Esas No: 2021/3815
Karar No: 2022/4208
Karar Tarihi: 30.06.2022
Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2021/3815 Esas 2022/4208 Karar Sayılı İlamı
3. Ceza Dairesi 2021/3815 E. , 2022/4208 K."İçtihat Metni"
Mahkemesi :Ceza Dairesi
İlk Derece Mahkemesi : İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesinin 20.04.2018 tarih ve 2017/31 - 2018/61 sayılı kararı
Suç : Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, bir suçu gizlemek veya başka bir suçun delillerini gizlemek ya da yakalanmamak amacıyla öldürme (6 kez), bir suçu gizlemek veya başka bir suçun delillerini gizlemek ya da yakalanmamak amacıyla öldürmeye teşebbüs etme (23 kez), cebir tehdit veya hile kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, silahlı terör örgütüne üye olma, kamu malına zarar verme (3 kez), mala zarar verme (6 kez), hukuka aykırı olarak kamu kurumlarının haberleşmesini engellemeye teşebbüs etme, neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama
Bölge adliye mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle;
Temyiz edenlerin sıfatı, başvuruların süresi, kararın niteliği ve temyiz sebeplerine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;
Sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... ile müdafilerinin duruşmalı inceleme istemlerinin, ilk derece mahkemesinde silahların eşitliği ile çelişmeli yargılama ilkeleri doğrultusunda savunmaya yeterli imkan sağlanıp bu hakkın etkin şekilde kullandırılmış olması, istinaf aşaması ve temyiz denetiminde sınırsız şekilde yazılı savunma imkanının kullanılabilme olanağının bulunması karşısında savunma hakkının kısıtlanması söz konusu olmadığından 01.02.2018 tarihli ve 7079 sayılı Kanunun 94. maddesi ile değişik CMK'nın 299. maddesi gereğince takdiren REDDİNE,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
I-A)Katılanlar Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığının Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme; katılan ... Başkanlığının Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme ve Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme; katılan ... Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ...’ın tüm suçlardan; diğer katılanların ise kendilerine yönelik olarak işlenenler dışındaki diğer suçlar açısından suçtan doğrudan doğruya zarar görmemeleri nedeniyle davaya katılma imkanları bulunmadığından bölge adliye mahkemesinin CMK'nın 279/1-b maddesi uyarınca verdiği istinaf başvurusunun reddine dair karar, anılan maddenin son cümlesine göre itiraza tabi olup temyizi mümkün olmadığından bu hususlarda temyiz incelemesine yer olmadığına, dosyanın itirazen incelenmesi için mahalline İADESİNE,
B) 1-Sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında haberleşmenin engellenmesi suçundan hükmedilen mahkumiyet kararları, sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında mağdur ...'a yönelik eylem nedeniyle neticesi sebebiyle ağırlaşmış yararlama suçundan hükmedilen mahkumiyet kararlarına yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararı, cezanın tür ve miktarına göre 5271 sayılı CMK'nın 286/2-a maddesi kapsamında temyiz edilemez nitelikte olması nedeniyle;
2-Sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..ve ... hakkında haberleşmenin engellenmesi suçundan hükmedilen beraat kararları ile sanık ... hakkında mala zarar verme suçlarından hükmedilen beraat kararlarına yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararının, ilk derece mahkemesince verilen ve on yıl veya daha az hapis ve adli para cezası gerektiren suçlardan dolayı verilen beraat kararlarına yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararının CMK'nın 286/2-g maddesi gereğince temyiz edilemez nitelikte olması nedeniyle katılanlar vekili, sanıklar ve müdafileri ile bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet savcısının temyiz taleplerinin CMK'nın 298. maddesi gereğince REDDİNE,
II)Bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet savcısı ile sanıklar ve müdafilerinin temyiz talepleri ile katılanlar Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığının Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme ve Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme ve Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, diğer katılanlar yönünden ise kasten öldürme, kasten öldürmeye teşebbüs etme ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçları ile sınırlı olmak üzere temyiz taleplerinin incelenmesinde;
Sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, mala zarar verme suçlarından; Sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ...
..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında BTM ile giderilebilir şekilde yaralanıp hayati tehlike geçirmeyen mağdurlara yönelik, öldürmeye teşebbüs (Davaların bu suçtan açılması gerekçesiyle) suçlarından, 5271 sayılı CMK’nın 223. maddesi uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde uygulama yapılması; yine sanık ... hakkında maktüller ..., ..., ... ve ...'a yönelik nitelikli kasten öldürme suçlarından açılan kamu davasında hüküm kurulmasının unutulmuş olması, UYAP kayıtlarının tetkikinden söz konusu eksikliğin sonradan fark edilerek mahkemenin 2018/214 esas sayılı dosyası üzerinden karar verildiğinin ve dosyanın Yargıtay incelemesinde olduğunun tespit edilmesi gözetildiğinde sonuca etkili görülmemiştir.
Temyiz taleplerinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Ayrıntıları Dairemizin 22.03.2019 tarih ve 2018/7103 esas 2019/1953 sayılı kararında açıklandığı üzere;
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 309. maddesinde düzenlenen Anayasayı ihlal suçunun maddi unsuru/tipik eylem, cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye elverişli vasıtalarla teşebbüs etmektir.
Suçun bu amaçla kurulmuş bir örgüt faaliyeti kapsamında işlenmesi, korunan amaçlara matuf fiillerin elverişliliğinin değerlendirilmesi bakımından önem taşımakta ise de, bu husus suçun unsuru değildir.
Suç, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmak, bu düzen yerine başka bir düzen getirmek veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemek amacına matuf doğrudan genel kast ile işlenebilen bir suçtur. Suç tanımında belirtilen amaçları gerçekleştirmeye yönelik bir fiil işlenmesi hususunda iştirak iradeleri bulunan sanıklar hakkında Türk Ceza Kanununun 309. maddesinde düzenlenen Anayasayı ihlal suçu yönünden iştirakin her şeklinin uygulanması mümkündür.
