17. Hukuk Dairesi 2014/8808 E. , 2015/11905 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Düzce 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 25/02/2014
NUMARASI : 2013/158-2014/90
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkili ile davalı Kenan arasındaki boşanma davası sonunda davacı lehine mali haklara hükmedildiğini, bu sırada anılan davalının dava konusu taşınmazı önce danışıklı olarak diğer davalı S.e, onun da E."e devrettiğini, yapılan işlemlerin danışıklı olduğundan BK"nun 19.maddesine gereğince iptalini istemiştir.
Davalı S., dava konusu taşınmazı, borçlunun İstanbul"a taşınacağı ve evi satmak istediğini söylediğinde 1998 yılında satın aldığını ,sonradan satmak istediğinden önce eski malik K."a teklif ettiğini, o da kendisinin alamayacağını belittiğini ancak davalı E."i alıcı olarak getirdiğini ve ona sattığını bu satımlardan davacının bilgisi olduğunu belirterek haksız açılan davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Davalı E., taşınmazı 2002 yılında davalı S."den satın aldığını, borçlu K."ın babasından kalma ev olduğundan S.satışa çıkarınca, K.ın maddi durumu iyi olmadığından alamayacağını, kendisinin alıp alamayacağını sorduğunu, bu satışların davacı tarafından bilindiğini ve yıllar sonra bu davanın açılmasının iyiniyetli olmadığından reddi gerektiğini belirtmiştir.
Davalı K. vekili, dava konusu taşınmazın müvekkilinin sattığı S."in yeniden satacağını duyunca yabancıya gitmemesi için yakın bulduğu E."in almasını istediğini ve satışa aracılık ettiğini, .E"in ailesinin de uygun bulması üzerine satın alındığını muvazaanın söz konusu olmadığını belirtmiştir.
Mahkemece, davalı K."ın dava konusu taşınmazın ilk olarak 1998 yılında davalı S."e satarak İstanbul"a gittiği, E.e satışın 2002 yılında yapıldığı, alacağa ilişkin davanın bundan sonra açıldığı, muvazaa için davacının kızı ve kardeşinin beyanı dışında bir delil olmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiş hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, Borçlar Kanunu"nun 19. maddesinde düzenlenen dava konusu işlemin danışıklı (muvazaalı) yapıldığı iddiasına dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
Danışıklı bir hukuki işlem ile üçüncü kişilere zarar verilmesi, onlara karşı işlenmiş bir haksız eylem niteliğinde olduğundan, kural olarak danışıklı işlem (muvazaalı muamele) nedeniyle hakları zarara uğratılan üçüncü kişiler, tek taraflı veya çok taraflı olan bu hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler.
Diğer yandan; zarara uğradıklarını ileri süren üçüncü kişilerin, danışıklı işlemde bulunduğu iddia edilen kişiden alacaklı olmaları gerekmektedir.
Somut olayda, davacı ve davalı K."ın boşanmalarına ilişkin dava 2003 yılında açılmış ve 2007 yılında boşanmalarına karar verilmiş ve 17.03.2011 tarihinde ise davacı lehine maddi ve manevi tazminata hükmedilmiştir. Belirtilen bu alacakla ilgili olarak 15.06.2011 tarihinde takibi geçilmiştir. Ancak dosyasındaki delillerden taraflar arasındaki uyuşmazlıkların 1998 yılından itibaren süre geldiği, ilk boşanma davasının 15.06.1998 tarihinde davalı K. tarafından açıldığı ve K."ın kusurlu bulunması nedeni ile red edildiği, 3 yıl fiilen birlikte olunmadığı gerekçesi ile ikinci davanın 2003 yılında yeniden açıldığı anlaşılmaktadır. Dava konusu taşınmaz ilk boşanma davası sırasında 21.10.1998 tarihinde borçlunun ablasının damadı olan S.e satılmıştır. Taraf tanık anlatımlarından, taşınmazın iki katlı ev olduğu üst katta K."ın kardeşi M."nın oturduğu ama tapunun tek olduğu, S."e evin tamamının satıldığı ancak 1/2 sinin M."ya ait olduğunu bildiği ve M."nın taşınmazda oturmaya devam ettiği, S.in taşınmazı kullanmadığı anlaşılmaktadır. Tarafların fiilen ayrı yaşadıkları dönemde aynı taşınmaz bu kez S. tarafından 21.08.2002 tarihinde,delil dosya kapsamı ile sabit olan, davalı K."ın 1998 yılından beri birlikte olduğu ve müşterek çocukları bulunan E."e satılmıştır.
Tüm bu maddi ve hukuki olgular birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu taşınmazın borç kaynağı tazminat alacağına ilişkin olayların başlamasından sonra, borçlu konumundaki K. tarafından önce ablasının damadı S."e daha sonra da onun tarafından borçlunun birlikte yaşadığı E."e yapılan devirlerin, davacıdan mal kaçırma amacı ile muvazaalı olup, S. ve E."in bu durumdan haberdar olduğu anlaşılmaktadır.
Bu halde, mahkemece davacının davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 10/11/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.