Esas No: 2019/439
Karar No: 2021/2103
Karar Tarihi: 10.11.2021
BAM Hukuk Mahkemeleri İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/439 Esas 2021/2103 Karar Sayılı İlamı
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/439
KARAR NO: 2021/2103
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 31/05/2018
NUMARASI: 2017/284 Esas, 2018/742 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ: 10/11/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava; taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan ayıplı iş bedelinin tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali talebine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili, davacının yurtdışında faaliyet gösteren ... şirketinden sipariş aldığını ve bu siparişlerden 1800 adet erkek tayt, 1746 adet erkek boxer ve 1728 adet bayan taytını davalının ürettiğini, karşılığında davalının davacıya 20/07/2016 tarihli faturayı kestiğini, fatura bedeli karşılığı olarak da davalıya 20/06/0016 tarihli tahsilat makbuzu ile 24.000,00 TL' lik 25/06/2016 tarihli ... Bankası Terazidere Şubesi'ne ait çek verildiğini ve 18/08/2016 tarihinde davalının hesabına 26.475,00 TL ödendiğini, davacının davalının ürettiği malları ... firmasına gönderdiğini, ancak davalının ürettiği erkek taytlarına yönelik 14/10/2016 tarihinde ... firmasından reklamasyon işlemi gördüğünü, davalının ürettiği erkek taytları ile ilgili ... firmasının davacı şirkete 3.326,40 Euro bedelli, 14/10/2016 tarihli reklamasyon faturası keserek gönderdiğini, davacının bu bedeli 18/10/2016 tarihinde ... Bankasındaki hesabından ... firmasına ödediğini, davacının 20/10/2016 tarihinde 3.326,40 Euro bedelli proforma fatura keserek Eyüp ...Noterliği' nin 24/11/2016 tarih ve ... yevmiye sayılı ihtarnamesi ile davalı firmadan reklamasyon bedelini talep ettiğini, ihtarnamenin davalıya 02/12/2016 tarihinde tebliğ edildiğini, davalının ihtarnameye itiraz etmediği gibi fatura bedelini de davacıya ödemediğini, bunun üzerine alacağın tahsili için müvekkili tarafından davalı hakkında İstanbul ...İcra Müdürlüğü'nün ... Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, ancak davalının itirazı üzerine takibin durdurulduğunu ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına ve icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacı şirketçe müvekkili davalıya gönderildiği iddia olunan ihtarname ve eki proforma faturanın davalıya tebliğ olmadığını, söz konusu tebligatın usulsüz yapıldığını, 02/12/2016 tarihli tebliğ şerhi incelendiğinde tebliğ memurunun Tebligat Kanunu ve Tebligat Tüzüğüne aykırı şekilde işlem yaparak davalının adreste bulunmama sebebini teyit etmediğini, bu hususu komşulardan, yönetici, kapısı v.s.den tahkik etmediğini, bu tahkikatın sonucunu tebliğ evrakına yazıp ilgilisine imzalatmadığını, sadece davalının adresinin kapalı olduğundan bahisle evrağı mahalle muhtarlığına teslim etmekle yetindiğini, ihtar eden davacı tarafın adres beyanı ile bağlı kalınarak davalının mernis adresi dahi olmayan bir adrese tebligat gönderilmesi ve o kimsenin adreste bulunmama sebebinin hiçbir şekilde araştırılmadan tebligatın muhtara yapılarak davalının söz konusu ihtarnameden haberdar olduğunun kabulünün hukuka, yasalara ve hakkaniyete aykırı olduğunu, davalıya gönderilen tebligat adresinin davalının mernis adresi olmadığını, davalının bu adreste ikamet etmediğini, davalının ihtarname ve proforma faturadan icra takibi ile haberdar olduğunu, söz