
Esas No: 2017/198
Karar No: 2020/1705
Karar Tarihi: 09.03.2020
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2017/198 Esas 2020/1705 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil-tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine ilişkin olarak verilen karar taraflarca yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 18.02.2020 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar (karşı davacılar) ... vd. vekili Avukat ... ile diğer temyiz eden davacılar ... vd. vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz eden davalı ... vekili Avukat ve diğerleri gelmedi, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Asıl ve birleştirilen davalar, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal-tescil ve tenkis istemlerine ilişkindir.
Asıl ve birleştirilen 2009/305 Esas sayılı davalarda davacılar, mirasbırakanları ...’un çok sayıda taşınmazını satış, trampa ve ölünceye kadar bakma akdi ile davalı oğlu ... ve davalı torunları ...ve...’a mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak devrettiğini, çok sayıda taşınmazı da bedelini ödemek suretiyle satın alıp davalılar adına tescil ettirdiğini ileri sürerek taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline, iptal ve tescillere rağmen tasarruf nisabını aşan temliklerin tenkisini istemişlerdir.
Birleştirilen 2014/105 Esas sayılı davada davacılar, asıl davadaki iddialarını tekrarla, mirasbırakan tarafından bedeli ödenerek satın alınıp davalı ... adına tescil edilen 628 parselin muvazaalı olarak davalı ..."a devredildiğini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini istemişlerdir.
Birleştirilen 2009/421 Esas sayılı davada davacı ..., murisin 262 ada 1, 309, 253 ada 1, 522, 527 ada 1, 253 ada 1, 1647, 752 ada 1 ve 8, 753 ada 7, 111453 ada 1, 111112 ada 1, 27972 ada 1, 257 ada 1, 184, 253 ada 1, 262 ada 1, 751 ada 3, 751 ada 4, 753 ada 7, 1027, 627, 184 parsel sayılı taşınmazları asıl davacılardan ...,... ve ...’a mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak devrettiğini, ayrıca anılan mirasçılarına nakit para ile 2 adet otomobil verdiğini ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile payı oranında adına tescil, iptal ve tescillere rağmen tasarruf nisabını aşan temliklerin tenkisini istemiştir.
Asıl ve birleştirilen davada davalılar, temliklerin muvazaalı olmadığını, davacılara da mirasbırakan tarafından kazandırmada bulunulduğunu, mirasbırakanın bakımı ile davalı ...’un ilgilendiğini; birleşen 2009/421 Esas sayılı dosyada davalılar, dava konusu edilen taşınmazların taraflarından satın alındığını ve mirasbırakan ile bir ilgisinin bulunmadığını; birleşen 2014/105 Esas sayılı dosyada davalı ..., 628 parseli iyiniyetli olarak ve bedelini ödemek suretiyle satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, gerekçesiz olarak bir kısım taşınmazlar yönünden davanın kabulüne, bir kısım taşınmazlar bakımından ise davanın reddine karar verilmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki; Anayasanın 141/3. maddesi hükmü gereği bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması zorunludur. Tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 186. maddesine göre son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, aynı Yasanın 297. maddesi uyarınca kararını gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 294. madde de öngörülen biçimde tefhim etmesi asıl olup 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesinde hükmün kapsamının hangi hususları içereceği düzenlenmiş olup, aynı maddenin (c) fıkrasında ""Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerini"" içermesi gerektiği belirtilmiştir.Yargıtay denetiminin yapılabilmesi bakımından da yerel mahkemenin, kararında gerekçelerini açıkça göstermesi zorunludur. Tarafların iddia ve savunmaları ile tanık beyanlarının kopyala yapıştır işlemi yapılarak karara eklenmesi ile elde edilen ve birçok sayfadan oluşan karar gerekçeden yoksun bir karar olup sureten gerekçeli karardır.