17. Hukuk Dairesi 2014/8600 E. , 2015/11903 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 24/12/2013
NUMARASI : 2010/211-2013/628
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı alacaklı vekili, davalı borçlu O. aleyhine icra takibi yaptıklarını, borcu karşılayacak malı bulunamadığını ileri sürerek borçlunun dava konusu taşınmazı diğer davalı yiğeni Hüseyin"e yaptığı satışa ilişkin tasarrufların iptalini talep etmiştir.
Davalılar vekili, dava konusu taşınmazın ilk alınışında inançlı işlemin söz konusu olduğunu, aslında taşınmazın davalı H. tarafından alıp bedeli ona ait şirket hesabından ödendiğini ancak o tarihte H. ve şirketi lehine krediler çekildiğinden borçlu adına kredi çekildiği, kredi borcunun H."e ait şirketçe ödendiği daha sonrada inançlı sözleşme gereğince bedelsiz olarak üçüncü kişi H."e devredildiğini haksız açılan davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan delillerden dava konusu taşınmazın davalı üçüncü kişi H. tarafından satın alındığı ancak borçlu adına kredi kullanılması nedeni ile taşınmazın borçlu adına tescil edildiği, icra takibi üzerine H."e satış gösterildiği, kredi borcunun H. tarafından ödendiğini, davalıların dayı-yiğen olmaları tekbaşına tasarrufun iptali için yeterli olmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, İİK.277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
Tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.
Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.
Somut olayda, dava konusu taşınmaz borcun doğumundan sonra borçlunun yeğenine devredilmiştir. İİK"nun 278/3-1 maddesine göre karı koca ile usul ve furu, neseben veya sıhren üçüncü dereceye kadar (bu derece dahil) hısımlar arasında yapılan ivazlı tasarruflar bağışlama hükmünde olup iptali gerekmektedir. Davalılar taşınmazın ilk olarak davalı üçüncü kişi H. tarafından alındığına ilişkin olarak 08.09.2005 tarihli sözleşme sunmuşlar ise de sözleşme adi nitelikte düzenlenmiş olup tarafları bağlayıcı niteliktedir. Taşınmazın satın alındığı sırada 13.09.2005 tarihinde alınan kredinin davalı H."e ait şirket tarafından ödendiğine ilişkin banka dekontaları ise borcun doğumundan sonra 19.10.2007 tarihli olup kredi borcunun şirket tarafından ödendiği de terettüde yer vermeyecek şekilde ispat edilememiştir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak davanın kabulüne karar vermesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 10.11.2015 oybirliğiyle karar verilmiştir.