17. Hukuk Dairesi 2014/5370 E. , 2015/11884 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tassarufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalı borçlu... Tic.San.A.Ş."nin alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla adına kayıtlı üç araçtan ikisini 8.4.2008, birini de 11.4.2008 tarihinde davalı ..."a, ..."ın da borçludan aldığı araçları 6.1.2009 tarihinde davalılar ..., ... ve ..."na sattığını belirterek davalılar arasındaki tasarrufların iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı borçlu şirket vekili, iptali istenen tasarrufların borçtan önce yapıldığını, aciz belgesi sunulmadığını, takip konusu senedin davacıya kıdem tazminatı alacaklarına karşılık tanzim ve vade tarihi boş olarak verildiğini, senedin kötüniyetli olarak anlaşmaya aykırı eski tarih atılarak doldurulduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... ile vekili, davanın süresinde açılmadığını, iptali istenen tasarrufların borçtan önce ve iyiniyetle yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ..., ..., ..., iyiniyetli 4.kişi olduklarını belirterek davanın reddini istemişlerdir.
Mahkemece iddia, savunma, toplanan delillere göre, iptali istenen tasarrufların takip konusu borçtan önce yapıldığı, davacı tarafından davalı 4.kişilerin çocuklarının borçlu şirket ortakları ve ailesi ile facebookta arkadaş olduklarını iddia etmiş ise de tek başına facebookun delil olmadığı gibi araçları ilk alan davalı ... ile borçlu şirket arasında böyle bir ilişkinin varlığı iddia ve ispatlanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava İİK"nun 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.
Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir.Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği, ayrıca ticari işletmenin veya işyerindeki ticari emtianın tamamının ve mühim bir kısmının devri halinde de tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.
İİK.nun 282. maddesi gereğince iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabilir.
İİK’nın 283/II maddesine göre de iptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerekir. Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktar, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeridir. Bir başka anlatımla dava ve tasarrufa konu malı elinde bulunduran şahsın kötü niyetli olduğunun kanıtlanamaması halinde dava tümden reddedilmeyip borçlu ile tasarrufta bulunan şahıs tasarrufa konu malı elinden çıkardıkları tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmeleri gerekir.
Mahkemece, iptali istenen tasarrufların takip konusu borçtan önce yapıldığı belirlenmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna uygun düşmemektedir. Gerek davacı vekilinin beyanı gerekse borçlu şirket vekilinin savunmasından takip konusu 5.1.2009 tanzim 19.1.2009 vadeli senedin davalı borçlu tarafından davacı işçisine işçilik tazminatı karşılığı olarak verildiği, Bakırköy 5.İş Mahkemesinin 17.12.2010 tarihinde kesinleşen 2009/188 Esas 2010/791 Karar sayılı ilamından da davacının davalı borçlu şirkete ait işyerinde 11.4.2006-20.1.2009 tarihleri arasında çalıştığı anılan ilam ile çalıştığı döneme ilişkin işçi alacaklarının (kıdem tazminatı, ücret alacağı, fazla çalışma ücreti hafta sonu ve genel tatil alacağı izin ücreti) hüküm altına alındığı anlaşıldığından takip konusu senedin düzenlenmesine ilişkin temel ilişkinin işçilik alacaklarına ilişkin olması nedeniyle iptali istenen tasarrufların takip konusu borçtan sonra yapıldığının kabulü ile diğer dava koşullarından da gerçekleştiğinin (borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleştiği, alacağın gerçek olduğu, 24.7.2009 tarihli haciz tutanağının İİK"nun 105 maddesi kapsamında geçici aciz belgesi niteliğinden olduğu, davanın süresinde açıldığı)kabul edilmesi gerekmektedir. Yine Mahkemece davalı 4.kişilerin borçlu şirket ortaklarının ailesi ve çocukları ile faceebookta arkadaş olmalarının tek başına delil olarak değerlendirilemeyeceğini, davalı 3.kişi ... ile borçlu arasında böyle bir ilişkinin varlığının iddia ve
ispatlanamadığı belirlenerek davanın reddine karar verilmiş ise de bu sonuçta mevcut delil durumuna uygun düşmemektedir.
Somut olayda dava konusu üç araçtan ikisi 8.4.2008 biri de 11.4.2008 tarihinde borçlu şirket tarafından davalı ..."a, onun tarafından da üç araç 6.1.2009 tarihinde vekili ... tarafından davalı 4.kişiler ... satılmıştır.Borçlu şirketin üç aracını üç gün arayla aynı kişiye satması hayatın olağan akışına uygun olmadığı gibi bu durumun borçlu şirket tarafından ticari emtianın önemli bir kısmının devri mahiyetinde olması nedeniyle de davalı borçlu şirket ile davalı ... arasındaki dava konusu araçların satışına ilişkin 8.4.2008 ve 11.4.2008 tarihli tasarrufların İİK"nun 280.maddesi gereğince iptale tabi olduğu,davalı 3.kişi ... ile davalı 4.kişilerin aynı kişilere araç satımı ve alımı konusunda vekalet vermeleri (davalı ... tarafından verilen 8.4.2008 ve 5.1.2009 tarihli vekalet ile davalı 4.kişiler ... tarafından verilen 5.1.2009 tarihli vekaletler), davalılar ..."nin borçlu şirket ortaklarının eş ve çocukları ile feceebokta arkadaş olmaları gibi maddi ve hukuki olgular gözönüne alındığında davalı 4.kişiler ... ve ... de borçlunun durumunu ve amacının bilebilecek kişilerden olması nedeniyle dava konusu 6.1.2009 tarihli tasarruflarında davacının alacak ve ferileriyle sınırlı olarak iptaline karar verilmesi gereken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.
Kabule göre de davanın ön şart yokluğundan reddi halinde red sebebi aynı olduğundan kendisini vekille temsil ettiren davalılar yararına tek vekalet ücreti takdiri gerekirken ayrı ayrı vekalet ücreti takdiri de doğru görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklana nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazların kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 10/11/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.