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakanın 16.06.2008 tarihinde öldüğü, geride çocukları olan asıl ve birleşen davada davalı-birleşen davada davacı ... ile asıl ve birleşen davanın davacıları ..., ..., ..., ..., ... ve...’un mirasçı olarak kaldığı, asıl ve birleşen davanın davalıları... ve ...’ın mirasbırakanın torunu (...’un çocukları) oldukları, asıl davaya konu 32, 82, 623, 624, 742, 911, 912, 941, 994, 1005, 562, 1666 parsel sayılı taşınmazların dava dışı kişiler tarafından davalı ...’a devredildiği, ...’un 32, 742 parseli davalı ...’a, 82, 1005 ve 623 parseli davalı ...’a, ...’ın da 623 parseli davalı ...’a devrettiği; 96 parselin dava dışı ...tarafından trampa işlemi ile davalı ... adına tescil edildiği, mirasbırakanın 33, 208, 206, 55, 95, 182, 185, 186, 1074, 1098, 942 parsel sayılı taşınmazları ölünceye kadar bakma akdi ile davalı ...’a devrettiği; 878, 941, 965, 36, 179, 524, 780, 795, 1096 parselin trampa işlemi ile davalı ... adına tescil edildiği, imar uygulması sonucu oluşan 1096 ve 1098 parsellerin 111112 ada 1, 111456 ada 2 ve 3, 111104 ada 1, 111448 ada 1, 111449 ada 111447 ada 3, 111104 ada 1, 111112 ada 1, 111447 ada 3, 111453 ada 1, 111448 ada 1, 111455 ada 1, 2 ve 3 parsellere gittiği, mirasbırakanın 57 ve 1513 parselleri dava dışı Hakan Bayat’a devrettiği, 97 ada 2 parselin eski 432 parselden geldiği ve davalı ... adına tescil edildiği, 111448 ada 1 ve 3, 111455 ada 1 ve 2 ile 111449 ada 4, parsellerin dava dışı kişiler adına kayıtlı olduğu; birleşen 2009/305 ve 2009/421 Esas sayılı davalara konu 86 parselin dava dışı kişi tarafından davalı ...’a devredildiği, ...’un anılan parseli dava dışı ...’a temlik ettiği, aşamada ...’un bu taşınmaza ilişkin olarak talebinden feragat ettiği, 627, 1184, 1185 ve 668 parsellerin birleşen 2014/105 Esas sayılı dosyanın davalısı ... adına kayıtlı olduğu, 522 parselin dava dışı ... ve ...’a devredildiği, ...’un payını asıl davacı ... ..."a temlik ettiği; birleşen 2009/305 Esas sayılı davaya konu 107 parsel sayılı taşınmazın Hazine tarafından dava dışı kişiye devredildiği, 632, 10, 638, 97 ada 1, 248 ada 1, 389 ada 2, 508, 110126 ada 5 ve 6, 950, 964, 5889 parsellerin dava dışı kişi adına, 436 parselin dava dışı kişiler ile birleşen davada davalı ... adına kayıtlı olduğu ve mirasbırakandan intikal etmediği, aşamada asıl davanın davacıları vekilinin 561 ve 1647 parseller yönünden isteminden feragat ettiği, 309 parselin 1/3 payının ise dosyanın davacısı ... adına kayıtlı olduğu, 111447 ada 3 parselin asıl davaya konu 1096, 1098 parsellerin gittisi olduğu ve davalı ... adına kayıtlı olmadığı, 1247, 823, 35, 180, 97 ada 2 parsellerin trampa ve satış işlemleri ile davalı ... adına tescil edildiği, ...’un anılan taşınmazı dava dışı kişiye temlik ettiği, birleşen 2009/305 ve 2014/105 Esas sayılı davalara konu 628 parselin dava dışı kişi adına kayıtlı iken davalı ... adına tescil edildiği ve ...’un taşınmazı davalı ...’a temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Diğer taraftan, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) m. 611. maddesinde düzenlendiği üzere ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir. Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. (TBK m. 614 (BK) m. 514). Bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (TBK m. 19 (BK m. 18)). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun 01.04.1974 gün ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
Mirasbırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için de, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.