konusu takibe, takibin içeriğine, takibe konu proforma faturaya, ihtarnameye itiraz ettiğini, bunun üzerine haksız takibin durdurulduğunu, söz konusu proforma faturanın kesin fatura niteliğine haiz olmayıp, bu haliyle zaten herhangi bir mali yükümlülüğünün de bulunmadığını, dolayısıyla proforma faturaya dayalı olarak icra takibi başlatılmasının da hukuken mümkün olmadığını, porforma faturanın bir teklif faturası olup hiçbir mali yükümlülük yaratmadığını, bu fatura karşılığı mal sevkiyatı yapılmayacağını ve para ödenmeyeceğini, TTK'da proforma fatura diye bir düzenlemenin bulunmadığını, davacı tarafın davalı yanca üretilen dava konusu ürünlerin hatalı olduğu iddiasının gerçeğe aykırı olduğunu, söz konusu ürünlerde herhangi bir ayıp bulunmadığını, dolayısı ile müvekkili davalının hukuki sorumluluğundan bahsedilemeyeceğini, kabul anlamına gelmemekle beraber 6102 sayılı TTK ve 6098 sayılı TBK uyarınca ayıp ihbar külfetinin davacı tarafta olup davacı tarafça şimdiye kadar davalıya yapılmış herhangi bir ayıp ihbarı bulunmadığını, alıcının malları başka bir kişiye satmasının alıcının süresi içerisinde muayene yapma ve yine süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunma külfetini ortadan kaldırmayacağını, aksi taktirde davacı alıcının söz konusu ürünleri teslim aldığı hali ile kabul etmiş sayılacağını, diğer yandan davacının dava konusu ürünleri gönderdiğini iddia ettiği ... firması tarafından kesildiği iddia olunan reklamasyon faturasının davalının davacıya satmış olduğu mallardan kaynaklanıp kaynaklanmadığı hususunun dahi belirli olmadığını, iddia olunan hatanın neye ilişkin olduğunun davalı tarafça bilinmediğini savunarak davanın reddine ve davacı aleyhinde kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, bilirkişi vasıtasıyla yapılan inceleme sonucunda, dava dışı firmanın gönderilen mallardan 1800 erkek taytı için reklamasyon uyguladığının sabit olduğu, bilirkişi tarafından davacının dava dışı ... firmasına düzenlediği faturada imalatçının davacı ... Ltd. Şti. nin gösterildiği, ürünlerdeki ayıbın davacı veya davalı tarafından meydana geldiğinin bilinemediği, ayıp iddiasının ispat yükümlülüğünün davacı tarafa ait olduğu yönünde kanaat bildirilmiş ise de; reklamasyona konu malların davalıdan alındığının taraf defterlerinde kayıtlı birbirini teyit eden faturalar ile sabit olduğunun belirlendiği, o halde davacının malları davalıdan tedarik ettiği ve dava dışı firmaya gönderdiğinin kabulünün gerektiği, bilirkişinin davacının düzenlenen belgelerde imalatçı firma olarak gözüktüğü, imalatın kendisi tarafından yapıldığı, alınan ürünlere ilave işlemler yapılmak suretiyle imalatçı sıfatını taşıdığı, ürünlerdeki ayıbın davacı veya davalı tarafından meydana geldiğinin bilinemediği yönündeki tespitinin dosya kapsamına uygun düşmediği, tarafların birbirini teyit eden faturaları ve reklamasyona konu mal adedinin birebir uyumlu olduğu, mallardaki ayıp sebebiyle uygulanan reklamasyondan davalının sorumlu olduğu, davacı yanca davalıya gönderilen ihtarnamenin usulüne uygun tebliği edilmediği ve alacağın likit olduğu gerekçesiyle, davacının davasının kısmen kabulü ile, İstanbul ... İcra Müdürlüğü'nün ... Esas sayılı takip dosyasında davalı tarafından yapılan itirazın kısmen iptaline, takibin 3.326,40 Euro' nun takip tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca kamu bankalarının Euro cinsine uyguladığı yıllık en yüksek mevduat faiz oranı üzerinden işleyecek temerrüt