Suça iştirakten söz edebilmek için amaca yönelik bir fiil işleme hususunda iştirak iradelerini ortaya koyan kişilerin hepsinin bu amaçla kurulmuş bir örgütün üyesi olması da gerekmez.
15 Temmuz 2016 günü, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Anayasal düzeninin değiştirilmesi amacıyla, Türk Silahlı Kuvvetlerine sızmış FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensubu olan ve/veya bu örgütsel faaliyeti destekleyen 8.000'in üzerinde askeri personel tarafından savaş uçakları dahil 35 uçağın, 3 geminin, 37 helikopterin, 74'ü tank olmak üzere 246 zırhlı aracın ve 4.000'e yakın hafif silahın kullanılarak; Cumhurbaşkanına suikasta teşebbüs edilmiş, TBMM ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesi başta olmak üzere birçok stratejik merkez bombalanmış, Başbakanın konvoyuna silahlı saldırı gerçekleştirilmiş, kalkışmaya karşı koyan güvenlik görevlileri ile
sokaklara çıkan sivillere devletin silahlı kuvvetlerine ait bu uçak, helikopter, tank ve silahlarla saldırılarak 4'ü asker, 63'ü polis ve 183'ü sivil olmak üzere toplam 250'den fazla kişi şehit edilmiş, 23'ü asker, 154'ü polis ve 2.558'i sivil olmak üzere toplam 2.735 kişi de yaralanmıştır.
Somut darbe teşebbüsü, TCK'nın 309. maddesinde sayılan amaçlara matuf zarar tehlikesi doğuran vahim eylemler vasfını aşarak, Anayasal düzeni doğrudan ortadan kaldırma neticesine yönelmiş, örgütün ülke genelindeki organik bütünlüğünden ve etkinliğinden istifade edilerek planlanıp uygulanmış, neticesi ve başarısı eş zamanlı, senkronize hareketlere bağlı hukuki anlamda tek bir fiil olarak ortaya çıkmıştır. Bu nedenle örgütsel koordinasyon veya iştirak iradesi gereğince ve iş bölümü doğrultusunda bulundukları mahal ve konumlarına uygun, amaca hizmet eden ve katkı sunan icrai harekette bulunanların, icra aşamasına geçerek amaç suç yönünden somutlaştığında ve elverişliliğinde tartışma bulunmayan bu fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurdukları gözetilerek TCK'nın 37. maddesi kapsamında "doğrudan fail" olduklarının kabulünde zorunluluk vardır.
Mensup olduğu örgütle kurduğu bağ nedeniyle örgütsel faaliyet kapsamında işlenen Anayasayı ihlal suçuna ilişkin planlama, hazırlık ve icra organizasyonundan haberdar olmak suretiyle darbeye teşebbüs suçunu sevk ve idare edenler tarafından verilen emirleri/görevleri kabullenerek ülke çapındaki icra hareketleriyle illi bir değer taşıyan icra hareketlerini gerçekleştirenlerin ya da görev paylaşımı bağlamında henüz sırası gelmemiş icra hareketleri için gerekli hazırlıkları yapanların bu suç yönünden müşterek fail olarak sorumlu tutulmaları gerekmektedir.
Doğrudan kanuni tanımda öngörülen cebir ve şiddet içeren icrai hareket niteliğinde olmayan, somut zarar tehlikesinin gerçekleşmesini sağlayacak biçimde -faillerle birlikte- fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurmalarını temin edecek fonksiyonel bir mahiyet taşımayan, suç organizasyonu içinde bir iş bölümünün gereği olarak görevlendirilmeleri nedeniyle ika edildiği kanıtlanamayan ancak suçun icrasına başlanmasından sonra katılma iradesini açıkça ortaya koyan, zaman, nitelik ve yakın zarar tehlikesine yaptığı katkı itibariyle bütün olarak darbenin icrasını kolaylaştırmaya yönelen hareketleri gerçekleştiren sanıkların eylemlerinin, 5237 sayılı TCK’nın 309/1 ve 39/2-c maddeleri kapsamında Anayasayı ihlale teşebbüs suçuna yardım etmek suçunu oluşturacağı gözetilmeli, hukuki durumları buna göre tespit edilmelidir.
TCK'nın 309. maddesinde düzenlenen suç bir somut tehlike suçu olduğundan suçun oluşması için ayrıca bir neticenin gerçekleşmesi aranmamaktadır. Bu itibarla sanığın amaca matuf eylemi ve/veya işlediği elverişli araç suç ile suçun konusu üzerinde meydana gelen somut tehlike arasında illiyet bağının bulunması gerekli ve yeterlidir. Suça teşebbüsün kabulü için aranan elverişli vasıtalarla cebri eylemlere başlanıp başlanmadığı araştırılırken ve vasıtanın elverişliliği takdir edilirken tek tek yapılan eylemlerle amaçlanan hedefler arasında doğrudan doğruya bağ kurmak yoluna gidilemez. Ancak her halükarda ülke genelinde gerçekleştirilmek istenen amaca matuf
cebri/icrai fiilin, sanığın bulunduğu mahalde/sorumluluk sahasında da doğrudan doğruya ya da araç suçlar yönünden icrasına başlanması aranmalıdır. Sanığın bu icrai fiile yine icrai bir hareketle katılması mümkün olduğu gibi garantörlük yükümlülüğünü ihmal etmek suretiyle de iştirak edebileceği görülmektedir.
