14. Hukuk Dairesi 2012/15064 E. , 2013/1295 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil olmasza tazminat davasından dolayı mahal mahkemesinden verilen yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün; Dairemizin 11.09.2012 gün ve 2012/8683-9943 sayılı ilamı ile onanmasına karar verilmişti. Süresi içinde davacı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davalılardan satış vaadinde bulunan ..., dava konusu taşınmazın tapudan üçüncü kişilere devredildiğini, davacının bu nedenle tapu iptali ve tescil talebinde bulunamayacağını, ancak ödediği bedeli geri isteyebileceğini, davalı ..., taşınmazı tapudan devraldığını, davanın reddi gerektiğini, diğer davalılar ..., ... ve ... ise davacının dayandığı satış vaadi sözleşmesinin tarafı olmadıklarını, dava konusu bağımsız bölümü yasal haklarını kullanarak önalım yolu ile tapudan devraldıklarını, kötüniyetli olmadıklarını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemişlerdir.
Mahkemece, tapu iptali ve tescil talebinin reddine, 85.000,00 TL tazminatın davalılardan ...’tan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin saklı tutulmasına karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Kaynağını Borçlar Kanununun 22. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Borçlar Kanununun 213. maddesi ile Türk Medeni Kanununun 706. ve Noterlik Kanununun 89. maddesi hükümleri uyarınca noter önünde re’sen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan, tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türüdür. Vaat alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet devir
borcu yüklenen satıcıdan edim yerine getirilmediğinde Türk Medeni Kanununun 716. maddesi uyarınca açacağı tapu iptali ve tescil davasında borcun hükmen yerine getirilmesini isteyebilir.
Taşınmaz satış vaadi sözleşmelerinin, Türk Medeni Kanununun 1009. maddesi uyarınca tapunun beyanlar hanesine şerhi mümkündür. Böylece, sözleşme alacaklısı sözleşmeden kaynaklanan kişisel hakkını kuvvetlendirmiş olur ve üçüncü kişilere karşı ileri sürme olanağı kazanır. Tapu Kanununun 26/6 maddesi uyarınca bu şerh beş yıl için geçerli olup beş yılın dolmasıyla kayıttan silinir ve anılan gücünü yitirir. Satış vaadi sözleşmesinin tapuya şerhinden sonra beş yıl içinde kayda işlenen her türlü haciz, ipotek ve benzeri sözleşme alacaklısının haklarını kısıtlayacak nitelikteki şerhler de sözleşme alacaklısını bağlamaz.
Somut olayda; davacı tarafından ... dışındaki davalıların kardeş oldukları, davacının satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan şahsi hakkını bertaraf etmek kastiyle ve kötüniyetle birlikte hareket ettikleri ileri sürülmüştür. Davalılardan ... satış vaadi sözleşmesinin düzenlenmesinden sonraki bir tarihte ve tapu sicilindeki satış vaadi şerhini de görerek dava konusu taşınmazı 27.06.2005 tarihinde tapudan satış yoluyla devralmıştır. Davalı ..., ... 5. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2006/1396 esas sayılı dosyasında aleyhine açılan önalım davasında 28.11.2006 tarihli celsede “ben davacıların teyze kızlarıyla evliyim bu yeri gerçekte malik olmak üzere satın almadım ... başka birinin borcundan dolayı kefil olmuş bir senede imza atmış onu da asıl borçlu ödemeyince korkusundan bana kağıt üzerinde devir etti bana güvendiği için daha sonra ben ona geri verecektim ancak bu arada işlerim nedeniyle … devretme imkanım olmadı” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davacı, 31.05.2005 tarihinde davalılardan ... aleyhine satış vaadi sözleşmesine dayanarak tapu iptali ve tescil talebinde bulunmuş, bu dava devam ederken davalı ...’in kardeşleri olan ...ve ... tarafından 01.08.2006 tarihinde davalılardan ... aleyhine açılan önalım davası ile dava konusu bağımsız bölüm 22.07.2008 tarihinde verilen ve 04.09.2008 tarihinde kesinleşen karar ile bu davalılar adına tescil edilmiştir. Davacı ...’ın açmış bulunduğu dava ise 22.05.2008 tarihinde karara bağlanmış, 25.06.2009 tarihinde kesinleşmiş, ancak önalım davası daha önce kesinleşip infaz ettirildiğinden davacının aldığı hüküm infaz edilememiştir.
Davacı görülmekte olan bu davada, satış vaadinde bulunan ... ile birlikte dava konusu bağımsız bölümü tapudan devralan ... ve önalım yolu ile adlarına tescil ettiren ...ve 2012/15064-
Hatice’yi hasım göstererek satış vaadi sözleşmesine dayalı olarak tapu iptali ve tescil talebinde bulunmuş; davalı ... ile davalı ...’in kardeşi olan diğer davalıların kendisinin satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan şahsi hakkını elde etmesini engellemek amacıyla el ve işbirliği içinde hareket ettiklerini ileri sürmüştür.
Dava konusu bağımsız bölümün de üzerinde bulunduğu 272 ada 3 parsel sayılı taşınmazın öncesi olan 3534 sayılı parselde inşaat yapılmasına ilişkin olarak 03.11.2003 tarihli bir arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlenmiş, bu sözleşme gereğince davalı ... ve kardeşleri olan ...ve ... de bu taşınmazdan bağımsız bölümler edinmişlerdir.
Davacı, dava konusu bağımsız bölümün davalı ... tarafından muvazaalı olarak edinildiğini ileri sürmektedir. Davalı ... de yukarıda belirtildiği üzere mahkeme huzurundaki beyanı ile dava konusu bağımsız bölümün kendisine tapudan satışının gerçek olmadığını, bedelsiz olarak devredildiğini açıkça beyan etmiştir. Davalı ...’in 27.06.2005 tarihinde taşınmazı tapudan devralmasından sonra davalılar ...ve ... 01.08.2006 tarihinde önalım davası açarak dava konusu bağımsız bölümü adlarına tescil ettirmişlerdir. Her ne kadar dava konusu bağımsız bölüm bu davalılar adına tescil edilmiş ise de davalı ... tarafından davalı ...’na bu taşınmazın daha önce muvazaalı şekilde devredildiği açıkça anlaşılmaktadır.
Bu itibarla mahkemece, davacının tapu iptali ve tescil talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken tapu iptali ve tescil talebinin reddine, 85.000,00 TL tazminatın davalılardan ...’tan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin saklı tutulmasına dair hüküm kurulması doğru görülmemiş; davacı vekilinin karar düzeltme itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden Dairemizin onama ilamının kaldırılarak, hükmün yukarıda açıklanan gerekçe ile bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 11.09.2012 tarihli ve 2012/8683 esas 2012/9943 karar sayılı onama ilamının KALDIRILARAK, hükmün yukarıda açıklanan gerekçe ile BOZULMASINA, 31.01.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.