1. Hukuk Dairesi 2016/17368 E. , 2020/1682 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine ilişkin olarak verilen karar davalı ... vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan annesi ...’nun 7 parsel sayılı taşınmazdaki 32/960 arsa paylı 4 numaralı meskenini davalı torunu ...’e mal kaçırma amacıyla muvazaalı olarak etmlik ettiğini, mirasbırakanın taşınmazı satmaya ihtiyacı olmadığını ve ölene kadar taşınmazda yaşadığını ileri sürerek tapu kaydının iptali ile mirasçılar adına tesciline karar verilmesini istemiş, cevaba cevap dilekçesi ile talebini payına hasretmiş, aşamada HMK’nin 125. maddesi uyarınca seçimlik hakkını payı oranında bedelin davalı ...’den tahsili şeklinde kullanmıştır.
Davalılar, ...’in taşınmaz bedelinin 100.000 TL’sini elden ödediğini, 150.000 TL’sini de mirasbırakanın banka hesabına yatırdığını, mirasbırakanın daha küçük bir evde yaşamak için taşınmazı sattığını, mirasbırakanla kendisinin ilgilendiğini ve minnet duygusu olduğunu, ...nun iyiniyetli olduğunu, davada husumeti bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, ... yönünden davanın husumet nedeniyle reddine, davalı ... yönünden ise temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle satış tarihindeki bedelin davacının payı oranında anılandan tahsiline karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...’nun 7 parsel sayılı taşınmazdaki 32/960 arsa paylı 4 numaralı meskenini 27.07.2011 tarihinde torunu olan ...’e (... oğlu) satış suretiyle temlik ettiği, Meliha’nın 31.12.2014 tarihinde öldüğü geriye mirasçı olarak çocukları ..., ... ve ...’ın kaldığı, ...’in de taşınmazı 03.02.2015 tarihinde ...’a devrettiği, eldeki davanın da 03.03.2015 tarihinde açıldığı, ...nun davaya dahil edildiği ancak davacının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 125. maddesi uyarınca seçimlik hakkını ...’e karşı tazminat olarak kullandığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237., (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ile durumun aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olayda, dinlenilen davacı ve davalı tanıkları mirasbırakanın çocuklarından mal kaçırmasını gerektirir bir problemi olduğu şeklinde beyanda bulunmamışlardır. Kaldı ki, temlik tarihinde davalı tarafından 150.000 TL bedelin mirasbırakanın banka hesabına gönderildiği ve davalı ...’in alım gücü olduğu anlaşılmakla davacının muvazaa iddiasını ispatladığı söylenemez.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz eden davalıya geri verilmesine, 09.03.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.