Bağlayıcı emrin yerine getirilmesi kapsamında astların hukuki sorumluluğu:
Ayrıntılarına Dairenin 09.12.2019 tarih ve 2019/6765 - 2019/8453 karar sayılı kararında yer verildiği üzere:
5237 sayılı TCK'nın benimsediği suç teorisine göre: tipe uygun ve hukuka aykırı fiil, failin kusurlu olması halinde ceza yaptırımı uygulanmasını gerektirir. Her ceza hukuku normu, temelde bir hakkı/bir değeri korur. Bu nedenle ceza hukuku normlarının belirlediği davranış modellerine aykırı düşen her fiil haksızlık içermektedir.
Kast suçun subjektif unsurunu, kusur ise iradenin oluşum süreci ile ilgili olarak, failin işlediği hukuka aykırı fiilden dolayı kınanabilirliğine ilişkin bir değer yargısını ifade etmektedir. Kınanabilirlik, failin hukuka uygun davranmak, haksızlık yapmamak imkan ve yeteneği varken, hukuka aykırı davranması, haksızlığı tercih/irtikap etmesi halidir. İnsan özgür iradeye sahip bir varlık olması nedeniyle, haklı olan bir davranışla haksızlık arasında bir tercih yapma veya haklı olan davranış lehine karar verme, davranışlarını hukuk düzeninin gereklerine göre yönlendirebilme, hukuk düzenin yasakladığı davranışlardan sakınma yeteneğini haizdir. Kusur yargısının temelini oluşturan insanın irade özgürlüğü ise, haksızlık bilincinin varlığını gerekli kılar. Çünkü insanın haklı olan davranışları ile haksızlık arasında tercih yapabilmesi için bunu bilmesi şarttır. Fail, haksızlık bilincine sahipse ve özgür iradesiyle haksız olan bir davranışı tercih ediyor ise kusurludur.
Şu halde kasten işlenmiş, tipe uygun/haksızlık içeren fiil, olayda bir hukuka uygunluk sebebi varsa suç teşkil etmeyecek, kusurluluğu ortadan kaldıran bir sebep varsa, suç oluşturmasına rağmen yaptırıma tabi tutulamayacaktır.
Hukuka aykırılık genel bir ifadeyle, hukuka (hakka) karşı gelmek (Heinrich l kn 305) onunla çatışma halinde olmak demektir. Suçun unsuru olarak hukuka aykırılık ise işlenen fiile hukuk düzeni tarafından cevaz verilmemesi, bütün hukuk düzeni ile çelişki ve çatışma halinde bulunması anlamına gelmektedir (Koca-Üzülmez, age, s. 252; Prof. Dr. ... ..., Av. Serra Karadeniz-LLM, Türk Ceza Kanunu Genel Hükümler Şerhi, s. 450).
5237 sayılı TCK'da yer alan hukuka uygunluk nedenleri; kanunun hükmünü yerine getirme (TCK 24/1. m.), meşru savunma (TCK 25/1. m.), hakkın kullanılması (TCK 26/1. m.) ve ilgilinin rızası (TCK 26/2. m.)dır.
TCK'nın 24. maddesinin 2, 3 ve 4. fıkralarında hukuka aykırı fakat bağlayıcı emrin yerine getirilmesi, kusurluluğu ortadan kaldıran bir sebep olarak düzenlenmiştir. Madde gerekçesinde işaret edildiği üzere hukuka aykırı olan ve emri verenin hukuki sorumluluğunu kaldırmayan bir emrin yerine getirilmesinin hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilmesi mümkün değil ise de, Devlet tarafından yerine
getirilen kamu hizmetinin yürütülmesinde amirin emrini yerine getirmek durumunda kalan ast yönünden bu durumun bir sorumsuzluk nedeni olarak kabul edilmesinde zaruret bulunmaktadır.
Kural olarak hukuka aykırı emre muhatap olan kamu görevlisinin bu emri denetlemesi, sorgulaması, hukuka aykırı olduğu kanaatinde ise amirin yazılı emri ve ısrarı olmadan yerine getirmemesi gerekir. Ancak Anayasının 137/3. maddesinde "Askeri hizmetlerin görülmesi ve acele hallerde kamu düzeni ve kamu güvenliğinin korunması için kanunda gösterilen istisnaların saklı" olduğu belirtilerek, yapılan işin mahiyeti, kamu düzeni ve kamu güvenliği nedeniyle bazı istisnalara yer verildiği de görülmektedir. Muadil düzenleme TCK'nın 24/4. maddesinde de yer almaktadır.
Keza bir hukuk devletinde prensip olarak konusu suç teşkil eden emir hiçbir surette yerine getirilemez. Aksi takdirde yerine getiren ile emri veren sorumlu olur. (1982 Anayasasının 137/2, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 24/3. maddesi). Askeri hizmete müteallik hususlarda verilen emir bir suç teşkil ederse bu suçun işlenmesinden emri veren mesuldür. Ancak amirin emrinin adli ve askeri bir suç maksadını ihtiva eden bir fiile müteallik olduğu kendisince malum ise, maduna da faili müşterek cezası verilir (1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu 41/3-B).
Amiri tarafından “askeri hizmete müteallik hususlarda verilen emrin, bir suç maksadını ihtiva eden bir fiile müteallik olduğu kendisince malum” olan ast, işlemekte olduğu haksızlığı hukuka uygun hale getiren bir sebebin bulunduğunu düşünmekte ise cezai sorumluluğu ne olacaktır?
Amirin emrini icra sureti ile işlenen suçlardan dolayı hukuka uygunluk meselesi, Askeri Ceza Hukukunda büyük bir önem taşır. Gerçekten askerlik hizmeti, diğer hizmetlerden farklı olarak, fertlerden daha tam, daha kesin ve daha çabuk bir itaat bekler, hatta böyle bir itaate askerleri zorlar. Nitekim 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun 14. maddesine göre: “Ast, amir ve üstüne umumi adap ve askeri usullere uygun tam bir hürmet göstermeğe, amirlerine mutlak surette itaate ve kanun ve nizamlarda gösterilen hallerde de üstlerine mutlak itaate mecburdur. Ast, muayyen olan vazifeleri, aldığı emri vaktinde yapar ve değiştirmez, haddini aşamaz. İcradan doğacak mes’uliyetler emri verene aittir. İtaat hissini tehdit eden her türlü tezahürler, sözler, yazılar ve fiil ve hareketler cezai müeyyidelerle men olunur.”
