerçekleştirdiği, söz konusu ürün satışından elde ettiği kârın 7.386,21 TL olduğunun belirtildiğini, bu miktar satıştan açıklanan miktarda kâr edilmiş olmasının mümkün olmadığını, önceki itirazlarında da açıkça dile getirildiği üzere davalının 2013 yılında ... yapımında kullanılan yardımcı malzeme satışı toplamının 745.793,25 USD olduğunu, komik bir gelir hesabı yapıldığını, Yargıtay uygulamasına aykırı olduğunu, ayrıca ihracat yapan firmaların ham madde alırken iç piyasada firmalara ödediği ve fakat ihracat sırasında satışını yaptığı firmalara fatura edemediği KDV bedelini iade olarak aldığını, ihraç ürünlerde %15 ila 18 nispetinde olduğunu, davalının satışlardan elde ettiği kâr hesabında %18 lik KDV hesabının hesaba dahil edilmesi gerektiğini, itiraz dilekçesinde beyan etmelerine rağmen yeni bir rapor alınmadığını. -Belirsiz alacak davası açıldığı halde, mahkemenin maddi tazminat talebinin yalnızca 5.000 TL olduğuna karar verilmesinin hatalı olduğunu, 25.01.2017 tarihli beyanlarında; maddi tazminat talebinin fiili zarar kısmının müvekkiline ait ticari defterler üzerinde yapılacak incelemeye göre maddi tazminat talebinin yoksun kalınan kazanç kısmının ise davalının marka hakkını kullanmak yolu ile elde ettiği kazanca göre hesaplanmasını talep ettiklerini, davanın belirsiz alacak davası olduğunu defaatle belirtildiğini. -Yoksun kalınan kâr bakımından delil sunulmadığı gerekçesiyle tazminata hükmedilmemesinin hatalı olduğunu, marka hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı marka sahibinin markanın kullanılması ile elde edebileceği muhtemel gelir ile marka hakkına tecavüz edenin markayı kullanmak yoluyla elde ettiği kazanç kalemlerinin hesaplanabilmesi için delillerin dosyaya sunulduğunu beyanla mahkeme kararının kaldırılarak, eksik hususlarda yeniden bilirkişi incelemesi yapılarak müvekkilinin fiili zararı ve yoksun kalınan kârın hesaplanmasını talep etmiştir. Davalı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; davacının tescilli markası ile davalı tüzel kişiliğin katalogları üzerinde kullanılan ibarenin karşılaştırılması neticesinde arada bir benzerliğin bulunmadığı ve karıştırılma ihtimalinin mümkün bulunmadığını, mahkemenin somut ve bilimsel gerekçeye dayanmadan karar verdiğini "...", "...", "..." , "..." olarak yaygın bir şekilde kamu nezdinde adlandırıldığını, davacı markasının ayırd ediciliğinin bulunmadığını, kamuya mal olması nedeniyle herkes tarafından kullanılan unsurlardan oluştuğunu, müvekkilinin kullanımında ...nın, davacının markasında ise Karo şeklinin bulunduğunu, davacının karo şekli içerisinde ... harflerinin, müvekkilinde ise ... harflerinin bulunduğunu, hepsi bir arada değerlendirildiğinde benzerlik bulunmadığını, ürünün aydın bir tüketici kitlesine hitap ettiğini, karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, ... Sistemlerinin marka adı olmadığını, 3 boyutlu olarak oluşturulan ve spor salonları, yüzme havuzları stadyum gibi yerlerde kullanılan çatı sistemleri olduğunu, faturalarda ... Sistemleri ibaresi yazıldığını, ... markası ile değil ... şirketinin adı ile gerçekleştirildiğini, bu ibarenin sektörde teknik bir terim olduğunu, bilinçli tüketici kitlesine hitap ettiğini. -Yargıtay'ın marka hukukunda benimsediği manevi tazminat yönünden objektif teoriye göre hukuka aykırı bir fiil neticesinde kişi varlığında objektif olarak bir eksilmenin bulunması gerektiğini. -Maddi tazminata hükmedilebilmesi için kusur ve zararın ispatı gerektiğini, bilirkişi raporunda; satışlara ilişkin hesapta Gümrük Müşavirliği hizmetlerine ilişkin ödemeler, Kurumlar Vergisi kapsamında ödemeler ve eksik kalemlerin düşülmediğini. -Ceza mahkemesince verilen beraat kararının Yargıtay'ca onandığını, hukuk mahkemesince yeniden tartışılmasının olanaklı olmadığını. -Davacı yararına 3 ayrı vekalet ücretine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, beyanla mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLER: Davacıya ait marka tescil kayıtları incelendiğinde; ... numaralı “...” markasının 40. Sınıfta 29/08/2009 tarihinde, ... numaralı “...” markasının ise 06. Sınıfta, 09/08/2008 tarihinde davacı adına tescil edildiği tespit edilmiştir. İstanbul Anadolu 1.FSHHM nin 2013/81 Değişik iş sayılı dosyasının incelenmesinde; tespit talep edenin ... Ltd. Şti tarafından 16/07/2013 tarihinde, karşı taraflar ... A.