Esas No: 2019/7564
Karar No: 2021/1680
Karar Tarihi: 18.03.2021
Danıştay 4. Daire 2019/7564 Esas 2021/1680 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2019/7564
Karar No : 2021/1680
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : ... Yayıncılık Anonim Şirketi
KARŞI TARAF (DAVALI) : ... Bakanlığı
İSTEMİN KONUSU : ... Bölge İdare Mahkemesi ... Vergi Dava Dairesinin ... tarih ve E: ..., K: ... sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından, 6111 sayılı Kanun kapsamında yapılandırılan vergi borçlarına ilişkin olarak hesaplanan gecikme zammının fazla hesaplanarak tahsil edildiğinden bahisle vergi hatası kapsamında yaptığı şikayet başvurusunun reddine dair işlemin iptali ile ödenen gecikme zamlarının tahsil tarihinden itibaren hesaplanacak faizi ile birlikte iadesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... Vergi Mahkemesince verilen ... tarih ve E: ..., K: ... sayılı kararda; uyuşmazlığın çözümünün, davacının Tasarruf Mevzuatı Sigorta Fonu yönetiminde kaldığı dönemde aciz halinde bulunup bulunmadığı hususuna ilişkin olduğu, olayda; davacı şirkete 30/03/2007 tarihinde Tasarruf Mevzuatı Sigorta Fonu tarafından el konulduğu, 2011 yılında şirketin vergi borçlarının 6111 sayılı Kanun kapsamında yapılandırıldığı ve ödendiği, ödenen bu borçlar arasında gecikme zamlarının da bulunduğu, davacının Tasarruf Mevzuatı Sigorta Fonu yönetimden 01/07/2013 tarihinde devralındığı, şirketin Tasarruf Mevzuatı Sigorta Fonu yönetimi altında bulunduğu dönemde ise, 6183 sayılı Kanun'un 52. maddesinde yer alan düzenlemeye göre aciz halinde olduğundan bahsedilemeyeceği, bu haliyle, vadesinde ödenmeyen ve 6111 sayılı Kanun kapsamında yapılandırılarak ödenen gecikme zammı hesaplanmasında ve davaya konu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Bölge İdare Mahkemesince; istinaf başvurusuna konu Vergi Mahkemesi kararının usul ve hukuka uygun olduğu ve davacı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Davacı tarafından, davanın esas konusunun TMSF tarafından 2000 yılından itibaren aciz halinde olduğu tespit edilen ve 2007 yılında el konulan şirketin, TMSF'de şirketin ve kanuni temsilcilerinin mal varlıklarının satılmasından sağlanan para bulunmasına karşın ödenmeyen borçlara faiz hesaplanmaması gerektiği, hesaplanmasının mülkiyet hakkını ihlâl ettiği, yapılan başvurunun 2577 sayılı Kanun'un 10. maddesi kapsamında yapıldığı, TMSF'nin ... tarih ve ... sayılı yazısında şirketin 2000 yılından itibaren gayri faal olduğu ve vergi borçlarını ödeyemeyecek derecede borca batık olduğunun belirtildiği, davalı idare tarafından söz konusu yazıdan bahsedildiği ancak dava dosyasına ibraz edilmediği, Vergi Mahkemesince ileri sürülen iddialar değerlendirilmeden karar verildiği, 4111 sayılı Kanun'la kurulan TMSF'nin 6183 sayılı Kanun'a göre tahsilat yapan bir kamu tahsil dairesi olduğu, buna göre anılan kurumun 6183 sayılı Kanun'un 52. maddesinde gecikme zammını durduran haller arasında sayılan ''aciz halinin sabit olması'' durumunu saptama yetkisinin bulunduğu, tüm mal varlıklarına el konulmasının ve vergi borçlarının ödenmeyip faiz hesaplanmasının mülkiyet hakkının ihlâli anlamına geleceği belirtilerek temyiz isteminin kabulü ile Vergi Dava Dairesi kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, fazladan gecikme zammı hesaplandığı iddiasının vergi hatası kapsamına girmediği, dolayısıyla düzeltme şikâyet başvurusuna konu olamayacağı, yapılan işlemlerin yasal ve yerinde olduğu belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
TETKİK HÂKİMİ : ...
