14. Hukuk Dairesi 2020/2434 E. , 2020/5543 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Aksaray 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine 25.10.2018 tarihinde verilen dilekçeyle önalım hakına dayalı tapu iptal ve tescil talep edilmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 13.02.2020 tarihli hükmün Konya Bölge Adliye Mahkemesince istinaf yoluyla incelenmesi davalı vekili tarafından talep edilmiştir. Konya Bölge Adliye mahkemesince istinaf talebinin usulden reddine dair verilen kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Konya Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesince 03.07.2020 tarihli ek kararı ile temyiz talebinin reddine karar verilmiştir. Temyiz talebinin reddine dair ek kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya ve içeriği incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü.
K A R A R
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun;
1-“Taleple bağlılık ilkesi” kenar başlıklı 26. maddesinde; hâkimin, tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olduğu; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği; duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebileceği,
2-“İstinaf yoluna başvurulabilen kararlar” kenar başlıklı 341. maddesinde; ilk derece mahkemelerinin verdiği kararların hangilerine karşı istinaf yoluna başvurulabileceği düzenlenirken anılan maddenin ikinci fıkrasında, miktar veya değeri üç bin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararların kesin olduğu, ancak manevi tazminat davalarında verilen kararlara karşı, miktar veya değere bakılmaksızın istinaf yoluna başvurulabileceği; alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda üç bin Türk Liralık kesinlik sınırının alacağın tamamına göre belirleneceği; alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü üç bin Türk Lirasını geçmeyen tarafın, istinaf yoluna başvuramayacağı,
3-“İstinaf dilekçesinin reddi” kenar başlıklı 346. maddesinde; istinaf dilekçesinin, kanuni süre geçtikten sonra verilmesi veya kesin olan bir karara ilişkin olması durumunda, kararı veren mahkemece istinaf dilekçesinin reddine karar verileceği; bu ret kararına karşı tebliği tarihinden itibaren bir hafta içinde istinaf yoluna başvurulabileceği; istinaf yoluna başvurulduğu ve gerekli giderler de yatırıldığı takdirde dosyanın, kararı veren mahkemece yetkili bölge adliye mahkemesine gönderileceği, bölge adliye mahkemesi ilgili dairesince istinaf dilekçesinin reddine ilişkin kararın yerinde görülmemesi durumunda, ilk istinaf dilekçesine göre gerekli incelemenin yapılacağı,
4-“Temyiz edilebilen kararlar” kenar başlıklı 361. maddesinde; bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinden verilen temyizi kabil nihai kararlar ile hakem kararlarının iptali talebi üzerine verilen kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceği,
5-“Temyiz edilemeyen kararlar” kenar başlıklı 362. maddesinde; bölge adliye mahkemelerinin, miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dâhil) geçmeyen davalara ilişkin kararlarının; bu tür kararlarda alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda, kırk bin Türk Liralık kesinlik sınırının alacağın tamamına göre belirleneceği; alacağın tamamının dava edilmiş olması hâlinde, kararda asıl talebin kabul edilmeyen bölümü kırk bin Türk Lirasını geçmeyen tarafın temyiz hakkının bulunmadığı; ancak, karşı taraf temyiz yoluna başvurduğu takdirde, diğer tarafın da düzenleyeceği cevap dilekçesiyle kararı temyiz edebileceği, hüküm altına alınmıştır.
Genel olarak, davanın değeri çoğu zaman davacının talep ettiği alacak veya tazminat miktarını gösterirken ve bu miktarın yüksekliği davanın kabulü halinde davacının lehine sonuç doğurur.
Bazı davalarda ise mahkemece belirlenen ve hüküm altına alınan dava değeri davacının değil davalının lehine olabilmektedir. Mesela, önalım hakkına dayalı tapu iptal ve tescil davalarında, davanın kabulü halinde belirlenen değer üzerinden davalı taraf harç ve vekalet ücreti ödemek zorunda ise de, önalıma konu payın belirlenen bedelinin davalıya ödenmek üzere davacı tarafından mahkeme veznesine depo edilmesi gerekmektedir.
