(Kapatılan)22. Hukuk Dairesi 2016/5337 E. , 2019/3164 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı ... Ltd. Şti. vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin 2003 yılı Nisan ayından itibaren İlk Adım Rehabilitasyon merkezinde şoför olarak çalışmaya başladığını, daha sonra davalı şirketin isim değişikliği ile İlk Atılım Eğitim İnş. Teks. Gıda İmi. San. Ve Tic. Ltd. Şti. olarak faaliyetine devam ettiğini, 2014 yılında işyerinin Bir Karınca Eğitim Öğretim Ltd. Şti."ne mevcut yerinde işçileri ile birlikte devredildiğini, müvekkilinin devirden bir ay sonra hiçbir gerekçe olmadan 20.01.2015 tarihinde işten çıkartıldığını, davacının şoför olduğundan eğitime başlayacak çocukları mahalle ve köylerden toplamak için erken saatte mesaiye başlayıp geç saatlere kadar çalıştığını, çalışmalarının karşılığınının kendisine ödenmediğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla çalışma ücreti alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı ... Ltd. Şti. vekili, dava dilekçesinde iddia edilen devir işleminin doğru olmadığını, davacının 08.12.2014 tarihinde müvekkili nezdinde çalışmaya başladığını, şoför sayısının araç sayısına göre fazla olması nedeniyle davacıya izin kullanmasının önerildiğini, işsizlik ödeneği almak isteyen davacının kendi isteği ile işten ayrıldığını ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanılan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar süresi içerisinde davalı ... Ltd. Şti. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, belgelere ve tüm dosya kapsamına göre; davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında ıslaha karşı zamanaşımı itirazının dikkate alınıp alınamadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliği"ni ortadan kaldırır.
Uygulamada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ya da inkâr olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ait dava ve talep hakkının bazı nedenlerle geleceğe bırakılması anlamına gelir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ilkeye göre, kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması, saklı tutulan kesim için zamanaşımını kesmez, zamanaşımı, alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktar için kesilir.
Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, 1086 sayılı HUMK hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı defi de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 371/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı def"inde bulunulabileceği kabul edilmelidir.
Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı itirazına davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa(suskun kalınmışsa) zamanaşımı itirazı geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı itirazının geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı itirazına davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı itirazı dikkate alınmaz.
Somut uyuşmazlıkta, davalı tarafından cevap dilekçesinde dava zamanaşımı defi ileri sürülmemiştir. Davacı davasını 23.12.2015 tarihinde ıslah etmiş olup, ıslah dilekçesi 24.12.2015 tarihli celsede davalı vekiline elden tebliğ edilmiştir. Davalı vekili celsedeki beyanında zamanaşımı def"i ileri sürmüştür. Süresi içerisinde ileri sürülen zamanaşımı def"inin ıslaha karşı zamanmaşımı def"i olduğu kabul edilmek suretiyle, davacının hak kazandığı alacaklarının miktarının yöntemine uygun biçimde ileri sürülen ıslaha karşı zamanaşımı def"i değerlendirilerek belirlenmesi gerekmektedir. Mahkemece, davalı vekilinin zamanaşımı def"inin resen dikkate alındığı ifade edilmiş ise de yapılan hesaplamada ve davalının sorumlu olduğu miktarın belirlenmesinde ıslah zamanaşımı definin dikkate alınmadığı anlaşılmıştır. Davalı vekilinin süresinde ileri sürdüğü zamanaşımı defi değerlendirilmeksizin hüküm kurulması hatalı olup bozma sebebidir.
Kabule göre de, davalılar arasındaki ilişkinin devir ilişkisi olduğunun kabulü yerinde olup, davacı 08.12.2014-20.01.2015 tarihlerinde davalı nezdinde çalışmıştır. Ancak mahkemece davacının davalı nezdinde pazar ve pazartesi günlerinde çalışmadığının, bu sebeple bu dönemde fazla çalışmasının bulunmadığının kabul edilmesine rağmen davalı şirketin sınırlı sorumlu olduğu miktarın 5.290,15 TL olarak belirlenmesi de hatalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 13.02.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.