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 116. maddesinde; vergi hatasının, vergiye müteallik hesaplarda veya vergilendirmede yapılan hatalar yüzünden haksız yere fazla veya eksik vergi istenmesi veya alınması olarak tanımlanmış olup, 117. maddesinde “Hesap hataları” ve 118. maddesinde de “Vergilendirme hataları” tahdidi olarak sayılmıştır.
Aynı Kanunun “Düzeltme Talebi” başlıklı 122. maddesinde, mükelleflerin vergi muamelelerindeki hataların düzeltilmesini vergi dairesinden yazı ile isteyebilecekleri, 124. maddesinde ise vergi mahkemesinde dava açma süresi geçtikten sonra yaptıkları düzeltme talepleri reddedilenlerin şikâyet yolu ile Maliye Bakanlığına başvurabilecekleri hüküm altına alınmıştır.
Yukarıda belirtilen kanun hükümlerine göre, uyuşmazlığa konu olan vergilendirme işleminde, 213 sayılı Kanun'da belirtilen nitelikte vergi hatasının bulunması durumunda düzeltme ve şikâyet yolu ile uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasının mümkün olabileceği açıktır.
Bu kurallara göre düzeltme yolu; vergiye ilişkin hesaplarda; matrah ve miktar hatası bulunması yahut mükerrer vergi istenmesi şeklinde, vergilendirmede ise mükellefin şahsında, mükellefiyetle, verginin mevzuunda ve döneminde yapılmış hataların varlığı halinde izlenebilecek bir idari başvuru yolu olup vergi yükümlülerince vergi idaresine yapılan her başvuru nedeniyle düzeltme yolunun izlendiği düşünülemeyeceği gibi vergilendirmeye ilişkin bir olayın düzeltme ve şikâyet yoluyla yargı önüne getirilebilmesi ve vergi hatasının varlığından söz edilebilmesi için, hukuksal sorun olarak çözümlenmesi gerekmeyen açık ve mutlak bir hata bulunduğunun belirlenmesi gerekir.
Dosyanın incelenmesinden; 6111 sayılı Kanun kapsamında yapılandırılan vergi borçlarının ödeme planı çerçevesinde davacı tarafından ödendiği, ödenen vergi borçlarının, şirkete TMSF tarafından el konulduğu ve TMSF yönetiminde kaldığı döneme isabet eden kısmı için, şirketin aciz halinde olmasından dolayı gecikme zammı hesaplanmaması gerekirken hesaplandığı ve tahsil edildiği, akabinde şirketin yeni yönetimce devralınmasından sonra bu durumun farkına varılması üzerine, fazla ödendiği belirtilen gecikme zamlarının tecil faiziyle birlikte iadesi talebiyle vergi hatası kapsamında düzeltme-şikâyet yoluna başvurulduğu, bu başvurunun reddi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Davacı tarafından, gecikme zammı hesaplanmasının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek yalnızca ödeme tarihinden itibaren yasal süresi içerisinde açılacak davada incelenme olanağı bulunan iddia ile yapılan düzeltme şikâyet başvurusunun reddi üzerine açılan davanın, 6183 sayılı Kanun ile 6111 sayılı Kanun'un irdelenmesi sonucunda çözümleneceği ve olayda düzeltme şikayet konusunu oluşturacak açık bir vergilendirme hatasının bulunmadığı görülmektedir.
Bu durumda, hukuki bir sorun teşkil eden ve sözü edilen yasal düzenlemenin yorumu sonunda çözümlenebilecek nitelikte olan dava konusu uyuşmazlıkta, işin esasına girmek suretiyle davayı sonuçlandıran mahkeme kararına yöneltilen istinaf başvurusunun reddine dair Vergi Dava Dairesi kararında sonucu itibarıyla hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin reddine,
2. Temyize konu ... Bölge İdare Mahkemesi ... Vergi Dava Dairesinin ... tarih ve E: ... , K: ... sayılı kararının yukarıda belirtilen gerekçeyle ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. 492 sayılı Harçlar Kanunu'na bağlı (3) sayılı Tarife uyarınca, ... TL maktu karar harcının temyiz eden davacıdan alınmasına,
5. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 50. maddesi uyarınca, kararın taraflara tebliğini ve bir örneğinin de Vergi Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın anılan Vergi Mahkemesine gönderilmesine, 18/03/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.