İşte askerlik hizmetinin bu özelliğini nazara alan Anayasamız, “kanunsuz emir” kenar başlığını taşıyan 137. maddede, kanunsuz emrin yerine getirilemeyeceğini ve böyle bir emri alan memurun ne suretle hareket etmesi gerekeceğini belirttikten sonra “Askeri hizmetlerin görülmesi… için kanunla gösterilen istisnalar saklıdır” dediği gibi, AsCK da amir tarafından verilen emrin yerine getirilmesine ilişkin olmak üzere, şöyle bir hüküm sevk etmiştir: “Hizmete müteallik hususlarda verilen emir bir suç teşkil ederse, bu suçun işlenmesinden emir veren mesuldür. Aşağıdaki hallerde maduna da faili müşterek cezası verilir; kendisine verilen emrin hududunu aşmış ise; amirin emrinin adli ve askeri bir suç maksadını ihtiva eden bir fiile müteallik olduğu kendisince malum ise”
Bu düzenlemelere göre, emri veren amir ise kesin itaat kuralı her bakımdan geçerlidir; ast emre mutlak surette itaat edecektir. Üst ise kanun ve nizamlara göre kendisine böyle bir emir vermeğe yetkili olup olmadığını araştıracak, yetkili olduğuna kanaat getirirse itaat edecektir. İç Hizmet Kanununa göre, amir makam ve memuriyet yönünden emretmek yetkisine sahip kimse iken (m. 9); üst, rütbe ve kıdem büyüklüğünü ifade eder (m. 10). Mevzuat, konusu suç teşkil eden emir müstesna, amir tarafından verilen emrin muhteva itibari ile kanuna uygunluğunu araştırmaktan astı yasaklamıştır. Emrin hizmete ilişkin olması halinde, emri yerine getiren kimsenin prensip itibari ile hiçbir ceza sorumluluğu yoktur ve bütün sorumluluk sadece emri verene aittir. Özel nitelikte olmayan ve bu özel niteliği ilk bakışta anlaşılmayan her emir, hizmetle ilgili sayılmak gerekir.
Ast kendisinden verilen emrin bir suç işlemek maksadı ile verildiğini biliyorsa ve buna rağmen emri yerine getirmişse kendisi de amirle birlikte ceza görecektir. Dikkat edileceği veçhile, astın bu hususta sadece bir şüpheye kapılması cezalandırılması için yeterli değildir, zira her asker, amiri tarafından verilen emrin kanuni olduğunu farz ve kabul etmek zorundadır ve bu konuda ast lehine bir karinenin varlığı kabul edilebilir (AsCK 41, f. 2 ve 3)(Prof, Dr. Sahir Erman Askeri Ceza Hukuku Syf 176 vd.).
Hata (yanılma); genel olarak kişinin tasavvuru, zihninden geçirdikleri ile gerçeğin birbirine uymaması anlamına gelen bir kavramdır. Hata kural olarak iradenin oluşum sürecine etki eder ve gerçeğin yanlış biçimde tasavvuru veya bilinmesi nedeniyle irade bozulmuş olarak doğar. Failin tasavvurunun konusu dış dünyaya ait bir şeye ilişkin olabileceği gibi, normatif dünyaya (kurallar alanına) dair de olabilir. Dış dünyayla ilgili şey olduğundan farklı bir biçimde algılanması halinde unsur yanılgısından (tipiklik hatası), normatif dünyaya ait gerçekliğin farklı biçimde değerlendirilmesi halinde ise yasak hatasından bahsedilir. Kısaca unsur hatası bir algılama hatası olduğu halde, yasak hatası bir değerlendirme hatasıdır.
Hata, kastı ortadan kaldıran veya kusurluluğu etkileyen hata olmak üzere ikiye ayrılır. Suçun maddi unsurlarında (TCK 30/1), suçun nitelikli hallerinde (TCK 30/2), hukuka uygunluk nedenlerinin maddi şartlarında (TCK 30/1-3) hata halleri kastı kaldırır. Kusurluluğu ortadan kaldıran veya azaltan sebeplerin maddi şartlarında hata (TCK 30/3) ile haksızlık yanılgısı (yasak hatası) (TCK 30/4) kusurluluğu etkileyen hata şekilleridir. Kastı kaldıran hata türüne hukuka uygunluk nedenlerinin sınırındaki yanılgıyı da eklemek gerekmektedir (TCK 27/1) (Dairenin 24/4/2017 tarih ve 2015/3-2017/3 sayılı kararı ).
TCK'nın 30/3. maddesinde "ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenlere ilişkin koşulların gerçekleştiği hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi bu hatasından yararlanır." denilerek hukuka uygunluk nedenleri ile kusurluluğu etkileyen haller birlikte düzenlenmiştir. Hukuka uygunluk nedenlerinin maddi şartlarındaki hatayı bu kapsamda değerlendirmek gerekecektir. Hatadan yaralanmak için kaçınılmaz olması gereklidir.
Failin hukuk düzenince tanınmayan bir hukuka uygunluk nedeninin var olduğu (Bestandsirrtum / Erlaubnisnormirrtum) ya da hukuken tanınan bir hukuka uygunluk nedeninin hukuki sınırında yanılgı içinde (Grezirrtum Erlaubnisgrenzirrtum) olduğu durumda izin yanılgısı (Erlaubnisirrtum) ya da dolaylı haksızlık yanılgısından (der indirikte Verbotsirrtum) söz edilmektedir. Bu durumda somut vakıaya değil, münhasıran norma dayalı bir değerlendirme söz konusu olduğundan, haksızlıkla doğrudan bir ilgisi bulunmayan bu yanılgının haksızlık yanılgısı (TCK m. 30/4) kapsamında mütalaa edilmesi gerekmektedir.
