1. Hukuk Dairesi 2020/699 E. , 2020/1729 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakanları ...’ın, 371 ada 18 parsel sayılı taşınmazdaki 6 ve 12 nolu bağımsız bölümlerini ve 16 ada 21 parsel sayılı taşınmazını satış sureti ile davalı kızına temlik ettiğini, yapılan işlemlerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile payları oranında her bir mirasçı adına ayrı ayrı tescilini istemiştir.
Davalı, dava konusu taşınmazların satış işlemlerinin gerçek olduğunu, son dönemlerinde kanser hastası olan murisin tüm bakım ve gözetimi ile kendisinin ve dava dışı kardeşlerinin ilgilendiklerini, davacının murisin bakımı ile ilgilenmediği gibi cenazesine dahi gelmediğini, tedavi masrafları nedeni ile mirasbırakanın dava konusu taşınmazları satmak zorunda kaldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, yapılan temlik işlemlerinin muvazaalı olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1933 doğumlu mirasbırakan ...’ın 02.09.2012 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak 13.02.2002 tarihinde evlendiği davacı ikinci eşi Müyesser ile ilk eşi Zeliha’dan olma davalı kızı İncilay ile dava dışı çocukları İsmet ve Fatma’nın kaldıkları, mirasbırakan ...’ın 16 ada 21 parsel sayılı taşınmazını 24.08.2011 tarihinde, 371 ada 18 parsel sayılı taşınmazdaki 6 ve 12 nolu bağımsız bölümlerini ise 17.08.2012 tarihinde davalıya satış suretiyle devrettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237., (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ile durumun aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, muvazaa iddiasına dayalı davalarda mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması gerekmektedir. Bu kapsamda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 190. maddesi ile TMK"nun 6. maddesi uyarınca herkes iddiasını ispatla mükelleftir. Bir başka ifade ile temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olduğunu ispat külfeti davacı tarafa aittir.
Ne var ki, mirasbırakanın, sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmış olması durumunda, mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı kuşkusuzdur.
Somut olaya gelince; davalının mirasbırakanın ilk eşinden olma çocuğu, davacının mirasbırakanın 13.02.2002 tarihinde evlendiği ikinci eşi olduğu, aynı mirasçılar arasında görülen diğer davalarda verilen kararların temyizi üzerine; Dairenin 2019/1671 E-2019/2935 K ve 2019/1681 E-2019/2934 K sayılı emsal ilamlarından da anlaşıldığı üzere, mirasbırakanın davacıya da 29.05.2002 tarihinde maliki olduğu 18 parsel sayılı taşınmazdaki 7 nolu dükkan niteliğindeki bağımsız bölümü rücu şartı ile bağışladığı kayden sabittir.Hâlen mirasbırakan adına kayıtlı başka taşınmazlar da bulunmaktadır.Muvazaadan söz edilebilmesi için mirasbırakanın diğer mirasçılardan mal kaçırma amacıyla temliki yapması gereklidir.Şöyle ki, mirasbırakanın mal kaçıracağı kişiye taşınmaz bağışlaması hayatın olağan akışına aykırıdır.Kaldı ki, mirasbırakanın mal kaçırma amacı olsa idi tüm malvarlığını devredebilecekken bunu yapmadığı da anlaşılmaktadır. Bu somut olgular yukarıdaki ilkeler ışığında değerlendirildiğinde mirasbırakanın anılan temliki yaparken gerçek irade ve amacının mirasçılardan mal kaçırma olmadığı sonucuna varılmaktadır.
Hâl böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz eden davalıya geri verilmesine, 11.03.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.