11. Hukuk Dairesi 2018/2389 E. , 2019/3901 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TÜKETİCİ MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 3. Tüketici Mahkemesince verilen 10/12/2013 tarih ve 2009/916-2013/1740 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin davacı vekili ile davalı ... vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; müvekkili banka ile davalı ... arasında 11/11/1998 tarihinde kredi sözleşmesi imzalandığını, diğer davalıların dava konusu sözleşmeyi müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatı ile imzaladıklarını, kredi borcunun ödenmemesi üzerine davalılara ihtarname gönderilerek, kredi borcunun faiz ve fer"ileriyle birlikte ödenmesinin talep edildiğini, buna rağmen borcun ödenmediğini ileri sürerek, tüketici kredisi nedeniyle 42.057,00 TL alacağın fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile anaparaya dava tarihinden itibaren uygulanacak kredi sözleşmesi için %106,86 oranında faiz, BSMV ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili; kredi sözleşmelerinin sahte olarak düzenlendiğini savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Davalı ... vekili; sözleşmelerin banka görevlileri tarafından usulsüz düzenlendiğini savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Davalı ... adına çıkarılan davetiyeye rağmen duruşmalara katılmamış ve herhangi bir yazılı beyanda bulunmamıştır.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre; davalılar ile davacı bankanın Sirkeci şubesi arasında Tüketici Kredisi sözleşmeleri imzalandığı ve bu sözleşme gereğince kredi açıldığı, kredi temin etmek için şirket çalışanları borçlu gibi gösterilerek usulsüz kredi sözleşmesi yapıldığı, bu sözleşmenin şirket çalışanları yanıltılarak şirket merkezinde imzalatıldığı, kredilerin kefil olarak gösterilen şirketlere aktarıldığı böylece davacı Bankanın şube müdürü ve bazı Banka görevlilerinin ve kefil gösterilen dava dışı şirket çalışanlarının birlikte Bankaya karşı dolandırıcılık suçunu işledikleri ve 2 trilyon TL"yi zimmetlerine geçirdiklerinin sabit olduğu ve zarardan anlaştıkları kişilerin sorumlu tutulması gerektiğinin İstanbul 3. Ağır Ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararı ile sabit olduğu, davacı bankanın İstanbul 1. İcra Müdürlüğü’nün 2010/27936 sayılı icra takip dosyası ile banka yöneticileri ..., ... ve H. ... hakkında tazminat alacağı için icra takibine başlatıldığı, davacı bankanın ayrıca usulsüz krediyi kullanan dava dışı şirketlerin iflas etmiş olmaları nedeniyle kayıt kabul davaları açtığı ve alacaklarına bu şirketlerden de tahsili yoluna gittiği, böylece davalı Bankanın zararını devam eden icra takipleriyle tahsil etme imkanına sahip olduğu, bu davada davalı olarak gösterilen şahısların kredi verildiğini dahi bilmedikleri zira kesinleşen 3. Ağır Ceza Mahkemesi dosyası ile kredilerin davalı şirket çalışanlarına değil müflis şirketlere aktarıldığının ve sözleşmede imzası bulunan davalıların bu krediden sorumlu tutulamayacağının sabit olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.
Kararı, davacı vekili ile davalı ... vekili temyiz etmiştir.
1-Dava, tüketici kredisi sözleşmesine dayalı alacak istemine istemine ilişkin olup; mahkemece, İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkmesi 2006/320 Esas, 2009/201 Karar sayılı ilamı karara esas alınmış ise de, ceza yargılamasında davacı Bankadan usulsüz olarak çekilen bir çok krediyle ilgili bilgi almakla birlikte, davaya konu somut kredi ilişkisi için herhangi bir inceleme yapıldığı anlaşılamamaktadır. Sözleşmenin asıl borçlusu olduğu iddia edilen davalı ... 29.12.2009 tarihli celsedeki beyanında, sözleşmeyi kefil sıfatıyla imzaladığı iddia edilen ... ise, cevap dilekçesinde sözleşmedeki imzalarını açıkça inkar etmemiş, öte yandan, kredi sözleşmesinin asıl borçlusu ... sözleşme nedeniyle kendisine her hangi bir ödeme yapılmadığını savunmuş ise de 03.04.2013 tarihli bankacı bilirkişi raporu ekinde bulunan Kasım 1998 tarihli 2.511,86 TL bedelli kasa tediye fişinde davalı ... adına imza atılmış olduğu anlaşıldığı halde krediye konu paranın kısmen de olsa ..."e ödenmesi ve dava dışı şirketlere yapılan ödemelerden ..."in haberdar olup olmadığı konusunda herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır. Mahkemece, davalı ..."in isticvap edilerek kasa tediye fişindeki imzanın kendisine ait olup olmadığı sorulduktan sonra, davalının imzayı açıkça inkar etmesi halinde belgenin aslı ile mukayeseye elverişli imza örneklerinin temin edilerek bilirkişi marifetiyle imza incelemesi yaptırılarak neticesine göre, davalı ..."in savunması uyarınca imza incelemesine gerek olmaması halinde ise, dosya içerisindeki diğer tüm bilgi ve belgeler değerlendirilerek karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve değerlendirmeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi isabetli olmamış olup, kararın bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre, davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelemesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile, kararın davacı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 20/05/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.