Bu yanılgı türünün haksızlıkla doğrudan bir ilgisinin bulunmaması nedeni ile kast üzerinde herhangi bir etkisi de yoktur. Fiil kasten icra edilen bir haksızlık olma özelliğini korur. Hukuka uygunluk nedenlerini düzenleyen normların da bir hukuk normu olduğu göz önünde bulundurulduğunda, bu yanılgı norma dayalıdır. Ancak bu norm bir suç tipine dayanak oluşturan yasak normu değil, bu normun yasakladığı davranışa izin veren bir normdur. Failin izin normunu bilmemesine ya da yanlış bilmesine dayalı bir değerlendirme yanılgısı mevcuttur. Fail, hukuk düzeninde mevcut olmayan bir hukuka uygunluk nedenini var saydığı veya hukuki sınırında yanılgıya düştüğü için hukuk düzeninin fiiline izin verdiği kanaati ile hareket etmektedir.
İzin yanılgısının kaçınılmaz olması durumunda, failin haksızlık bilinci ile hareket ettiği söylenemez. Failin içinde bulunduğu izin yanılgısı, yasak normunun uyarı fonksiyonunu tamamen işlevsiz bırakmaktadır. Yasak normu ile izin normunun çatıştığı bir durumda, uygulanma önceliği izin normuna aittir. Buna bağlı olarak izin normu, yasak normunun fiilin icrasından kaçınmak yönündeki uyarısını tümüyle etkisiz bırakmaktadır. Kaçınılmaz izin yanılgısı halinde, kusuru tamamen ortadan kalkacağı için faile ceza verilemez(TCK m. 30/4; CMK m. 223/3-d) (Neslihan Göktürk Haksızlık Yanılgısının Ceza Sorumluluğuna Etkisi sh.125 vd.).
Failin, gerçekte olmamasına rağmen işlemiş olduğu fiili hukuka uygun hale getiren bir sebebin bulunduğu düşünerek hareket etmesi hali haksızlık yanılgısının ikinci görünüm şeklini oluşturmaktadır. Bu ihtimalde fail işlediği fiilin yasaklılığına ilişkin tam bir bilgiye sahiptir, ancak somut olayda işlemiş olduğu haksızlığı hukuka uygun hale getiren bir sebebin bulunduğunu düşünmektedir. Kısaca fail bir hukuka uygunluk nedeninin hukuki varlığında hataya düşmektedir(Koca-Üzülmez, age s.344).
Failin hataya düşmesindeki kişisel kusurun değerlendirilmesi ile ilgili olması hasebiyle hatanın kaçınılamaz olup olmadığı, ex ante bir değerlendirme ile failin bilgi düzeyi, gördüğü eğitim, yaşı, rütbe ve görevi, içinde bulunduğu sosyal ve kültürel çevre koşulları somut olayın özellikleri göz önünde bulundurularak belirlenecektir.
Darbe Teşebbüsü Öncesi Anadolu Yakasında 2. Zırhlı Tugay Komutanlığında Yapılan Toplantı:
Yurtta Sulh isimli Whatsapp grubunun bir üyesi olan ve olay tarihinde harp akademileri komutanlığında öğretim elemanı olarak görev yapan ... isimli şüpheli alınan ifadelerinde olay tarihinden önce İstanbul'da 2. Zırhlı Tugay Komutanlığında ve 66. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığında yapmış oldukları toplantılara ilişkin bilgileri vermiştir.
Bu kapsamda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/93347 numaralı soruşturma dosyasındaki ifadesinde özetle: “13.07.2016 tarihinde sabah saat 04.00 civarında Kurmay Binbaşı ...’nun Golf marka aracı ile ..., ... ve kendisinin İstanbul’a doğru yola çıkmak üzere Ankara’dan ayrıldıklarını, 13.07.2016 günü İstanbul’a vardıklarını, Kurmay Albay ...’in komutasında doğrudan 2. Zırhlı Tugay Komutanlığına vardıklarını, buraya koordinasyon toplantısı amacıyla geldiklerini, 2. Zırhlı Tugay komutanı Tuğgeneral ... ve ... ... ile görüştüklerini, Kurmay Albay ...'in ayrı bir odada Tuğgeneral...'ya İstanbul’a ne amaçla geldiklerini söylediğini, o gün 2. Zırhlı Tugay Komutanlığında toplantıya katılanların 2. Zırhlı Tugay Komutanı Tuğgeneral..., 2. Zırhlı Tugay komutan yardımcısı ... ..., 2. Zırhlı Tugay Kurmay Başkanı ..., Ankara’dan Kurmay Albay ..., Kurmay Albay ..., ..., ... ..., Tabur Komutanı ..., 1. Ordu Hareket Başkanı..., 23. Alay Komutanı ..., Alay Komutanı ..., piyade okulunda öğrenci alay komutanı Kurmay Albay ..., Tabur Komutanı ..., Hareket Eğitim Şube Müdürü ..., Tabur Komutanı ... Karakaya’nın iştiraki ile bu toplantının gerçekleştiğini, toplantının çoğunlukla ...'nin koordinesinde geçtiğini, toplantıda faaliyetin 15.07.2016 tarihinde gerçekleşeceğinin görüşüldüğünü, bu toplantıda çoğunlukla tugay ve alay komutanları ile ... arasında belirlenen sorumluluk bölgeleri ile ilgili hazırlıkların ne seviyede olduğunun görüşüldüğünü, toplantıda 15.07.2016 günü gece faaliyetin ifşa olmaması için görev alanlarına sevki ve yönlendirmesi için 15.07.2016 günü gece eğitimi mi yapılsın, yoksa personel terör eylemlerine hazırlık gibi seçeneklerinin tartışıldığını, bu tartışma sonucunda kolluk kuvvetlerinin toplumsal olayları destekleme kapsamında terör eylemi şüphesi ile birlik personelinin mesaiye çağrılmasına karar verildiğini, bu toplantıda TEM ve E-5 bağlantılı yolların birinin motorlu alay komutanlığına, diğerini de piyade okul komutanlığının sorumluluğuna verildiğini, yine toplantıda ...‘nin ateş açana ateşle karşılık verileceğini tebliğ ettiğini, yine toplantıda faaliyetin başlamasına müteakip Türkiye genelinde sıkıyönetimin listesinin yayınlanacağının kararlandığını, bu toplantıda toplantıya Ankara'dan katılan ...'nin kendisine, ...'e ve ...’na benzer bir koordinasyon toplantısının 14.07.2016 günü 66. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığında yapılacağını söylediğini özetle beyan etmiştir.”
