14. Hukuk Dairesi 2020/339 E. , 2020/5572 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 18.11.2009 gününde verilen dilekçe ile satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 07.02.2019 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ve davalı ... vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne; davacı vekilinin duruşma isteminin dava değeri gözetilerek reddine karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı, ... 3. Noterliğinin, 04.09.2000 tarihli, 26949 yevmiye No"lu satış vaadi sözleşmesi ile davalıların satışını vaadettikleri 1105, 1130, 1934, 1619, 1553, 1877, 1690, 1861, 1682, 1513, 1136, 1086, 1871, 1176, 1796, 1138, 1178, 1876, 190 ve 1795 parsel sayılı taşınmazlardaki davalılar adlarına kayıtlı payların iptali ile adına tescilini talep etmiştir.
Davalı ..., diğer davalılar ait payların kendisince satın alındığını, satış vaadi sözleşmesinin vekil tarafından yapıldığından geçerli olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davanın kısmen kabulüne dair verilen ilk hüküm davalının temyizi üzerine Dairemizce "...Yapılan yargılamaya, toplanan deliller ve dosya içeriğine göre, davalı vekilinin, davacının paydaşı bulunduğu 1105, 1130, 1136, 1553, 1682, 1690, 1861, 1871, 1877, 1934 parsel sayılı taşınmazlara ve tarımsal niteliği bulunmayan 1086 parsel sayılı taşınmaza yönelik sair temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
Dava konusu 1513, 1619 ve 1795 parsel sayılı taşınmazlara yönelik temyiz itirazlarına gelince; 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun 8. maddesi 5578 sayılı Kanunla değiştirilerek satış vaadi sözleşmesine konu 1513, 1619 ve 1795 parsel sayılı taşınmazların belirlenen tarımsal niteliğinin Tarım ve Köyişleri Bakanlığı İl veya İlçe Müdürlüğünden sorulup görüşü alındıktan sonra tescilin mümkün olup olmadığı belirlenerek sonucuna göre bir karar verilmelidir..." gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak davanın kısmen kabul ve kısmen reddine, ... ili, ... ilçesi, ... Köyü, 1105, 1130, 1934, 1553, 1877, 1690, 1861, 1682, 1871, 1136 ve 1086 parsel sayılı taşınmazlarda davalı ... adına kayıtlı 3/54 "er payların tapu kayıtlarının iptali ile davacı adına tesciline,
Davaya konu aynı yer 1176, 1796, 1138, 1178, 1513, 1619, 1795, 1876 ve 190 sayılı parsellerle ilgili davanın reddine dair verilen hüküm davacının temyizi üzerine Dairemizce “...Yapılan yargılamaya toplanan delillere ve tüm dosya kapsamına göre dava konusu 1176, 1796, 1138, 1178, 1876 ve 190 sayılı parsellerin dava dışı üçüncü kişiler adına kayıtlı olduğu, davalılarla bir ilgisi olmadığından talebin reddinde bir isabetsizlik bulunmadığından 1105, 1130 ve 1136 sayılı parsellerde davalının 3/54 payının iptaline yönelik davacının temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
Dava konusu 1086 sayılı parselde davalının 1/12 payı olduğu halde 3/54 payının iptaline karar verilmesi, dava konusu 1934 sayılı parsel dava sırasında davacı adına kayıtlı ise de 1877, 1682, 1553, 1690 ve 1861 parsel sayılı taşınmazların yargılamanın devamı sırasında dava dışı kişilere satış yoluyla devredildiği anlaşıldığından 6100 sayılı HMK"nin 125. maddesi uyarınca davacıya seçimlik hakkının hatırlatılması gerekirken bu husus gözetilmeksizin davaya devam olunarak hüküm kurulması, dava konusu 1871 ve 1795 sayılı parsel sayılı taşınmazların satış vaadi sözleşmesine konu olmadığı gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Ayrıca 1513 ve 1619 parsel sayılı taşınmazlar yönünden 5578 sayılı Kanunla değiştirilen 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun 8. maddesi gereğince bölünemez büyüklükteki tarım arazilerinin mirasa konu olmaları ve üzerlerinde her ne sebeple gerçekleşmiş olursa olsun birlikte mülkiyetin mevcut olması durumunda bu arazilerin ifraz edilemeyeceği, payların üçüncü şahıslara satılamayacağı, devredilemeyeceği hükmü mevcutken, 5403 sayılı Kanunun 8. maddesinde 30.04.2014 tarihli ve 6537 sayılı Kanunun 4. maddesi ile yapılan değişiklikle "Tarım arazileri Bakanlıkça belirlenen büyüklüklerin altında ifraz edilemez, hisselendirilemez. Hazine taşınmazlarının satış işlemleri hariç olmak üzere pay ve paydaş adedi arttırılamaz...." şeklinde düzenleme yapıldığından artık asgari tarımsal arazi büyüklüklerinin altındaki arazilerde de payın üçüncü şahıslara satışı ve devri mümkün hale gelmiştir.
Bu itibarla mahkemece 1513 ve 1619 parsel sayılı taşınmazlar yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken bu parseller yönünden de davanın reddi doğru görülmemiştir”…gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak davanın kısmen kabul ve kısmen reddine karar verilerek “1553, 1682, 1690, 1861, 1871 ve 1934 parsel sayılı taşınmazlar yönünden açılan davanın feragat nedeni ile reddine, 1086 parsel sayılı taşınmazın 1/12 payının davalı ... adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline, 1513 parsel sayılı taşınmazın 7/18 payının davalı ... adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline, 1619 parsel sayılı taşınmazın 3/54 payının davalı ... adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline, 1795 parsel sayılı taşınmaz satış vaadi sözleşmesinde yer almadığından bu taşınmaz yönünden açılan davanın reddine, 1877 parsel sayılı taşınmaz yönünden açılan davanın reddine, dava konusu 190, 1105, 1130, 1136, 1138, 1176, 1178, 1796 ve 1876 parsel sayılı taşınmazlar yönünden karar kesinleşmiş olduğundan karar verilmesine yer olmadığına,” şeklinde hüküm tesis edilmiştir.
Hükmü, davacı vekili ve davalı ... vekili temyiz etmişlerdir.
Hükmün hangi hususları kapsayacağı 6100 sayılı HMK’nin 297. maddesinde belirtilmiştir. Ayrıca hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır, hükmün hedefine ulaşmasını engeller, kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz. Bozma kararı ile ilk hüküm hayatiyetini ve ifa kabiliyetini yitirir.
Bozma kararından sonra bozmaya uyularak verilen hüküm yeni bir hükümdür. Bozmaya uyularak tesis edilen hükmün, tüm istekleri karşılar şekilde yeniden yazılması gerekir. Mahkemece bu husus gözetilmeden, hükmün diğer yönlerinin kesinleşmiş olduğundan bahisle “Dava konusu 190, 1105, 1130, 1136, 1138, 1176, 1178, 1796 ve 1876 parsel sayılı taşınmazlar yönünden karar kesinleşmiş olduğundan karar verilmesine yer olmadığına,” şeklinde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29.09.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.