faizi ile birlikte devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, İcra İflas Kanun'unun 67/2. maddesi uyarınca asıl alacak miktarının (12.798,46 TL) %20' si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir. Davalı istinaf dilekçesiyle, mahkemece hüküm kurulurken 22/11/2017 tarihli bilirkişi raporunun nazara alınmadığını, zira söz konusu raporda bilirkişinin; proforma faturanın herhangi bir mali yükümlülük getirmediği ve hukukumuzda bu fatura tipine ilişkin bir düzenleme bulunmadığı, davacının dava dışı firmaya kestiği faturada kendisinin imalatçı sıfatı taşıdığı ve bu nedenle var olduğu iddia edilen ayıbın davacı firma ya da davalı firma tarafından meydana getirilmiş olduğu hususunda kesin bir sonuca varılamadığı, var olduğu iddia edilen ayıba ilişkin ispat yükünün de davacı tarafta olduğu tespitine varmasına rağmen mahkemenin uzman bilirkişi tarafından hazırlanan söz konusu raporu nazara almayarak rapordaki tespitlere aykırı şekilde karar verdiğini, mahkemenin verdiği kararın somut olayla bağdaşmadığını, savunmalarını destekler bilirkişi raporu mevcutken davacının iddialarını somut delile dayandırmamasına rağmen davacının davası yönünde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının takibe konu alacağının varlığının sabit olmadığını, mezkûr uzman bilirkişi raporu ile birlikte davacının takibe konu proforma fatura ile hukuken takip yapamayacağı ve reklamasyon bedeline matuf malların ayıplı olup olmadığının ya da bu ayıbın müvekkil davalı tarafından meydana getirilip getirilmediğinin tespitinin yapılmadığı kanaatine varıldığından takibe konu alacağın varlığının sabit olmadığının belirlendiğini, buna göre somut delillerle sabit olmayan alacağın icra takibine konu yapılarak söz konusu takibin devamına karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, nitekim proforma faturanın herhangi bir mali yükümlülük getirmediği ve hukukumuzda bu fatura tipine ilişkin bir düzenleme bulunmadığına ilişkin Yargıtay kararlarının mevcut olduğunu, bununla birlikte davacının, dava dışı firmaya kestiği faturada imalatçı olarak göründüğünü, bu nedenle var olduğu iddia edilen ayıbın davacı firma ya da davalı firma tarafından meydana getirilmiş olduğu hususunda kesin bir sonuca varılamadığını, ayrıca, var olduğu iddia edilen ayıba ilişkin ispat yükünün de davacı tarafta olduğunu, davacının bu iddiasını ispatlayamadığını, dolayısıyla, mallarda olduğu iddia edilen ayıp hakkında müvekkili davalının sorumluluğunun bulunmadığını belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı iş sahibi, davalı ise yüklenicidir. Taraflar arasında 1800 adet erkek taytı, 1746 adet erkek boxerı ve 1728 adet bayan taytının davalı yüklenici tarafından yapılması konusunda sözleşme düzenlenmiştir. Davacı iş sahibi tarafından davalı yüklenici hakkında, İstanbul ...İcra Müdürlüğü' nün ... Esas sayılı dosyasında, 12.798,46 TL (3.326,40 Euro) asıl alacak, 1 ,72 Euro işlemiş faiz ve 120,46 TL ihtarname gideri olmak üzere toplam 3.345,12 Euro ve 120,46 TL' nin tahsili için 23/02/2017 tarihinde ilamsız takip yapıldığı, davalının itirazı üzerine takibin durdurulduğu anlaşılmaktadır. Dosya kapsamından; davacının yurtdışında faaliyet gösteren ... şirketinden almış olduğu sipariş üzerine davalıya yaptırıp yurt dışına gönderdiği erkek taytlarının 14/10/2016 tarihinde ... firmasından reklamasyon işlemi gördüğü ve davacı şirkete 3.326,40 Euro bedelli, 14/10/2016 tarihli reklamasyon faturası