Ş , ... aleyhine delil tespiti talep ettiği, dosyada alınan bilirkişi raporunda; tespit mahallinde ... ibareli markayı taşıyan ürünlerine rastlanmadığı, tespit mahallinde tespit edilen katalogların üzerindeki ... ibareli işaretin tescilli olan ... ibareli markaya benzerini kullanmak sureti ile 556 sayılı Markaların Korunması Hakkındaki KHK çerçevesinde ayırt edicilik unsuruna haiz olmadığı ve sıradan tüketiciler tarafından ayırt edilemeyecek derecede benzerini yaparak bu kişiler üzerinde iltibasa yol açacakları ve aldatıcı nitelikte olduğu beyan edilmiştir. İstanbul Anadolu 1.FSHCM'nin 16/09/2014 tarihli 2013/1270 Esas-2014/919 Karar sayılı kararının incelenmesinde; katılan davacı şirketin şikayeti üzerine, davalı şirket yetkilileri, ..., ... ve ... aleyhine 2013/81 D.İş sayılı dosyasında tespit edilen fiil nedeniyle, marka hakkına tecavüzden dolayı dava açıldığı, mahkemenin fiilin "sanıklara yüklenen eylemin, katılan şirkete ait tescilli markayı , yetkilisi bulundukları ... A.Ş.'nin çıkarttığı kataloglarda kullanmak olduğunu, sanıklara yüklenen eylemin, 556 Sayılı KHK 61/a maddesi yollamasıyla aynı KHK'nın 9/d maddesinde düzenlenen maddeye uyduğu düşünülebilirse de, her marka hakkına tecavüz eyleminin suç olarak düzenlenmediği" açıklanarak, herhangi bir mal üretim, satış ve satışa arz fiili bulunmadığı gerekçesiyle sanıkların beraatlerine karar verildiği anlaşılmıştır. Mahkemece alınan 01.04.2015 tarihli bilirkişi raporunda; davacı adına 06. sınıfta tescil edilmiş olan ... tescil numaralı "...” markası ve 40. sınıfta tescil edilmiş olan ... tescil numaralı “...” markanın 556 sayılı KHK çerçevesince davacı şirket adına hukuken korunduğu; İstanbul Anadolu 1. FSHHM’nin 2013/81 D.iş sayılı dosyası kapsamında yapılan incelemede, davalı şirket kataloglarında ... ibaresinin kullanıldığı ve bu ibarenin davacı adına tescil edilmiş olan ... markası ile benzer olduğunun tespit edilmiş olduğu; aynı şekilde İstanbul Anadolu Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesi’nin 16.09.2014 tarih ve 2013/1270 Esas, 2014/919 Karar sayılı karar gerekçesinde de “sanıklara yüklenen eylem sadece tescilli markayı kataloglarda kullanmaktır" denilmek suretiyle, davacı markasının benzerinin davalı şirket kataloğunda kullanıldığının sabit olduğu; davacı şirket markasının davalı şirket katalogları üzerinde kullanılmasının 556 sayılı KHK'nin 9. maddesi uyarınca markayı kullanma olarak kabul edileceği ve bu eylemin 556 sayılı KHK'nin 61. ve devamı hükümlerinde marka hakkına tecavüz kapsamında olduğu; somut olayda maddi ve manevi tazminat talebi açısından “kusur” şartının gerçekleşmiş olduğu beyan edilmiştir. Mahkemece alınan 06.01.2017 tarihli bilirkişi raporunda ; davacı adına 06.sınıfta tescil edilmiş olan ... tescil numaralı "..." markası ve 40.sınıfta tescil edilmiş olan 2009 ... tescil numaralı "..." markasının 556 sayılı KHK çerçevesince davacı şirket adına hukuken korunduğu; İstanbul Anadolu 1.FSHHM nin 2013/81 D.iş sayılı dosyası kapsamında yapılan incelemede, davalı şirket kataloglarında ... ibaresinin kullanıldığı ve bu ibarenin davacı adına tescil edilmiş olan ... markası ile benzer olduğunun tespit edilmiş olduğu, davalı kullanımının davacı