14. Hukuk Dairesi 2012/15047 E. , 2013/1124 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 25.11.2002 ve 07.06.2005 gününde verilen dilekçeler ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 04.05.2010 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, tapu iptali ve mera olarak sınırlandırma isteğine ilişkindir.
Davacı Hazine, dava konusu 866 ve 867 parsel sayılı taşınmazların evveliyatının mera olduğunu dava dışı 1022 ve 1023 sayılı mera parsellerinden kazanıldığını ileri sürerek tapu iptali ve tescil isteminde bulunmuştur. Yargılama sırasında dava yeni maliklere yöneltilmiştir.
Davalılar, dava konusu taşınmazların kadastrodan önce tapuda adlarına kayıtlı olduğunu ve zilyetliklerinde bulunduğunu, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davacının 866 parsel sayılı taşınmaza yönelik davasının reddine, 867 parsel sayılı taşınmaza yönelik davasının kısmen kabulü ile fen bilirkişisinin rapor ve ekindeki krokisinde “A” ile gösterilen 13.670 m2"lik bölümünün tapu kaydının iptali ile mera olarak özel siciline kaydedilmesine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı Hazine vekili temyiz etmiştir.
Davalıların dayandıkları 06.11.1978 tarihli ve 13 sıra numaralı tapu kaydı 50.420 m2 miktarlı ve çayır vasıflı olup, ilk tesisi ... 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 1953/160-1958/223 esas ve karar sayılı tescil kararına dayanmaktadır. Bu tescil davasında Hazine"nin de taraf olduğu anlaşılmaktadır.
Bu nedenle tescile ilişkin sözkonusu hükmün Hazineyi bağlayacağı açıktır. Ancak dayanak tapu kaydının kuzey ve güney hudutları mera okumakta olup gayri sabit sınırlıdır. Fen bilirkişisinin düzenlediği 23.06.2008 tarihli raporda; kadastro çalışmaları sırasında dava konusu parsellerin yanlış ölçüldüğü, 866 sayılı parselin 24.239 m2 olarak tescil edilmesine karşılık zeminde yapılan ölçüm sonucu 20.239 m2 olduğunun tespit edildiği belirtilmiş ve mahkemece bu rapor hükme esas alınarak tapu kaydı kapsamı dışında kalan ve raporda “A” ile gösterilen 13.670 m2"lik kısmın tapu kaydının iptaline karar verilmiştir.
3402 sayılı Kadastro Kanununun "Tapu kayıtları ile diğer belgelerin kapsamını tayin" başlıklı 20/C maddesi gereğince; "Harita, plan ve krokiye dayanmayan kayıt ve belgelerde belirtilen sınırlar, değişebilir ve genişletilmeye elverişli nitelikte ise, bunlarda gösterilen miktara itibar olunur. Ancak değişebilir ve genişletilmeye elverişli sınırlardaki taşınmaz malların kayıtları, fizik yapıları ve konumları itibariyle belli bir yeri kapsıyorsa, tespit o sınır esas alınarak yapılır." Dava konusu 866 parsel sayılı taşınmaz tapuda 24.239 m2 olarak kayıtlıdır. Davalılarca aynı yasanın 41. maddesi hükmü gereğince bu konuda herhangi bir iddia ileri sürülmediği ve Kadastro Müdürlüğüne yapılmış bir başvuru da bulunmadığından resmi kayıt niteliğindeki tapudaki yüzölçümü esas alınarak işlem yapılması gerekirken bilirkişinin beyanına itibar edilmesi doğru değildir. Bu itibarla mahkemece dava konusu 866 sayılı parselin tapu kaydında 24.239 m2 olarak belirtilen yüzölçümüne göre 867 parsel sayılı taşınmazın 26.181 m2"lik kısmının davalılar üzerinde bırakılarak 17.670 m2"lik bölümünün tapu kaydının iptali ile mera olarak sınırlandırılmasına ve özel siciline kaydedilmesine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Diğer taraftan; 11.01.2011 tarihinde kabul edilen 6099 sayılı Kanunun 16. maddesi ile 21.06.1987 tarihli ve 3402 sayılı Kadastro Kanununa 36. maddeden sonra gelmek üzere eklenen “Kamu tarafından açılan davalarda yargılama giderleri” başlıklı 36/A maddesinde;
“Kadastro işlemi ile oluşan tespit ve kayıtların iptali için Devlet veya diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından kayıt lehtarına karşı kadastro mahkemeleri ile genel mahkemelerde açılan davalarda davalı aleyhine vekâlet ücreti dâhil, yargılama giderine hükmolunmaz” hükmü yer almaktadır.
Mahkemece, anılan yasa hükümleri doğrultusunda davalıların yargılama giderleri ve vekalet ücreti ile sorumlu tutulmaması gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması da doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 25.01.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.