Bununla birlikte, 01.04.1974 tarihli ½ sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, konusu ve sonuç bölümü itibariyle, murisin kendi üzerindeki kayıtlı taşınmazlar yönünden yaptığı temliki işlemler için bağlayıcıdır. Murisin gerçekte bedelini bizzat ödeyip, üçüncü kişiden satın aldığı taşınmazı mirastan mal kaçırmak amacıyla tapu siciline yarar sağlamak istediği kişi adına kaydettirmesi halinde, diğer bir söyleyişle bedeli ödenerek "gizli bağış" şeklinde gerçekleştirilen işlemler hakkında anılan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının doğrudan bağlayıcı olma niteliği yoktur. Bunun yanı sıra, karara, yorum yoluyla gizli bağış iddialarına yönelik olarak uygulama olanağı sağlanamayacağı; koşulları var ise tenkis istenebileceği Hukuk Genel Kurulunun 30.12.1992 tarihli 586/782; 21.9.1994 tarihli 248/538; 21.12.1994 tarihli 667/856; 11.10.1995 tarihli 1995/1-608 sayılı kararlarında belirtilmiş; Dairenin yargısal uygulaması bu doğrultuda kararlılık kazanmıştır.
Öte yandan, tapu iptal ve tescil davaları kayıt malikine karşı açılır. Aksi bir durum kayıt malikinin taraf olmadığı bir davada kendisinin taşınmaz mülkiyetini yitirmesi sonucunu doğurur ki, bu da hem Anayasanın 35. maddesine, hem de TMK’nun 683. ve devamı maddelerinde düzenlenen mülkiyet hakkına aykırı düşer. Ayrıca HMK’nun temel ilkesi olan davada karar altına alınacak hakkın ilgilisinin, davacı ve davalı sıfatı ile yer alması ilkesi zedelenmiş olur.
Somut olaya gelince, mahkemece kurulan hükmün Anayasa ve Usul Yasasının değinilen hükümlerine uygun olmadığı, kararının gerekçe içermediği açık ve tartışmasızdır.
Hal böyle olunca;
1- Öncelikle asıl ve birleşen davalara konu (özellikle birleşen 2009/421 Esas saylı davaya konu taşınmazların tapu kayıtlarının eksik olduğu dikkate alınarak) tüm taşınmazların ilk tescilinden itibaren tüm tedavüllerini gösterir tedavül kayıtlarının ( resmi akit, tapu kütük sureti vs.) getirtilmesi ve taşınmazların hangi işlemler ile davalılar adına tescil edildiğinin, mirasbırakandan intikal edip etmediğinin denetlenebilir şekilde belirlenmesi,
2-Satış, ölünceye kadar bakma akdi ve trampa ile asıl ve birleşen davada davalılara devredildiği tespit edilen taşınmazlar yönünden yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda temliklerin mirasçılardan mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olup olmadığının saptanması, 6100 sayılı HMK. nun 297/1-c maddesine uygun biçimde toplanan ve toplanacak tüm delillerin karar yerinde tartışılması, kabul ve red nedenlerinin gösterilmesi ve bu nedenlerin dayandığı yasa maddelerinin veya yerleşmiş içtihatlarının veyahut Daire ilkelerinin belirtilmesi,
3-Mirasbırakan adına kayıtlı olmayıp asıl ve birleşen davaların davalıları adına bedeli ödenmek suretiyle tescil edildiği ileri sürülen, bir başka ifade ile gizli bağış iddiası ile dava konusu edilen taşınmazlar yönünden koşullarının varlığı halinde tenkis isteminin değerlendirilmesi,
4-Asıl ve birleşen davaların dava tarihleri itibariyle dava dışı 3. kişiler adına kayıtlı olan taşınmazlar yönünden ise, dava kayıt maliklerine yöneltilmediğinden asıl ve birleşen davalarda bu parseller bakımından davaların reddine karar verilmesi gerekirken gerekçesiz olarak ve eksik inceleme ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Kabule göre ise; asıl ve birleşen davalara konu bir kısım taşınmazın imar uygulması ile yeni ada parsellere gittiği gözetilmeden kapatılan parsel numaraları üzerinden infazda tereddüt oluşturacak şekilde tapu iptal ve tescile hükmedilmesi doğru olmadığı gibi, 492 sayılı Harçlar Yasası uyarınca harcın alınmasını veya tamamlanması hususunun mahkemece kendiliğinden (re"sen) gözetilmesi gerekirken harç tamamlatılmadan yargılamaya devam edilmesi de doğru değildir.
Tarafların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2020 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davacılar- karşı davalılar ... vd. vekili ve davalılar karşı davacılar ... vd. vekili için 2.540.00."ar TL. duruşma vekâlet ücretinin karşılıklı olarak alınıp birbirlerine verilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 09/03/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.