17. Hukuk Dairesi 2018/2166 E. , 2020/3412 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasında görülen tazminat davasının yapılan yargılaması sonucunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, müvekkili sigorta şirketi tarafından dava dışı ... Tekstil A.Ş., ... Hamam Sauna Ltd. Şirketi, ... Turz. A.Ş. ve ... Star Apartmanı da olmak üzere deprem, dahili su ve sel baskını, bina/demirbaş yangını ve hırsızlık gibi çeşitli rizikolara karşı sigorta poliçeleri düzenlendiğini, farklı tarihlerde davalı kurumun tedarik ve nakil ettiği elektrik enerjisindeki ani yüksek voltaj gerilimi nedeniyle yangın çıktığını ve bir çok demirbaşın, emtianın kullanılamayacak şekilde ağır maddi hasara uğradığını, hasarların oluşmasında davalı kurumun % 100 kusurlu olduğunu, müvekkiline sigortalı dava dışı şirketlere ödemeler yapıldığını, ... Tekstil A.Ş."ye 19.12.2014 tarihinde 2.804,15 TL, ... Hamam Sauna Ltd. Şirketine 11.02.2014 tarihinde 5.044,59 TL, ... Turz. A.Ş."ye 19.02.2014 tarihinde 3.443,00 TL ve ... Star Apartmanı"na 25.03.2014 tarihinde 7.922,12 TL ödeme yapılması nedeniyle davalı şirketten rucüen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının taleplerinin ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiğini, bu hususlarda ayrı ayrı değerlendirme ve keşif yapılarak bilirkişi raporu alınabileceğini ayrıca söz konusu hasarların oluşmasında müvekkilinin yokluğunda alınan ekspertiz raporlarını kabul etmediklerini, arızalanan cihazların önceden bakım ve onarımlarının yapılıp yapılmadığının belirsiz olduğunu, müvekkili şirkete ait arıza faaliyet raporlarında da söz konusu arızaların meydana geldiği tarihlerde herhangi bir arızanın meydana gelmediğini, zarar gördüğü iddia edilen sigortalılardan mesken dışında olanların müvekkili şirketten
yüksek gerilimden özel trafolu abone olduğunu, bu abonelerin hat ve trafolarının bakım ve onarımları ve mülkiyeti abonelerin kendilerine ait olduğunu, voltajın şiddetinin kendi mülkiyetlerinde olan trafo tarafından ayarlandığını, trafonun voltajı dengeleme, gerilimi düşürme gibi fonksiyonları bulunduğunu, trafonun yetersiz olması bakım ve onarımlarının periyodik olarak yapılmamış olması nedeniyle makinelerin arızalandığını, aynı şebeke hattı üzerinde başka aboneliklere ilişkin belirtilen tarihlerde arıza kayıtlarının veya başvurularının bulunmadığını, sigortalı şirketlerde meydana geldiği belirtilen elektrik şebeke arızalarında başka bulunan cihazların da zarar görebileceği ancak bu hususta bir talebin yer almaması nedeniyle hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, arızaya uğrayan cihazların, yetkili servis yada üretici firmaya, periyodik bakımlarının yaptırılıp yaptırılmadığının araştırılması gerektiğini, belirtilen tarihlerde müvekkili şirkete ait hatlarda herhangi bir elektrik dalgalanması meydana gelmediğini, sigortalılara ödenen miktarın fahiş olduğunu, yapılan masrafların servis tarafından yüksek gösterildiğini, gerçek zararın karşılanması gerektiğini belirterek haksız açılan davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davanın kısmen kabulü ile 3.443,00 TL"nin 19.02.2014 tarihinden 5.044,59 TL"nin 11.02.2014, 7.099,62 TL"nin 25.03.2014 tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine; fazlaya ilişkin istemin reddine dair karar verilmiş, hüküm, davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde; Dava, sigorta poliçesinden kaynaklanan rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Bilindiği üzere Anayasa’nın 141. maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir.
Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini kendiliğinden araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar.
Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkeme de, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz (Kuru, .../ ..., .../ ..., ...; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı 6100 sayılı HMK’na Göre Yeniden Yazılmış, 22 Baskı, Ankara 2011, s.472).
Tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
Yukarıda vurgulanan hususlar, Hukuk Genel Kurulu"nun 19.04.2006 gün ve E:2006/4-142, K:229; 05.12.2007 gün ve E:2007/3-981, K:936; 23.01.2008 gün ve E:2008/14-29, K:4; 19.03.2008 gün ve E:2008/15-278, K:254; 18.06.2008 gün ve E:2008/3-462, K:432; 21.10.2009 gün ve E:2009/9-397, K:453; 24.02.2010 gün ve E:2010/1-86, K:108; 28.04.2010 gün ve E:2010/11-195, K:238; 22.06.2011 gün ve E:2011/11-344, K:436; 08.02.2012 gün 2011/10-726 E, 2012/57 K; 28.09.2012 gün 2012/3-444 E, 2012/638 K; 16.03.2012 gün 2012/2-97 E, 2012/203 K sayılı kararlarında da, benimsenmiştir. Yine 07.06.1976 gün ve 3/4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yer alan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye, vurgu yapılmıştır.Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa’nın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK’nun 297. maddesi, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir. mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.
Anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama gerek yargı erki ile yargıcın, gerek mahkeme kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
Somut olayda; davacı vekili, 4 ayrı olaydan dolayı sigorta poliçelerine dayanarak ödeme yapıldığını belirterek talepte bulunmuş, mahkemece hükme esas alınan 29.03.2016 tarihli bilirkişi kurul raporunda, bu 4 ayrı olay da incelenmiş olup, bunlar arasında ... Tuhafiye Sigorta Poliçesi kapsamında 07.01.2013-2014 tarihleri arasında ... T ekstil Tic. San. Turz. İnş. Gıda. İth. İhr. A.Ş."nin sigortalı işyerinde 16.12.2013 tarihinde meydana gelen yangın olayı da mevcuttur. Bilirkişi kurulu, bu olay nedeniyle de davacının 2.804,15 TL"yi 19.02.2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan rücuan tahsilini talep edebileceği kanaatini belirtmiş, mahkemece kararın gerekçesinde, hazırlanan bu rapora göre davacının 4 ayrı olaydan dolayı ödediği bedelin davalıdan rücu yolu ile tahsilini talep edebileceğinin anlaşıldığı belirtilmesine rağmen davanın kısmen kabulü şeklinde karar verilmesi doğru görülmemiş, çelişki nedeniyle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 797,76 TL kalan onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 15/06/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.