Dolayısıyla gerek bu ifadeden anlaşılan ve gerekse tüm yürütülen soruşturma ve kovuşturmadan çıkarılan sonuca göre İstanbul'da darbe öncesi Anadolu yakasında yürütülecek faaliyetlerle ilgili olarak önce 13.07.2016 tarihinde 2. Zırhlı Tugay Komutanlığında bir toplantı yapıldığı, bu toplantıda planlamalar yapıldığı, daha sonrasında 14.07.2016 tarihinde Avrupa yakasında yine söz konusu planlamalar ile ilgili 66. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığında, Harp Akademilerinde ve daha sonra da Hava Harp Okulunda benzer toplantıların yapıldığı anlaşılmaktadır. Söz
konusu yapılan toplantılar kapsamında 13.07.2016 tarihinde Anadolu yakasında 2. Zırhlı Tugay Komutanlığında 2. Zırhlı Tugay Komutanı Tuğgeneral..., 1. Ordu Kurmay Başkanı Tuğgeneral..., Kuleli Askeri Lisesi eski komutanı ..., Maltepe 2. Zırhlı Tugay Komutanı yardımcısı Albay ... ..., Kahramanmaraş Garnizon Komutanı Albay ..., 23. Motorize Piyade Alay Komutanı ..., 47. Alay Komutanı Albay ..., Cizre Garnizon Komutanı Albay ... ..., Ankara’dan Kurmay Albay ..., Tuzla Piyade Okul Komutan yardımcısı Albay ..., 2. Zırhlı Tugay 2. Tank Tabur Komutanı Yarbay ..., 2. Zırhlı 1. Tank Tabur Komutanı Yarbay ..., Harp Akademileri Öğretim Üyesi ..., Ankara K.K.K. Proje Şube Müdürü Binbaşı ... ..., 2. Zırhlı Tugay Kurmay Başkanı Yarbay ... Karakaya, 2. Zırhlı Topçu Tabur Komutanı Binbaşı ... ve 2. Zırhlı Kurmay Başkanlığı Hareket Eğitim Şube Müdürü Yüzbaşı ...’in katıldıkları ve Anadolu yakasında gerçekleşen bu toplantıda Anadolu yakasında ve Avrupa yakasında darbe teşebbüsü kapsamında ele geçirilmeye çalışılacak yerler ile ilgili olarak planlamalar yapıldığı anlaşılmaktadır.
İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemelerince Kabul Edilen Somut Olay;
2. Zırhlı Tugay Komutanlığında yapılan toplantıya katılan 2. Zırhlı Tugay Komutanlığı Kurmay Başkanı Yarbay ... Karakaya’nın, Keşif Bölük Komutanlığına vekalet eden sanık teğmen ... ile 15.07.2016 günü sabah saatlerinde görüşerek 4 manga teşkil etmesi ve 4 adet zırhlı personel taşıyıcı (ZPT) hazırlaması şeklinde emir verdiği, önceden hazırlanan listelere göre askerlerin belirlendiği, ZPT’lere yakıt ikmali yapıldığı, saat 17:00 sıralarında tam teçhizatlı alınan içtimada Yarbay ... Karakaya tarafından yapılan hazırlıkların bizzat yerinde denetlendiği, saat 21:00 sıralarında sanık ... tarafından tatbikat - terör saldırısı alarmı verilmesi üzerine cephaneliğe gidilerek Yarbay ... Karakaya ve sanık ...’ın nezaretinde ZPT’lere mühimmat yüklemesi yapıldığı, yüzbaşı ...’in (Eks) talimatı üzerine sanık ... ve emri altındaki 1 Astsubay, 5 Uzman Çavuş ve 34 Er’den oluşan askeri birliğin 4 adet ZPT ile birlikte tugay karargah binası önüne gelerek yüzbaşı ...’in emir komutasına girdiği, yüzbaşı ... ve sanık ...’ın, sanık ... tarafından kullanılan Clio marka binek araçla, diğer askeri personelin ise 4 adet ZPT ile 2. Zırhlı Tugay Komutanlığı ... Kışlasından saat 22:45 sıralarında çıkış yaptıkları, nizamiyeden geçişleri esnasında Tugay Komutanı Tuğgeneral...’nun Clio marka binek aracın içerisine eğilerek bayrak verdiği ve “gazanız mübarek olsun” diyerek çıkış yapan askeri birliği uğurladığı, askeri birlik E5 karayolu üzerinden Acıbadem istikametine doğru seyir halindeyken ülkedeki darbe girişiminden ve zırhlı araçların birlikten çıkışından haberdar olan Kadıköy İlçe Emniyet Müdürü ..., İlçe Emniyet Müdür Yardımcısı ..., polis memurları ... ve ... tarafından sivil araçlardan faydalanarak Bostancı Köprüsü civarında Kadıköy/Acıbadem istikametinin trafiğe
kapatılmaya çalışıldığı, bu sırada askeri birliğin yaklaştığını gören Kadıköy İlçe Emniyet Müdür Yardımcısı ... tarafından makam aracıyla Clio marka askeri binek aracın önünün kesildiği, ...’in araçtan inerek yapılanın kanunsuz olduğuna dair uyarısından sonra Yüzbaşı ... ve sanık ... tarafından katılanların üzerlerine ateş açıldığı, İlçe Emniyet Müdür Yardımcısı ... ve polis memuru ...’nin yaralandığı, yolu kapatan sivil araçların yaşanan çatışma nedeniyle olay yerinden uzaklaşmaları üzerine askeri birliğin Acıbadem istikametine doğru ilerlemeye devam ettikleri ve saat 23:50 sıralarında Türk Telekom Bölge Müdürlüğü binasına ulaştıkları, Clio marka binek araç ve 1 adet ZPT’nin binanın bahçesine giriş yaptığı, diğer 3 ZPT’nin ise Acıbadem Caddesi üzerinde farklı yerlerde konuşlandırıldığı, Türk Telekom özel güvenlik görevlilerinin silahlarının toplandığı ve bina dışına çıkmalarına izin verilmediği, askerler tarafından Acıbadem Caddesi üzerinde yol çevirmesi yapılarak trafik akışının cadde dışına yönlendirildiği, bir süre sonra olay yerine gelen vatandaşların toplanmaya ve darbe girişimine tepki göstermeye