gönderildiği, davacının bu bedeli 18/10/2016 tarihinde ... firmasına ödediği akabinde de davacı yanca davalıya gönderilen Eyüp ... Noterliğinin 24/11/2016 tarih ve ... yevmiye sayılı ihtarnamesi ile 20/10/2016 tarihli, 3.326,40 Euro bedelli proforma faturaya istinaden bedelin talep edildiği, davalı yanca ödeme yapılmaması üzerine alacağın tahsili için icra takibi yapıldığı, davalının itirazı üzerine eldeki istinafa konu davanın açıldığı anlaşılmaktadır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre; taraflar, kanunda belirtilen süre ve usule uygun olarak ispat hakkına sahiptir (HMK 189/1). İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir (HMK 190/1). Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir (HMK 266/1). Kural olarak, eserin sözleşmeye uygun olarak tamamlanıp teslim edildiğini ispat yükü yüklenicidedir. TMK' nın 6. maddesinde düzenlenmiş olan genel ispat şuralından çıkarılan bu sonuç, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi' nin bir çok kararında "kural olarak eser sözleşmelerinde eserin teslimini, sözleşmeye ve tekniğine uygun olup olmadığını kanıtlamak yükleniciye aittir." şeklinde ifade edilmiştir. Teslim edilen eserin ayıplı ve/veya eksik olduğunu ve bedelin ödendiğini ispat yükü ise iş sahibine aittir. İçtihatlarda, Yargıtay’ın da bu doğrultuda tutum sergilediği görülmektedir. “Eser sözleşmesine dayalı ilişkilerde eserin teslim edildiğini ispatlama yükümlülüğü yüklenicide, eserin ayıplı olduğu iddiası ve bedelin ödendiğini ispatlama yükümlülüğü ise iş sahibindedir.” (bkz.Yargıtay 15.Hukuk Dairesi'nin 30.05.2013 tarih, 2013/5906 Esas, 2013/3519 Karar sayılı kararı). Yüklenicinin iş sahibine olan borçlarına aykırı olarak, imalini yüklendiği eserin ayıplı olması durumunda; iş sahibi, açık ayıplarda 6098 sayılı TBK' nın 474 ( 818 sayılı BK' nın 359), gizli ayıplarda ise 6098 sayılı TBK' nın 477. ( 818 sayılı BK' nın 362.) maddeleri hükümlerine uygun olarak ihbarda bulunduğu takdirde, 6098 sayılı TBK' nın 475. ( 818 sayılı BK' nın 360.) maddesinde tanınan hakları kullanabilir. Somut olayda, mahkemece bilirkişi raporu alınmaksızın, reklamasyon faturası ile ayıbın varlığı ve ayıp nedeniyle indirilmesi gereken miktarın belirlendiği kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmesi isabetsiz olmuştur. Zira, ayıp nedeniyle indirim gereken miktar için kesilen reklamasyon faturası 6102 sayılı TTK' nın 21. maddesi anlamında fatura olmadığından, aynı maddenin 2. bendi gereğince 8 gün içinde itiraz edilmemiş olması, içeriğinin kabul edilmiş sayılması sonucunu doğurmaz. O halde mahkemece; davalı yanca ayıp ihbarının süresinde yapılmadığı yönünde bir itirazı olmadığı ve davacı yanca ayıbın varlığının ispatlanamadığı hususları gözetilerek, yukarıda belirtilen ilke ve kurallar ışığında, ayıplı olduğu iddia edilen dava konusu ürünler üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak, ayıbın varlığı ve giderim masrafları miktarı konusunda araştırma yapılıp, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu yönde araştırma yapılmadan eksik inceleme ile tek başına reklamasyon faturası esas alınarak karar verilmesi doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK'nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 31/05/2018 tarih, 2017/284 Esas, 2018/742 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK'nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 10/11/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.