1. Hukuk Dairesi 2019/4820 E. , 2020/1731 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı ve davalılar ...ve ... vekilleri tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tazminat isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakanları ...’dan intikal eden taşınmazlarla ilgili olarak gerekli işlemleri yapmak üzere ...3. Noterliğinin 22/12/2000 tarih ve 17161 Sayılı vekaletnamesi ile davalı kardeşi ...’i yetkili kıldığını, kendisi ile birlikte dava dışı mirasçılardan ...,...,... ve ...’nin de davalı ...’i vekil olarak tayin ettiklerini, mirasçılardan ..., ... ve davalı ...’in ise davalılardan ...’e gerekli intikal işlemlerinin yapılması için vekaletname verdiklerini, vekaletnameler ile yetkili kılınan ...ve ..."ın vekalet görevini kötüye kullanarak murisleri ..."dan kalan taşınmazları kendileri ile diğer mirasçı kardeşleri ... arasında paylaştırdıklarını, mirasçılık belgesinde belirlenen payları oranında mirasçılara intikal yapılmadığını, davalıların tüm mirasçılardan vekaletname almak sureti ile taşınmazları üzerlerine geçirdiklerini, dava konusu 628 ada 1 ve 15 ile 627 ada 3 parsel sayılı taşınmazların davalı ... adına tescil edildikten sonra 18/06/2003 tarihinde SS ...Konut Yapı Kooperatifine satıldığını, bu devir işlemleri ile kendisinin ve diğer mirasçıların miras hukukundan kaynaklanan tüm haklarının ihlal edildiğini ileri sürerek dava konusu taşınmazların satışı sebebi ile miras hakkından kaynaklı olarak 50.000 TL maddi tazminatın satış tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan tahsilini karar verilmesini istemiştir.
Davalı ..., davacı ile aralarında vekalet ilişkisi bulunmadığını, kendisinin mirasçılardan ... - ... ve ... ..."dan almış olduğu vekaletnameler ile vekalet verenlerin talebine uygun tapuda işlem yaptığını, davacının diğer davalılara verdiği vekaletnamelerdeki yetkinin aşılıp aşılmamasının kendisi açısından sorumluluk doğurmadığını, mirasçılar arasında imzalanan 18/12/2000 tarihli miras taksim sözleşmesi gereğince dava dışı kooperatif tarafından dava konusu taşınmazlar üzerine yapılacak binadaki 8 nolu bağımsız bölümün davacıya isabet ettiğini, bahsi geçen bağımsız bölümü devralan davacının bu taşınmazı üçüncü kişiye sattığını, diğer davalılar ...ve ..., murisleri ..."ın 29/09/2000 tarihinde ölümü üzerine tüm mirasçıların bir araya gelerek mirasbırakandan intikal eden malları 18/12/2000 tarihinde rızaen taksim ettiklerini, taksim sözleşmesine göre ..."a isabet eden bağımsız bölümlerin ... 22. Noterliğinde yapılan kat karşılığı inşaat sözleşmesi ile taksim edildiğini, taksim sözleşmesini müteakip davacı ve bir kısım mirasçıların ...3. Noterliğinde düzenlenen 18/12/2000 tarih 17161 yevmiye nolu vekaletnameyi davalı ...’e, 22/12/2000 tarih ve 17710 yevmiye nolu vekaletnameyi ise davalı İzzet’e verdiklerini, 18/01/2001 tarihli resmi akitle rızai taksime dayanarak tapuda intikal ve tescil işlemlerinin yapıldığını, 628 ada 13 parseldeki hisselerin davacının da içinde olduğu mirasçılar adına tescil edildiğini, daha sonra taksim sözleşmesindeki 8 numaralı dairenin davacıya verilerek davacı tarafından satıldığını, vekalet görevinin kötüye kullanılmasının söz konusu olmadığını, davalı ..."e davacı tarafından verilen vekaletname olmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davalılar ... ve ... hakkındaki davanın husumetten reddine, dosyaya sunulan taksim sözleşmesi, kat karşılığı inşaat sözleşmesi, kat karşılığı inşaat sözleşmesine göre yapılan bağımsız bölüm dağılımı dikkate alınarak, davacının babadan ve anneden intikal anlamında dava açtığı kanaatine varıldığından ve dava konusu 628 ada 1 parsel nolu yerin taksim sözleşmesinde olmadığı anlaşıldığından, davanın kısmen kabulü ile 11.777,78 TL"nin devir tarihi olan 18/06/2003 tarihinden itibaren yasal faizi ile davalı ..."dan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki; toplanan deliller ve tüm dosya içeriği itibari ile dava konusu 627 ada 3 ve 628 ada 15 parsel sayılı taşınmazlar yönünden davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacının temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine.
Davalıların temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Dava konusu taşınmazlardan 628 ada 1 parsel sayılı taşınmaz tarafların mirasbırakanı ... adına kayıtlı iken ölümü ile 23.01.2001 tarihli intikal işlemi ile mirasçıları olan ..., ..., ...,...,...,...,...,...,... ve ... adlarına intikal ettiği, yine aynı tarihli taksim işlemi ile bahsi geçen taşınmazın davalı ... adına tescil edildiği, dava konusu taşınmazın daha sonra davalı ... tarafından 18.06.2003 tarihinde dava dışı SS ... Konut Yapı Kooperatifine satış yolu ile devredildiği, intikal ve taksim işlemlerinin davacı adına (davacının ...3.Noterliğinin 18.12.2000 tarih ve 17161 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile vekil olarak tayin ettiği) vekaleten davalı ... tarafından gerçekleştirildiği, 628 ada 1 parsel sayılı taşınmazın 25.08.2008 tarihinde kat irtifakına çevrildiği, üzerinde 12 adet bağımsız bölüm oluşturulduğu, söz konusu bağımsız bölümlerin dava dışı üçüncü kişiler adlarına kayıtlı olduğu hususları kayden sabittir.
Bilindiği üzere, Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK"nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK"de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Somut olaya gelince, tüm dosya içeriği, toplanan deliller ve yukarıda açıklanan ilkeler bir arada değerlendirildiğinde davacı tarafından vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiası kanıtlanmış değildir. Nitekim davacı ...’ın aynı mirasbırakandan intikal eden ... Mah.6022 ada 29 ve 6016 ada 7 parsel, ... köyü 59,53,66,295,320 parsel, ...Köyü 69,102,123 parsel, ...627 ada 6 ve 628 ada 13 parsel sayılı taşınmazlar yönünden ... 7.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/172 E-2016/301 K sayılı dosyasında aynı davalılara karşı açtığı tapu iptali ve tescil davasının da reddine karar verildiği, kararın derecattan geçerek 10.12.2019 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Ayrıca davalılardan ... kendisini vekil ile temsil ettirdiği ve hakkında açılan dava husumet yokluğundan reddedildiği halde vekalet ücreti yönünden kurulan hükmün de yerinde olmadığı görülmektedir.
Hal böyle olunca, dava konusu 628 ada 1 parsel sayılı taşınmaz yönünden de davanın reddine karar verilmesi ve hakkındaki dava husumetten reddedilen ve kendisini vekille temsil ettiren davalı ... lehine vekalet ücreti takdiri gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalılar ... ve ...’in yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3. maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, aşağıda yazılı 179,80-TL bakiye onama harcının davacıya iadesine, alınan peşin harcın temyiz eden davalılara geri verilmesine, 11.03.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.