Önalım davalarında, kural olarak davaya konu payın resmi satış senedindeki değeri önalım bedeli olmakla birlikte, davacı resmi senetteki satış bedelinin yüksek gösterildiğini belirterek davasını kendi belirlediği daha düşük bir bedel üzerinden harç yatırmak suretiyle açabilmektedir. Davalı taraf genellikle davanın reddini savunmakla birlikte, davanın mahkemece kabul edilmesi halinde önalım bedelinin davacı tarafından düşük gösterildiğini belirterek, resmi satış sözleşmesindeki bedel üzerinden veya ileri sürdüğü daha fazla miktar üzerinden hüküm altına alınmasını talep etmektedir.
Bu tür davalarda hüküm altına alınan bedel aynı zamanda davanın da değerini gösterdiğinden, dava değeri davanın başında taraflar arasında ihtilaflıdır.
Bu sebeplerle, başlangıçta dava değerinin belirlenmesinde inisiyatif davacıda ise de Kanunun 26. maddesinde düzenlenen “Taleple bağlılık” ilkesi sadece davacının değil, davalının da taleplerinin nazara alınmasını emrettiğinden, kanun yoluna başvurulması halinde davacının talepleri yanında, davalının taleplerinin de mahkemece değerlendirmeye alınması gerekir. Aksi halde, davacının belirlediği değeri aşan davalı taleplerinin dikkate alınmaması, verilen kararın davalı tarafından kanun yoluna götürülmesi ve denetlenmesi engellenmiş olacaktır. Bu durum, davalının davada kendisini savunmasına ve adil yargılanmasına engel olacak nitelikte bulunduğundan, temyiz hakkının dava değerine veya hüküm altına alınan değerine göre belirlenmesi sırasında Kanununun 341. maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkra hükümleri ile 362. maddenin ikinci fıkrası uyarınca istinaf ve temyiz sınırı belirlenirken davalı tarafın ileri sürdüğü taleplerin de nazara alınması kanuna, hukuka ve hakkaniyete uygun bir değerlendirme olacaktır.
Dava konusu olaya gelince:
Davacı vekili, 197 ada 20 parsel sayılı taşınmazda bulunan davalıya ait payın önalım hakkına dayalı tapu iptal ve davacı adına tesciline karar verilmesini talep etmiş; davalı vekili ise davanın öncelikle reddini, dava değeri olarak gösterilen bedeli kabul etmediklerini, tapuda beyan edilen değerin tapuda daha az harç ödemek için düşük gösterildiğini, taşınmazın satış bedelinin 200.000 TL olduğunu, davacının 3.300 TL iddasının taşınmazı düşük bedelle satın alma istediğinden kaynaklandığını, gerçek miktar olan 200.000,00 TLnin ödenmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı vekili, yerel mahkeme kararının hukuka aykırı olduğunu belirterek istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Konya Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi, 05.06.2020 tarih 2020/560-495 E.-K. sayılı kararında, HMK’nın 341. maddesini ve yerel mahkemece hüküm altına alınan 3.366,00 TL miktarı gerekçe göstererek, yerel mahkeme kararının verildiği tarihte istinaf sınırının 5.390,00 TL olması nedeniyle davalı vekilinin istinaf dilekçesinin usulden reddine karar vermiştir.
Davalı vekili, tapuda beyan edilen değerin tapuda daha az harç ödemek için düşük gösterildiğini, taşınmazın satış bedelinin 200.000 TL olduğunu, davacının amacının taşınmazı düşük fiyatla alıp fahiş fiyatla satmak olduğunu ileri sürmek suretiyle, istinaf dilekçesinin reddine karar verilmesinin doğru olmadığını belirterek bu kararın bozulmasını talep etmiştir.
Yukarıda açıklanan sebeplerle, mahkemece hüküm altına alınan satış bedeli, bedeli her ne kadar karar tarihindeki istinaf sınırının altında kalsa da, davalı taraf tapudaki resmi senette yazılan satış bedelini kabul etmeyerek, istinaf sınırının üzerindeki değerleri ifade ederek kanun yoluna başvurduğundan, davalının bu talepleri nazara alınmadan, Kanunun 341. madde hükmü eksik ve hatalı değerlendirilerek, hüküm altına alınan tapudaki resmi senette yazılan satış bedeli gerekçe gösterilerek istinaf kanun yoluna ilişkin dilekçenin reddine karar verilmesi doğru olmadığından bölge adliye mahkemesinin kararının bozulmasına ve istinaf incelemesi yapılmak üzere dosyanın Konya Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Konya Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesinin 2020/560-495 E.-K. sayılı kararının BOZULMASINA, temyiz harcının yatırana iadesine, 28.09.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.