markasının 6.sınıfta yer alan "Metalden mamül inşaatlarda kullanıma mahsus malzemeler, metalden malzemeler. Metalden mamül kapılar ve pencereler, kepenkler, jaloziler, bunların kasaları ve kolları (kilitler hariç)." emtialarına ilişkin olduğu, aynı zamanda davalı kullanımının davacı markasının 40.sınıfta tescilli olduğu "Değerli metal işlenmesi hizmetleri: metal kaplama hizmetleri, metal dökümcülük hizmetleri, Metal, Çelik gibi ürünlerin kesimi, kaplanması dökümü işlenmesi ve montajlanması hizmetleri" alanında olduğu beyan edilmiştir. Mahkemece, tarafların ticari kayıtları üzerinde tazminat hesabı yönünden muhasip bilirkişiden alınan 12.04.2017 tarihli raporda; davalı şirketin şirket merkezinde yapılan inceleme sonucu davalı şirketin; 16/07/2013- 29/08/2013 tarihleri arasında davaya konu kataloglardaki "..." isimli ürünün satışından 5.193,96 TL net kâr elde ettiğinin tespit edildiği beyan edilmiştir. Mahkemece yeni bir bilirkişi heyetinden alınan 17.11.2017 tarihli raporda; davacı ile davalı arasında 2011 yılında ticari ilişkinin bulunduğu, ticari ilişkinin varlığına dair vesaiklerin davacı tarafça dosyaya sunulmuş olduğu, davalının ... açıklaması ile 72.880,00 USD karşılığı 136.781,71 TL lik ürün satışı gerçekleştirdiği, söz konusu satışlardan elde ettiği (davalının 2013 yılı gelir tablosundaki faaliyet kârının net satışlara olan oranına göre) kârın 7.386,21 TL si olduğu, davalının yaptığı satışların davacı tarafından yapılması durumunda davacının elde edebileceği, yani mahrum kaldığı kârın (davacının 2013 yılı gelir tablosu ile hesaplanan faaliyet kâr oranına göre) 1.190,00 TL si olduğu, davalının yaptığı ... açıklamalı satışların hiçbirinde ... ve/veya ... ibarelerinin yer almadığı, davalının ... açıklamalı satışı yapılan ürünlerin tamamının ... Ltd. Şti.nden alınmış olduğu beyan edilmiştir.
G E R E K Ç E: Markaya tecavüzün tespiti, meni, maddi ve manevi tazminat talepli davada mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde; maddi tazminat talebinin yoksun kalınan kazanç kısmının davalının marka hakkını kullanmak yolu ile elde ettiği kazanca göre hesaplanmasını talep ettiklerini, belirsiz alacak davası açıldığını, mahkemenin eksik inceleme ile karar verdiğini, 5.000 TL maddi tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğunu, yoksun kalınan kar bakımından delil sunulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de delillerin sunulduğunu ileri sürmüştür. Mahkeme kararının gerekçesinde, davacının yoksun kaldığı kara ilişkin maddi tazminat talebi yönünden 556 Sayılı KHK 66/2-b maddesine göre 7.386,21 TL tazminat talep edebileceği, taleple bağlılık kuralı gereği 5.000 TL'ya hükmedildiği anlaşılmıştır. Dava dilekçesinde tazminat miktarlarının açıklanmaması nedeniyle, mahkemece davacı taraftan talebini açıklamasının istendiği ve davacı vekilinin 28/03/2014 tarihli açıklayıcı dilekçesinde ve 21/05/2014 tarihli duruşmada, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 5.000 TL maddi tazminat, 5.000 TL manevi tazminat ve 5.000 TL yoksun kalınan kar talebinde bulunduğunu beyan ettiği anlaşılmıştır. Dava dilekçesi ve beyan dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı beyan edilmediği gibi, niteliği itibarıyla davacının zararının belirlenebilir olması nedeniyle, davanın kısmi dava olarak açıldığı anlaşılmış, mahkemece yoksun kalınan kar nedeniyle, taleple bağlı kalarak karar vermesi usul ve yasaya uygun görülmüştür. Davacı tarafın fiili zararının, davalının marka hakkını kullanmak suretiyle elde ettiği kazanca göre hesaplanması talebi ise yerinde değildir. Talep yoksun kalınan kar hesabına ilişkin seçeneklerden olup, davacının sunduğu deliller yoksun kalınan kar hesabına ilişkin olduğundan ve fiili zararını ispatlayamadığından mahkemenin ret kararı yerindedir. Davacı