17. Hukuk Dairesi 2014/5689 E. , 2015/11895 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 12/05/2005
NUMARASI : 2001/170-2005/293
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı alacaklı vekili, davalı borçlular N.ve N. aleyhine icra takibi yaptıklarını, borcu karşılayacak malları bulunamadığını ileri sürerek borçluların dava konusu taşınmazlarını diğer davalılara yaptığı satışa ilişkin tasarrufların iptalini talep etmiştir.
Davalı borçlular ve davalı H., F.ve A. K.vekilleri ayrı ayrı verdikleri cevap dilekçeleri ile haksız açılan davanın reddini savunmuştur.
Davalı S. ve F., duruşmalara katılmamış ve cevap dilekçesi sunmamıştır.
Mahkemece,taşınmazların satış bedelleri ile raiç bedelleri arasında fahiş fark olmadığı, davalıların taşınmazları mal kaçırma amacı ile satın aldıkları ispatlanmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiş hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, İİK.277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
Tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.
Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.
İİK’nın 283/II maddesine göre de iptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerekir. Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktar, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeridir. Bir başka anlatımla dava ve tasarrufa konu malı elinde bulunduran şahsın kötü niyetli olduğunun kanıtlanamaması halinde dava tümden reddedilmeyip borçlu ile tasarrufta bulunan şahıs tasarrufa konu malı elinden çıkardıkları tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmeleri gerekir.
Somut olayda, dava konusu 1365 sayılı parsel 16.12.1997 tarihinde borçlu N.tarafından davalı üçüncü kişi F."e 200.000,00 TL"ye satılmıştır. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda bu taşınmazın belirtilen satış tarihinde değerinin 8.240,00 TL olduğu tesbit edilmiştir. Buna göre taşınmazın gerçek değeri ile tapudaki satış bedeli arasında fahiş fark olduğu sabittir.Öte yandan 16.12.1997 tarihli satış sırasında borçlunun tapuya bildirdiği adres H.Tahsin Cad.162/2 Basınevleri İzmir olduğu, davalı F."in 16.02.1998 tarihli satış için verdiği vekaletnamede H.Tahsin Cad.162/4 Basınevleri İzmir adresini verdiği görülmektedir. Bu adreslerden davalı 3.kişi F."in borçlunun mali durumunu bilen veya bilmesi gereken şahıslardan olduğu anlaşılmaktadır.
Öte yandan, davalı F. bu taşınmazı 16.02.1998 tarihinde dava dışı M.O.a, o"da 25.12.1998 tarihinde yine dava dışı N.B."a satmıştır. İİK"nun 283/2. maddesi gereğince 3.kişi F., taşınmazı elinden çıkardığından davacı alacaklıdan davanın 4 ve 5.kişilere yöneltilip yöneltilmeyeceğini yada bedele dönüştürüp dönüştürmeyeceği sorularak, davanın bu şahıs ve şahıslara yöneltilmesi halinde davaya dahil edilmeleri sağlanarak ve kötü niyetli olup olmadıkları araştırılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi aksi durumda bedele hükmedilmesinden ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ:Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi ile 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 10/11/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.