10. Hukuk Dairesi 2015/18772 E. , 2015/15429 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı ... Başkanlığı avukatı ile davalı ... avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı ... vekilinin tüm, davacı Kurum vekilinin ise sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davalı işveren ... adına tescilli bina inşaatı işyerinde 02.11.2005 günü çalışmaya başlayan sigortalının 14.11.2005 tarihinde iş kazası geçirdiği ve aynı gün Kuruma verilen işe giriş bildirgesiyle bildiriminin yapıldığı, yaşamını yitiren sigortalının hak sahiplerine bağlanan ölüm gelirleri nedeniyle uğranılan davacı Kurum zararının davalı işveren ile davalı ustabaşı konumundaki ...’den teselsül hükümlerine göre rücuan alınması için 506 sayılı Kanunun 10. ve 26. maddelerine dayalı işbu davanın açıldığı anlaşılmakta olup mahkemece yapılan yargılamada, kazanın oluşumunda ...’ın %35, ...’ün %35, sigortalının %30 oranında kusurlu olduğu yönünde düzenlenen bilirkişi raporları esas alınarak istem kısmen hüküm altına alınmıştır.
Davanın yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanunun 9. maddesinde, işverenin, çalıştıracağı kimseleri, işe başlatmadan önce işe giriş bildirgeleriyle Kuruma doğrudan bildirmekle veya bu belgeleri iadeli-taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu, inşaat işyerlerinde işe başlatılacak kimseler için işe başlatıldığı gün Kuruma veya iadeli-taahhütlü olarak postaya verilen işe giriş bildirgeleri ile Kuruma ilk defa işyeri bildirgesi verilen işyerlerinde işe alınan işçiler için en geç 1 ay içinde Kuruma verilen veya iadeli-taahhütlü olarak gönderilen işe giriş bildirgelerinin de süresi içinde verilmiş sayılacağı belirtilmiş, 10. maddesinde, sigortalı çalıştırılmaya başlandığının süresi içinde Kuruma bildirilmemesi durumunda bildirgenin sonradan verildiği veya sigortalı çalıştırıldığının Kurumca saptandığı tarihten önce gerçekleşen iş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve analık hallerinde ilgililerin sigorta yardımlarının Kurumca sağlanacağı, ancak, belirtilen sigorta olayları için Kurumca yapılan ve ilerde yapılması gerekli bulunan her türlü giderlerin tutarı ile gelir bağlanırsa bu gelirlerin hesap edilecek sermaye değerleri tutarının, 26. maddede yazılı sorumluluk halleri aranmaksızın işverene ayrıca ödettirileceği açıklanmıştır.
Bu tür rücu davalarında 506 sayılı Kanunun 26. maddesi ile birlikte 10. maddesinin de uygulanması gerektiğinde, maddedeki “26. maddede yazılı sorumluluk halleri aranmaksızın” ibarelerinden yola çıkılıp gelir ve giderlerin tümü üzerinden 818 sayılı Borçlar Kanununun 43. ve 44. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 51-52.) maddeleri gereğince sigortalının kusurunun yarısından az olmamak üzere hakkaniyet indirimi yapılarak işverenin sorumlu tutulacağı tutarlar belirlenmelidir.
Yukarıdaki yasal düzenleme ve açıklamalar ışığında yapılan değerlendirmede, sigortalının bildirimi yasal süresinde gerçekleştirilmediğinden 10. maddenin uygulama koşullarının varlığı belirgin bulunmakla şu durumda somut olayın özelliğine göre, iş kazasının oluşumunda toplam %70 kusurları olan davalıların 26. madde gereğince teselsül hükümleri kapsamında anılan oran üzerinden, ayrıca davalı işverenin de ek olarak 10. maddeye göre sigortalının kusurunun yarısına karşılık gelen %15 oranında rücu alacağından sorumluluğunun bulunduğu açık olup kuşkusuz, 6100 sayılı Kanunun 26. maddesinde yer alan taleple bağlılık ilkesi gereğince istemin aşılamayacağı da dikkate alınmalıdır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu, talep edilen tutardan davalıların %35 oranında müteselsilen, davalı işverenin de ek olarak %35 oranında sorumluluğuna karar verilmesi isabetsiz olduğu gibi, isteme konu yapılmasına karşın sosyal yardım zammının hüküm altına alınmaması da usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 17.09.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.