vekili mahkemenin eksik inceleme yaptığı ve alınan bilirkişi raporunda tazminatın eksik hesaplandığına ilişkin istinaf sebebinin incelenmesinde, davacı vekilinin davalı tarafın KDV tutarının ve çatı yapımında kullanılan yardımcı malzeme bedelinin hesaplamaya dahil edilmesini talep ettiği anlaşılmaktadır. Davalının faturalarında davacı markasının kullanılmadığı, davalının marka hakkına tecavüz teşkil eden fiilinin, kataloglarında davacı markası ile iltibas yaratacak şekilde marka kullanımı olduğu, bu şekilde kullanımın, davacının 40. Sınıfta tescilli 2009/46183 sayılı ... hizmet markasına tecavüz teşkil ettiği, davacı tarafça İstanbul Anadolu 1.FSHHM nin 2013/81 Değişik iş sayılı dosyasında yapılan delil tespiti tarihinin 16/07/2013 tarihli olup, dava tarihine kadar geçen ihlal süresinin 29/08/2013 tarihli olduğu ve 1 ay 13 günlük ihlal süresi için mahkemece tespit edilen maddi tazminat miktarının, BK 50 ve 51. Madde hükümlerine göre dosya kapsamına uygun olduğu kanaatiyle, davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir. Davalı vekilinin istinaf başvurusunun incelenmesinde; davalı vekili ceza mahkemesinin beraat kararının bağlayıcı olduğunu ileri sürmüşse de, ceza mahkemesinin kararının içeriği göz önüne alındığında, davalı şirket yetkililerine yüklenen katalogda kullanım fiilinin " 556 Sayılı KHK 61/a maddesi yollamasıyla aynı KHK'nın 9/d maddesinde düzenlenen maddeye uyduğu düşünülebilirse de, her marka hakkına tecavüz eyleminin suç olarak düzenlenmediği" gerekçesiyle beraat kararı verildiği anlaşılmakla, hukuk hakimi yönünden beraat kararının bağlayıcı olmadığı kanaatine varılmıştır. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; markanın ayırt ediciliğinin bulunmadığı ve sektörde "..." nın herkes tarafından kullanılan ibarelerden olduğunu ileri sürmüşse de; davanın markaya tecavüz fiilinden kaynaklandığı, marka hükümsüzlüğüne ilişkin olmadığı ve davacı markalarının tescilli ve koruma altında olduğu göz önüne alınarak, davalı vekilinin istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davalının davacı ile 2011 yılında ticari ilişki içinde bulunduğu, davacı tarafın markalarını bildiği/bilmesi gerektiği, buna rağmen davacının tescilli markalarındaki logo unsurunu ve ... ibaresini kullanmak suretiyle 556 Sayılı HMK 61/1-a maddesi gereğince davacı markalarına tecavüz ettiği, mahkemece KHK 62/1-b maddesi gereğince, davacının yoksun kaldığı kar ve manevi tazminata hükmedilmesinin yerinde olduğu, her bir talep yönünden açılan davalarda ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesinin de usul ve yasaya uygun olduğu kanaatiyle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile: 1-6100 sayılı HMK.'nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davacı ile davalı vekillerinin yerinde görülmeyen istinaf istemlerinin ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı yandan alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf harcından, peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 15,00 TL eksik harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı yandan alınması gereken 1.024,65 TL nispi istinaf harcından, peşin alınan 256,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 768,25 TL eksik harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 5-İstinaf yargılama giderleri olarak; a)Davacı avansından kullanıldığı anlaşılan; 38,00 TL (posta-teb-müz) masrafının 1/2 oranında 19,00 TL'sinin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, b)Davalı avansından kullanıldığı anlaşılan; 50,00 TL (posta-teb-müz) masrafının 1/2 oranında 25,00 TL'sinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine, 6-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 05/11/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.