
Esas No: 2015/3747
Karar No: 2015/15157
Karar Tarihi: 15.09.2015
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2015/3747 Esas 2015/15157 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi : İş Mahkemesi
Dava, .... sigortasına giriş tarihinin Türkiye’de sigortalılık başlangıç tarihi olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
5754 sayılı Kanun ile 3201 sayılı Kanunun 5.maddesine 4.fıkra hükmü olarak eklenen ek fıkra ile de; “Yurtdışı hizmet borçlanmasına ait süreler 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa göre hangi sigortalılık haline göre geçmiş sayılacağının belirlenmesinde; Türkiye’de sigortalılıkları varsa, borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa, aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak kabul edilir.” hükmü getirilmiştir.
Anılan 5754 sayılı Yasa ile, 3201 sayılı Yasada yapılan değişiklikler ve getirilen ek düzenlemelere birlikte bakıldığında; başvurulacak kuruluşların belirlenmesinde, eski 3.maddede öngörülen değişik hallerden tümüyle vazgeçilmiş ve sadece; Türkiye’de sigortalılıkları varsa, borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa, aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak değerlendirileceği öngörülmüştür. Yasanın bu açık hükmü karşısında, artık borçlanılan sürelerin, mülga diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında bir sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesi imkanı ortadan kalkmıştır. Yani, Türkiye’de hiçbir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi çalışması bulunmayan kişilerin, 3201 sayılı Yasaya dayalı borçlanma sürelerinin 5510 sayılı Yasanın 4/I-b kapsamında sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesi yasal bir zorunluluk haline gelmiştir.
Somut olayda; davacının, 23.08.2013 tarihli dilekçesi ile 06.01.1970 tarihinden itibaren yurtdışında geçen 2300 günlük süreyi 5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesi kapsamında borçlanma talebinde bulunduğu, yine aynı dilekçe içeriğinde, 11.09.1978 tarihinin de Türkiye"de sigorta başlangıç tarihi olarak tespitini talep ettiği, davalı Kurumca 5510 sayılı Kanunun 4/1-b maddesi kapsamında borç tahakkuk cetveli düzenlendiği ve davacının 25.02.2014 tarihinde yaptığı ödeme ile 11.09.1978-31.01.1985 tarihleri arasındaki 2300 günlük süreyi borçlandığı, 19.02.2014-25.02.2014 tarihleri arasında 7 gün 5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesi kapsamında sigortalılık bildirimi bulunan davacının, bu defa, 07.03.2014 tarihli dilekçesi ile 01.02.1985 tarihinden itibaren yurtdışında geçen çalışma ve işsizlik sürelerinden 1300 günü daha 5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesi kapsamında borçlanma talebinde bulunduğu ve 22.05.2014 tarihinde yaptığı ödeme ile bu süreyi 4/1-a maddesi kapsamında borçlandığı, 11.09.1978 tarihinin sigorta başlangıç tarihi olarak tespiti istemi ile eldeki davanın açıldığı ve istem gibi kabul kararı verildiği anlaşılmaktadır.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında; Mahkemece, .... sigortasına giriş tarihinin Türkiye"de sigorta başlangıç tarihi olarak kabul edilmesinde bir isabetsizlik bulunmamakla birlikte, davacının yurtdışı borçlanmasının hangi sigortalılık kapsamında olduğunun belirlenmesi ve dolayısıyla sigortalılık başlangıcının 5510 sayılı Kanunun 4/1-a ya da 4/1-b maddesi kapsamında kabul edilip edilmeyeceği yönünden irdeleme yapılarak (borçlanmalar ve borçlanma dönemine ilişkin talepler de gözetilerek), sonucuna göre kabul edilen .... sigortasına giriş tarihinin, Türkiye’de 5510 sayılı Kanunun 4/1-a ya da 4/1-b maddesi kapsamında sigortalılığa giriş niteliğinde olduğu tespit edilmesi gerekmektedir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın, eksik inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma gerekir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır
S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA,15.09.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.