10. Hukuk Dairesi 2015/7273 E. , 2015/15477 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : İş Mahkemesi
Dava, ... sigortasına giriş tarihi olan 02.05.1991 tarihinin Türkiye’de sigortalılık başlangıç tarihi olarak kabul edilmesi gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Somut olayda; davacının 23.11.2004 ve 05.12.2012 tarihlerinde yurtdışı borçlanma talebinde bulunduğu, 20.11.2012 tarihinde ilk borçlanma bedeninin tamamına ilişkin ödeme yaptığı, 03.06.2013 tarihinde ise ikinci borçlanma bedelinin tamamına ilişkin ödeme yaptığı, 09.06.2010 tarihinden devam eden 5510 sayılı Kanunun 4/1-b maddesi kapsamında zorunlu sigortalılığı yine 5510 sayılı Kanunun 4/1-b maddesi kapsamındaki zorunlu sigortalılık ile çakışan 10.11.2012 – 20.11.2012 tarihleri arasında 5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesi kapsamında çalışması bulunduğu anlaşıldığından, mahkemece, davacının ilk borçlanmasına ilişkin tüm bilgi ve belgeler, davalı Kurumdan celbedilip, ilk borçlanmanın tasfiye edilip edilmediği belirlenmeden, 5510 sayılı Kanunun 53. maddesi gözetilerek, yurtiçi çakışan sigortalılık durumu irdelenip, sonucuna göre kabul edilen sigortalılık başlangıcının 5510 sayılı Kanunun 4/1-a ya da 4/1-b maddesi kapsamında bir sigortalılık başlangıcı olup olmadığı tespit edilmeden, yazılı şekilde karar verilmesi, eksik inceleme ve araştırmaya dayalıdır.
5510 sayılı Kanunun, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren ve sigortalılık hallerinin birleşmesini düzenleyen 53 üncü maddesinin birinci fıkrasına göre, “Sigortalının, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yer alan sigortalılık hallerinden birden fazlasına aynı anda tabi olmasını gerektirecek şekilde çalışması halinde; öncelikle aynı maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında, (c) bendi kapsamında çalışması yoksa ilk önce başlayan sigortalılık ilişkisi esas alınarak sigortalı sayılır.” düzenlemesine yer verilmiş iken; 53 üncü maddenin birinci fıkrası, 6111 sayılı Kanunun 33 üncü maddesi ile değiştirilerek, “Sigortalının 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statüleri ile (c) bendinde yer alan sigortalılık statüsüne aynı anda tabi olacak şekilde Kanun kapsamına girmesi halinde öncelikle aynı maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında, (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statülerine tabi olacak şekilde Kanun kapsamına girmesi halinde ise aynı maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılır.” Şeklinde düzenlenmiştir. 6111 sayılı Kanunun yürürlük tarihlerini düzenleyen 125 inci maddesinin (b) bendinde, 33 üncü maddenin, 25.02.2011 tarihli Resmi Gazetede yayımını takip eden ayın birinci gününde yürürlüğe gireceği belirtilmiştir.
17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanunun 79. maddesi ile 3201 sayılı Kanunun 5. maddesine eklenen 4. fıkrada “ Yurtdışı hizmet borçlanmasına ait süreler 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa göre hangi sigortalılık haline göre geçmiş sayılacağının belirlenmesinde; Türkiye’de sigortalılıkları varsa borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak kabul edilir.” şeklinde yurtdışı hizmet borçlanmasına ait sürelerin 5510 sayılı Kanun kapsamında hangi sigortalılık haline göre kabul edileceği düzenlenmiştir.
Yukarıda belirtilen açıklamalar ışığında; mahkemece, davacının ilk yurtdışı borçlanmasının tasfiye edilip edilmediği Kurumdan sorulup, ilk yurtdışı borçlanmasına ilişkin tüm bilgi ve belgeler celbedilmeli; 5510 sayılı Kanunun 53. Maddesi gözetilerek, yurtiçi çakışan sigortalılık durumu irdelenip, sonucuna göre kabul edilen sigortalılık başlangıcının 5510 sayılı Kanunun 4/1-a ya da 4/1-b maddesi kapsamında bir sigortalılık başlangıcı olup olmadığı tespit edilerek, karar verilmesi gerekir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli hüküm bozulmalıdır
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA,17.09.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.