20. Hukuk Dairesi 2011/11241 E. , 2012/150 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki kadastro tespitine itiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... ve birleşen dosya davacısı ... vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında, ... kasabası 108 ada 8 - 9 ve 12, 124 ada 29, 225 ada 62 ve 233 ada 18 parsel sayılı sırasıyla 1766,44 m², 3038,43 m², 5960,85 m², 2307,81 m², 690,55 m² ve 14684,68 m² yüzölçümündeki taşınmazlar davacı ..., 103 ada 130, 108 ada 3-5-7,124 ada 21, 225 ada 59 ve 233 ada 16 parsel sayılı sırasıyla 722,74 m², 3185,40 m², 4775,45 m², 7598,69 m², 7707,85 m², 2401,51 m² ve 15438,68 m² yüzölçümündeki taşınmazlar ise birleşen dosya davacısı...’ın zilyetliğindeyse de, ... Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 14.01.2000 gün ve 1040 sayılı kararı ile kabul edilen ... Tarihi Sit alanı içinde kaldığı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla edinilemeyecek yerlerden olduğu gerekçesiyle ve “Taşınmazların korunması gerekli kültür varlığı olduğuna dair şerh ile birlikte davacı kişilerin kullanımında olduklarına yönelik şerh verilerek Hazine adına tesbit edilmişlerdir. Davacı ... 108 ada 8-9-12, 124 ada 29, 225 ada 62 ve 233 ada 18 parsel sayılı, birleşen dosya davacısı, davacı ... ise 103 ada 130, 108 ada 3 - 5 ve 7,124 ada 21, 225 ada 59 ve 233 ada 16 parsel sayılı taşınmazları kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla edinme koşullarının lehlerine oluştuğu iddiasıyla ayrı ayrı dava açmışlardır. Mahkemece, H.Y.U.Y.’nın 166. maddesi gereğince davalar birleştirilerek yapılan yargılama sonucunda, davacı ve birleşen dosya davacısı gerçek kişilerin davasının reddine ve dava konusu taşınmazların tespit gibi tesciline karar verilmiş, hüküm davacı ... ve birleşen dosya davacısı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce orman kadastrosu yapılmamıştır.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve mahkemece sit alanlarını belirleyen haritaların uygulanmasına dayalı araştırma, inceleme ve keşif sonucu düzenlenen uzman bilirkişi raporuyla çekişmeli parsellerin, Başkomutanlık Milli Parkı"nın Kocatepe bölümü için ilan edilen ve tescil edilen sit alanı içinde kaldığı ve 2873 sayılı Milli Parklar Yasasının 15. maddesi ile bu yasa kapsamına giren yerlerin özel mülkiyete konu teşkil edecek biçimde tapuya tescili ve zilyetlik yoluyla kazanılması olanağı bulunmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davacı gerçek kişiler vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenlere ayrı ayrı yükletilmesine 16.01.2012 günü oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dava konusu taşınmazların kadastro tespitlerinden önce 2873 sayılı Milli Parklar Kanununun 3. maddesi gereğince Bakanlar Kurulu tarafından ilan edilen milli park alanında kalması nedeniyle Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 14.01.2000 gün 1040-1041 sayılı kararları ile Kocatepe Tarihi Sit Alanı olarak tescil edildiği toplanan deliller ve dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Taraflar arasında bu konuda uyuşmazlık da bulunmamaktadır.
2873 sayılı Kanunun 15. maddesi gereğince milli park alanında kalan taşınmazların zilyetlikle kazanılması mümkün değil ise de, kanunun 5. maddesinde milli park alanları içerisinde kalan gerçek ve tüzel kişilere ait taşınmazların kamulaştırılacağı öngörülmüştür. Bu hükümden kanunun kazanılmış haklara dokunmadığı, yeni yasa ve düzenleyici kuralların geriye yürütülemeyeceği ve tamamlanmış hukuki durumları etkilemeyeceği, onlar üzerinde hukuki sonuç doğurmayacağı anlaşılmaktadır. Ayrıca; taşınmazlar 5663 sayılı Yasa ile değişik 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 11. maddesi kapsamına giren yerlerden de değildir. Hal böyle olunca; yukarıda açıklanan nedenlerle yerel mahkemenin gerekçesi hatalı olup, taşınmazların milli park alanı olarak ilan edildiği tarihe kadar davacılar yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla mülk edinme koşullarının oluşup oluşmadığının araştırılması ve sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinden hükmün BOZULMASI görüşü ile çoğunluğun ONAMA kararına katılmıyorum.