14. Hukuk Dairesi 2016/16982 E. , 2020/5562 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı tarafından, davalı aleyhine 17.08.2015 gününde verilen dilekçe ile komşuluk hukukuna dayalı elatmanın önlenmesi ve kal talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 26.04.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ve davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne, davalı vekilinin duruşma isteminin dava değeri gözetilerek reddine karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, komşuluk hukukuna dayalı elatmanın önlenmesi ve kal istemlerine ilişkindir.
Davacı, 401 ada 2 parsel sayılı taşınmazda evi bulunup bu evde ikamet ettiğini, davalıya ait 401 ada 1 parsel sayılı taşınmazın kendi taşınmazına komşu olup üzerinde davalının evi ve büyükbaş hayvan besiciliği yaptığı ahırı bulunduğunu, davalıya ait hayvanların dışkı, idrar ve yemlerinin açıkta depolandığı, bu nedenle olusan sinek ve kokudan evlerinde oturamadıklarını iddia ederek ahırın kaldırılarak başka yere taşınmasını, koku oluşumunun engellenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, kal talebinin reddi ile elamanın önlenmesi talabinin kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davacı ve davalı vekili temyiz etmişlerdir.
1)Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya kapsamına göre tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2)Tarafların diğer temyiz itirazlarına gelince; TMK m. 683"deki "Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir” hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir.
Yapma, kaçınma, katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir bölümü TMK’nin "Komşu hakkı" başlığı altında, 737 ile 750. maddelerinde düzenlenmiş, 751 ile 761. maddelerinde de yine malikin yapması ve katlanması gereken hususlar belirtilmiştir.
Komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi davalarında davalının kusurlu olması aranmaz. Davalının kusurlu olup olmaması, kasıtlı hareket edip etmemesi, elatmanın önlenmesi davasına etkili değildir. Yeter ki, davalının eylemi ile davacının zararı arasında illiyet bağı bulunsun. Davalının hiçbir kusuru olmasa dahi, elatmanın önlenmesine, eski hale getirme ve tazminata hükmedilebilir. Kural olarak davacının zararının doğmaması için bir önlem almaması da elatmanın önlenmesi davasını etkilemez.
Mahkemece yapılacak araştırmalarda somut olayın özelliği, komşu taşınmazların yerleri, nitelikleri, konumları, kullanma amaçları göz önünde tutularak, normal bir insanın hoşgörü ve tahammül sınırlarını aşan bir elatmanın bulunup bulunmadığı tespit edilmelidir. Davacının sübjektif ve aşırı duyarlılığı ile değil, objektif her normal insanın duyarlılığına göre elatmaya katlanıp katlanamayacağı araştırılmalı; sonuçta katlanılabilir, hoşgörü sınırlarını aşan bir zarar veya elatmanın varlığı tespit edildiği takdirde mülkiyet hakkının taşkın olarak kullanıldığı sonucuna varılmalıdır.
Taşkın kullanma belirlendiği takdirde elatmanın tamamen ortadan kaldırması veya tahammül sınırları içerisine çekilebilmesi için ne gibi önlemlerin alınması gerektiği bilirkişiler aracılığı ile tespit edilerek, tarafların yarar ve çıkar dengelerini gözetilerek bunların en uygununa karar verilmelidir.
Somut uyuşmazlıkta, davacı, davalıya ait komşu parselde bulunan ahırdan çıkan katı ve sıvı atıkların ve yemlerin açık alanda depolanması nedeniyle oluşan kokunun önlenmesini, ahırın kaldırılarak başka bir yere taşınmasını istemiştir. 03.12.2015 tarihinde yapılan keşif sonucu çevre mühendisi bilirkişi tarafından düzenlenen raporda ahırın kaldırılmasının gerekmediği, ilgili besi ahırının hayvansal atıkları ve hayvan barınaklarından etrafa koku, sinek vd. haşere yayılmadan faaliyetine devam edebilmesi için yapılması gereken önlemlerin sıralandığı, mahkemece hüküm tesis edilirken bilirkişi raporunda belirtilen önlemlerden bir kısmının hükümde belirtildiği halde bir kısmının hükümde yer almadığı ve buna ilişkin gerekçe de yazılmadığı anlaşılmaktadır. Öte yandan, Kayseri Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün 06.04.2016 tarihli görüş yazısından ve bilirkişi raporundan da anlaşıldığı üzere taraflara ait taşınmazların bulunduğu bölgede başka ahırların da bulunduğu, davalı yana ait ahırın davacı taşınmazına mesafesi de gözetildiğinde davalı tarafın ahırı nedeniyle oluşan kokunun tahammül sınırını aşıp aşmadığının net bir şekilde ortaya konulmadığı, bu hususta ek bilirkişi raporuyla ya da kokunun daha yogun olacağı bahar veya yaz aylarında yeniden mahallinde keşif yapılarak infaza elverişli şekilde hüküm oluşturacak şekilde, her talebin teker teker karşılanarak komşuluk hukukuna aykırı davranışın ne şekilde giderileceği tereddüt oluşturmayacak şekilde belirlendikten sonra hükme dercedilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1.) bentte açıklanan nedenlerle davacı ve davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2.) bent uyarınca davacı ve davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29.09.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.