2. Hukuk Dairesi 2014/8670 E. , 2014/20009 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Fatsa 1. Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
TARİHİ :16.01.2014
NUMARASI :Esas no:2013/186 Karar no:2014/28
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davalı (kadın) tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı (kadın)"ın aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yersizdir.
2-Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince, gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına (TMK. md.186/1), geçimine (TMK md.185/3), malların yönetimine (TMK.m. 223, 242, 244, 262, 263, 264, 267, 215) ve çocukların bakım ve korunmasına (TMK.m.185/2) ilişkin geçici önlemleri kendiliğinden (resen) almak zorundadır (TMK.m.169). O halde; Türk Medeni Kanununun 185/3. ve 186/3. maddeleri uyarınca, tarafların ekonomik ve sosyal durumları da gözetilerek dava tarihinden geçerli olmak üzere davalı (kadın) yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunmuştur.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oyçokluğuyla karar verildi. 16.10.2014 (Prş.)
KARŞI OY YAZISI
Davalı vekili, 15.1.2014 tarihli dilekçesi ile, “boşanmaya karar verilmesi halinde müvekkili lehine boşanma sebebiyle uğrayacağı maddi ve manevi zararlarına karşılık 10.000 lira maddi, 10.000 lira manevi tazminata ve dava tarihinden itibaren aylık 500 lira nafakaya hükmedilmesini, kararla birlikte bu nafakanın devamına karar verilmesini” istemiştir. Mahkemece, davalının bu talepleriyle ilgili herhangi bir hüküm kurulmamış; kararın gerekçesinde “davalının maddi ve manevi tazminat talepleri hakkında usulüne uygun dava olmadığına” işaret edilmiştir.
Sayın çoğunluk da, ön inceleme duruşmasının tamamlanmasından sonra tahkikat aşamasında ileri sürülen bu taleplerin, davalı bakımından “savunmanın genişletilmesi” niteliğinde olduğunu, incelenebilmesi ve bu talepler hakkında karar verilebilmesi için diğer tarafın açık muvafakatinin gerektiğini (HMK md. 141), oysa davacının açık bir muvafakatinin bulunmadığını kabul ederek, talepler hakkında mahkemece karar tesis edilmemiş olmasında usulsüzlük görmemiştir. Oysa, boşanmaya bağlı, onun fer"isi olan tazminatlar ve yoksulluk nafakası, iddia ve savunmanın genişletilmesi kapsamında değildir. Bu sebeple iddia ve savunmanın değiştirilmesi ve genişletilmesi yasağına ilişkin Hukuk Muhakemeleri Kanununun 141. maddesi, asıl talebe dahil olan ikincil nitelikteki bu talepler bakımından uygulanamaz. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, iddia ve savunmanın değiştirilebileceği ve genişletilebileceği süreyi, kendinden önceki 1086 sayılı Kanunda öngörülenden daha öteye taşımak dışında bir değişiklik getirmemiştir. 1086 sayılı Kanun yürürlükte iken bu talepler, iddia ve savunmanın değiştirilmesi ve genişletilmesi kapsamında görülmemekte idi. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, bu talepleri kapsama dahil eden bir düzenleme getirmemiştir. Öyleyse, boşanmaya bağlı, onun fer"isi niteliğinde olan bu talepler, tahkikat sona erinceye kadar ileri sürülebilir. Bu sebeple sayın çoğunluğun “bu taleplerin, iddia ve savunmanın genişletilebileceği süreden sonra ileri sürülmüş olması, davacının da genişletmeye açık muvafakatinin bulunmaması sebebiyle incelenemeyeceğine” ilişkin görüşüne katılmıyorum. Davalının bu talepleri hakkında bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerektiğini düşünüyorum.