1. Hukuk Dairesi 2017/4983 E. , 2020/1724 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TAZMİNAT
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, istinaf başvurusu İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince 6100 sayılı HMK’nin 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine ilişkin olarak verilen karar davalılar ... ve ... vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 10.03.2020 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılardan ..., ... ve vekilleri ... ile asil davalı ... geldiler davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davacı ... vekili Avukat ve diğerleri gelmedi yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin ve asilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa tazminat isteğine ilişkindir.
Davacı vasisi, kısıtlı ...’ın 1937 doğumlu olduğunu, farkına varmadan davalı oğlu ...’ın kötüniyetli hareketi neticesinde maliki olduğu 26253 ada 3 parsel sayılı taşınmazın satış yetkilerini de içerir vekaletname ile davalı ...’ı 31.01.2013 tarihinde vekil tayin ettiğini, davalı ...’ın da vekalet görevini kötüye kullanarak anılan taşınmazı 06.02.2013 tarihinde davalı ...’e satış yoluyla devrettiğini, Cemil’in de ½ payı üzerinde bırakarak kalan ½ payını 24.09.2013 tarihinde diğer davalı ...’e sattığını, davalıların el ve işbirliği içerisinde hareket ettiklerini ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile ... adına tescilini, mümkün olmazsa tazminini istemiştir.
Davalı ..., dava konusu taşınmazın öncesinde belediyeye ait olduğunu, belediye tarafından belirlenen bedeli davacının maddi durumu uygun olmadığından kendisinin yatırdığını, üzerine de para verdiğini, bu nedenle taşınmazın devredildiğini, devrin bir bedel karşılığı olduğunu, diğer davalı ... ile hareket etmediğini bildirip, davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... ve ..., davaya cevap vermedikleri gibi duruşmaları da takip etmemişlerdir. Mahkemece, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasının kanıtlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, davalılar ... ve... vekilinin istinaf başvurusu İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince 6100 sayılı HMK’nin 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddedilmiştir.
Dava konusu 26253 ada 3 parsel sayılı taşınmazın tamamı davacı ... adına kayıtlı iken, ...’ye vekaleten ( İzmir 3. Noterliği’nin 31.01.2013 tarih ve 2162 yevmiye no’lu ) davalı ...’ın anılan taşınmazın tamamını 110.000,00 TL’ye davalı ... ...’a 06.02.2013 tarihinde, davalı ...’in de çekişmeli taşınmazın ½ payını uhdesinde tutarak kalan ½ payını diğer davalı ...’e 24.09.2013 tarihinde satış suretiyle devrettiği kayden sabittir.
Davacı ...’ın kısıtlanmasına yönelik iki farklı mahkeme kararı olduğu dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Uyuşmazlığın çözümünde öneme haiz bu kararlar incelendiğinde;
Karşıyaka 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 21.10.2014 tarih ve 2014/152 esas, 2014/1105 sayılı kararı ile, ...’ın 4721 sayılı TMK’nin 405. maddesi gereğince kısıtlanmasına ve ...’in vasi olarak tayin edilmesine karar verildiği, 13.11.2015 tarihli ek kararla da eldeki davayı açmak üzere vasiye husumet izni verildiği anlaşılmıştır. Bu karar çekişmeli temlik sonrası alınmıştır.
Öte yandan, çekişmeli temlik öncesi Karşıyaka 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 18.10.2011 tarih ve 2011/795 esas, 2011/1517 sayılı kararı ile, ...’ın kısıtlanmasına ve oğlu ...’ın vasi olarak atanmasına karar verildiği tespit edilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, çekişme konusu 3 sayılı parsel Raziye’ye vekaleten ... tarafından davalı ... ...’a devredildiği sırada ...’ın kısıtlı olduğu ortadadır.
Bilindiği üzere, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 462/1. maddesinde; ""Taşınmazların alımı, satımı, rehnedilmesi ve bunlar üzerinde başka bir aynî hakkın kurulması..."" hallerinde vesayet makamının izninin gerekli olduğu hüküm altına alınmıştır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 444. maddesinde de vesayet altındaki kişinin taşınmazlarının ne şekilde satılacağı düzenleme altına alınmış olup, hükümde ""Taşınmazların satışı, vesayet makamının talimatı uyarınca ve ancak vesayet altındaki kişinin menfaati gerekli kıldığı hallerde mümkündür. Satış, vesayet makamının bu iş için görevlendireceği bir kişi tarafından vasi de hazır olduğu halde açık artırmayla yapılır ve ihale vesayet makamının onamasıyla tamam olur; onamaya ilişkin kararın ihale gününden başlayarak on gün içinde verilmesi gerekir. Ancak denetim makamı, istisnai olarak özel durumları, taşınmazın niteliğini veya değerinin azlığını göz önüne alarak pazarlıkla satışa da karar verebilir."" denilmiştir.
Somut olayda ise, kısıtlı ...’ın mevcut hastalığı nedeniyle halen vesayet altında olduğu ve adına kayıtlı taşınmazı vesayet altında iken mahkemeden izin alınmaksızın tapuda vekil eliyle yaptığı işlemle devrettiği sabittir. Yukarıda açıklanan yasa hükümleri karşısında vesayet makamından izin alınmadan yapılan taşınmaz satışına geçerlilik tanıma olanağı bulunmamaktadır.
O halde, davalı ... ...’a yapılan temlikin yolsuz olduğu ve korunmayacağı ortadadır. Bu nedenle davalı ... yönünden davanın kabulüne karar verilmesinde bu gerekçe ve sonucu itibariyle herhangi bir isabetsizlik yoktur. Davalı ... ’ın temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine.
Davalı ...’in temyiz itirazlarına gelince;
Eldeki davada, davalı ... ikinci el konumundadır. 4721 sayılı TMK’nin 1023. maddesinde; ‘’ Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur. ‘’ hükmüne yer verilmiştir.
Bu aşamada çözümlenecek husus, ikinci el konumundaki davalı ...’in TMK’nin 1023. maddesi koruyuculuğundan yararlanıp yararlanmayacağı, bir başka söylemle iyiniyetli 3. kişi konumunda bulunup bulunmadığıdır.
İyiniyet hususu derinlemesine araştırılması gereken ve tüm tereddütler giderildikten sonra karar verilecek bir olgudur.
Taraflarca dayanılan ve usulünce toplanan tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde, davalı ...’in ½ payı edinmesi sırasında durumu bildiğini ya da kendisinden beklenen özeni göstermesi halinde bilebilecek konumda bulunduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.
Hal böyle olunca, davalı ... yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalı ...’in yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 373/1. maddesi uyarınca İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 sayılı HMK’nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Karşıyaka 1. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 02.01.2020 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edenler vekili için 2.540.00. TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10/03/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.