14. Hukuk Dairesi 2012/14393 E. , 2013/797 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı tarafından, davalı aleyhine 26.02.2010 gününde verilen dilekçe ile komşuluk hukukundan kaynaklanan tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 14.06.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, davalının çatı katındaki dairesinin çatı saçak ve balkon sularını atık kanalına kaçak şekilde bağlaması nedeniyle taşan sulardan aynı apartmanın 1. katında bulunan dairesinin ve eşyalarının zarar gördüğünü ileri sürerek 7.500 TL tazminatın davalıdan tahsilini istemişlerdir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
TMK m. 683 deki "Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir” hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir.
Yapma, kaçınma, katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir bölümü TMK’nun "komşu hakkı" başlığı altında, 737 ile 750. maddelerinde düzenlenmiş, 751 ile 761. maddelerinde de yine malikin yapması ve katlanması gereken hususlar belirtilmiştir.
Dava, komşuluk hukukundan kaynaklanan tazminat isteğine ilişkindir.
Komşuluk hukukundan kaynaklanan tazminat davalarında öncelikle davacının uğramış olduğu zararın miktarının bilirkişi aracılığı ile tespit edilmesi, tazminatın bu zarara göre tayin ve takdir edilmesi gerekir. Hemen belirtmek gerekir ki, tazminat miktarı hiçbir zaman zararı aşamaz. Ancak, davacının zararın artmasında kusuru varsa, tazminat miktarı 6098 sayılı Borçlar Kanununun 52. maddesine göre indirilmeli veya tamamen ortadan kaldırılmalıdır. TMK’nun 737 ve 730. maddelerinden doğan sorumluluk kusura bağlı bir sorumluluk olmadığından, davalının kusursuz olması tazminat miktarının düşürülmesinde etkili olamaz.
Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince;
İnşaat bilirkişisinin dosya üzerinde yaptığı inceleme sonucu düzenlediği raporda; tanık beyanları,...nin cevabi yazısı, karakol olay yeri görgü zaptı, ... Cumhuriyet Başsavcılığının hazırlık evrakı, tapu kaydı ile diğer bilgi ve belgelerden davalının mevzuata aykırı şekilde çatı saçak ve balkon yağmur su giderlerinin binanın atık su rögarına bağlaması ve yoğun yağış nedeniyle kanalizasyonun taşması sonucu davacının dairesindeki salon laminat parke, mutfak dolapları, halı, duvar ve 70 metre kumaşın zarar gördüğünü, toplam 7.500 TL zararı olduğunu belirtmiştir.
Bir davada uyuşmazlığın çözümünün özel ve teknik bilgiyi gerektirmesi halinde mahkemenin 6100 sayılı HMK.nun 266. maddesi uyarınca bilirkişi oy ve görüşünü alması zorunludur. Ancak, oy ve görüşüne başvurulacak kişinin konusunda uzman olması gerekir. Davalının taşan sulardan dolayı davacının dairesindeki salon laminat parke, mutfak dolapları, halı ve duvarın gürdüğü zarar konusunda inşaat mühendisi bilirkişiden rapor alınması yerinde ise de olayda ıslanan kumaşlar nedeniyle oluşan zararın da konusunda uzman olmayan inşaat bilirkişisine hesaplatılması ve bu konuda da aynı bilirkişinin görüşüne itibar edilerek hüküm kurulması doğru değildir.
Mahkemece, konusunda uzman olan meslek erbabı bir bilirkişiden zarar gören kumaş mevcut ise üzerinde inceleme yapılarak, mevcut değil ise tespit raporundaki bilgilerden faydalanmak suretiyle ayrıntılı, gerekçeli ve denetime
elverişli rapor alınmak suretiyle zararın belirlenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz itirazlarının yukarıda açıklanan nedenlerle kabulü ile hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin yatırılan temyiz harcının yatırana iadesine, 21.01.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.