başladıkları, toplanan kalabalığın dağıtılması için uzun namlulu silahlarla insanların üzerine, havaya ve etrafa ateş açıldığı, sabaha kadar cereyan eden olaylarda 6 kişinin hayatını kaybettiği, 23 kişinin ise ateşli silahla veya sair şekilde yaralandıkları, sabah 06:00 sıralarında yüzbaşı ...’in polis tarafından vurularak etkisiz hale getirildiği, 20 sanığın teslim ol çağrısına uyarak olay yerinde bulunan polislere teslim oldukları, 13 sanığın yaralı olan yüzbaşı ...’in de içerisinde bulunduğu ZPT ile birliğe dönmeye çalışırken E5 üzerinde kaza yapmaları üzerine, 2 sanığın ise Clio marka araç ile birliğin dış tarafındaki boş arazide beklerken polis tarafından yakalandıkları, olaylar devam ederken olay yerinden kaçan 5 sanığın Türk Telekom binasının arka tarafında bulunan caminin bahçesinde polise teslim oldukları, gece saatlerinde olay yerinden kaçan ve ertesi gün birliğine giden sanık teğmen ...’ın ise 17.07.2016 tarihinde yakalandıkları anlaşılmıştır.
Bu çerçevede sanıklar hakkında kurulan hükümlerin incelenmesinde;
A-Sanıklar ..., ..., ..., ..., ... hakkında maktüller ..., ..., ..., ..., ... ve ...'a yönelik işlenen kasten öldürme; Sanıklar ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında mağdurlar ..., ..., ..., ..., ... ve ... ile BTM'yle giderilebilir şekilde yaralanıp hayati tehlike geçirmeyen 11 mağdura karşı işlenen kasten öldürmeye teşebbüs ve mağdur ...'a yönelik neticesi sebebiyle ağırlaşmış yararlama; Sanık ... hakkında polis memuru ...'a yönelik öldürmeye teşebbüs etme; sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ...,
..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında mağdurlar ..., ..., ... ve ...'a yönelik öldürmeye teşebbüs etme; sanık ... hakkında haberleşmenin engellenmesi suçu dışındaki tüm suçlardan; hükmedilen beraat kararlarına yönelik temyiz taleplerinin incelenmesinde;
Sanıkların üzerilerine atılı yukarıda sayılan suçların sanıklar tarafından işlendiğinin sabit olmadığına, suçun unsurlarının oluşmadığına, sanıkların atılı suçları işlediklerine dair cezalandırılmalarına yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delillerin elde edilemediğine ilişkin gerekçelerin karar yerinde gösterildiği anlaşılmakla; katılan T.C. Cumhurbaşkanlığı, TBMM Başkanlığı ve suçtan zarar gören diğer gerçek kişi katılanlar müdafi ile bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet savcısının temyiz dilekçelerinde ileri sürdükleri nedenler yerinde görülmediğinden CMK’nın 302/1. maddesi gereğince temyiz davasının esastan reddiyle beraate ilişkin hükümlerin ONANMASINA,
B-Sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma; sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında maktüller ..., ..., ... ve ...'a yönelik işlenen kasten öldürme ve mağdurlar ..., ..., ..., ..., ... ve ...'a yönelik işlenen kasten öldürmeye teşebbüs etme; sanık ... hakkında mağdurlar ..., ... ve ...'ye yönelik işlenen kasten öldürmeye teşebbüs etme suçlarından; hükmedilen mahkumiyet kararları ile 7188 sayılı Kanun ile temyiz incelemesine tabi hale gelen silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan hükmedilen karar verilmesine yer olmadığına dair karara yönelik temyiz taleplerinin incelenmesinde;
Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükümlere esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiklerinin belirlendiği, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, özleri değiştirmeksizin tartışıldığı,
vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tiplerine uyduğu, yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmakla;
Katılanlar Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı, ..., suçtan zarar gören diğer gerçek kişi katılanlar müdafii, bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet savcısı ile sanıklar ve müdafilerinin temyiz dilekçelerinde ileri sürdükleri nedenler aşağıda belirtilenler dışında yerinde görülmediğinden sair temyiz itirazlarının reddine, Ancak;
a)Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, kasten öldürme ve kasten öldürmeye teşebbüs etme suçlarından hükmedilen mahkumiyet kararları yönünden;
1-Örgüt mensubu olduğuna karar verilen sanıklar hakkında sadece TCK'nın 58/9 maddesi gereğince tekerrür hükümleri uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,
2-Duruşmada SEGBİS vasıtasıyla kaydedilen savunmalara ilişkin SEGBİS çözüm tutanağı düzenleyen ve görüntü izlenmesi yolundaki teknik yardımı gerçekleştiren bilirkişilere ödenen ücretlerin yargılama gideri olarak sanıklara yükletilemeyeceğinin gözetilmemesi,
3-Müsnet suçlardan davaya katılma hakkı bulunmayan ... lehine vekalet ücretine hükmedilmesi,
b) Silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan hükmedilen karar verilmesine yer olmadığına dair kararlar yönünden;
Müsnet suç nedeniyle, 5271 sayılı CMK’nın 223. maddesi uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi;
Kanuna aykırı olup, katılanlar Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı, ..., suçtan zarar gören diğer gerçek kişi katılanlar müdafii, bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet savcısı ile sanıklar ve müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu nedenlerle BOZULMASINA, ancak bu hususların yeniden yargılamayı gerektirmeden CMK'nın 303/1-c maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hükümlerin tekerrür uygulamasına dair kısımlarından “TCK 58/6 madde çerçevesinde” ibaresinin çıkarılarak; hükmün VII-Ortak Hükümler başlıklı kısmının 3 numaralı paragrafından "9195,00.TL SEGBİS çözümü ve yargılama aşamasında gerçekleştirilen görüntü izlenmesi yolundaki teknik yardımı gerçekleştiren bilirkişi ücreti toplamı" ibaresi ile "Karar celsesi için icra edilen duruşmanın segbis kaydının çözümünün yapılması amacıyla bilirkişiye tevdine, bilirkişi tarafından mahkememize çözümün ibrazında 3800,00.TL sarf kararı yazılmasına ve bu bedelin haklarında mahkumiyet hükmü kurulan sanıklardan ayrı ayrı eşit olarak tahsiline" şeklindeki 4 numaralı paragrafın tamamının çıkarıltılarak; 5 numaralı paragrafından "T.C ..." ibaresinin çıkartılarak; hükmün Anayasal düzene yönelik eylemler başlıklı kısmının
10-B fıkrasından "KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA" ibaresinin çıkartılarak "CMK’nın 223. maddesi uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına" ibaresi eklenmek suretiyle diğer yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
C-Sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında maktüller ... ve ...'na yönelik kasten öldürme suçlarından hükmedilen mahkumiyet; Sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında maktüller ..., ..., ... ve ...'a yönelik işlenen kasten öldürme ve mağdurlar ..., ..., ..., ..., ... ve ...'a yönelik işlenen kasten öldürmeye teşebbüs etme suçlarından hükmedilen mahkumiyet; Sanıklar ..., ..., ..., ... ve ... hakkında mağdur ...'a yönelik eylem nedeniyle neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçundan hükmedilen mahkumiyet; Sanık ... hakkında mağdur ...'a yönelik eylem nedeniyle neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçundan hükmedilen mahkumiyet kararlarına yönelik temyiz taleplerinin incelenmesinde;
1-Sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında maktüller ... ve ...'na yönelik kasten öldürme suçlarından hükmedilen mahkumiyet kararları yönünden;
Olay yeri inceleme tutanakları, maktüllerin ölümlerine ilişkin Adli Tıp Kurumu raporları, kriminal raporlar, güvenlik kamera kayıtları ve vatandaşlar tarafından çekilen görüntüler, sanık savunmaları, mağdur ve tanık beyanları ile tüm dosya kapsamının incelenmesinden; maktüllerin vücudunda bir adet ateşli silah yaralanmasının bulunduğunun tespit edilmiş olması, diğer sanıkların maktüllere ateş
etme eylemlerinin bulunmaması, maktüllerin ... tarafından vurulduklarını gösteren güvenlik kamerası ve cep telefonu görüntü kayıtlarının bulunması, söz konusu öldürme eylemlerinin askeri birliğin olay yerine intikalinden kısa süre sonra ve ... tarafından ani şekilde gerçekleştirilmiş olması bir bütün olarak değerlendirildiğinde, maktüller ... ve ...'nun ... tarafından vurularak şehit edilmelerinde adı geçen sanıkların TCK'nın 37/1 maddesi kapsamında iştirak iradelerinin bulunduğundan bahsedilemeyeceği, dolayısıyla sanıkların maktüller ... ve ...'na yönelik işlenen kasten öldürme suçundan beraatlerine karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi;
2-Sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında maktüller ..., ..., ... ve ...'a yönelik işlenen kasten öldürme ve mağdurlar ..., ..., ..., ..., ... ve ...'a yönelik işlenen kasten öldürmeye teşebbüs etme suçlarından hükmedilen mahkumiyet kararları yönünden;
Olay yeri inceleme tutanakları, maktüllerin ölümlerine ve mağdurlarına yaralanmalarına ilişkin Adli Tıp Kurumu raporları, kriminal raporlar, güvenlik kamera kayıtları ve vatandaşlar tarafından çekilen görüntüler, sanık savunmaları, mağdur ve tanık beyanları ile tüm dosya kapsamının incelenmesinden; yukarıda isimleri zikredilen maktüller ve mağdurlar yönünden ölüm ve yaralanma neticesini meydana getiren atışların hangi sanığın kullandığı silahtan yapıldığının tespit edilememiş olması, söz konusu sanıkların hedef gözeterek ateş ettiklerine dair diğer sanık beyanı, mağdur veya tanık anlatımı ve kamera görüntüsünün bulunmuyor olması, sanıkların savunmalarında yalnızca havaya ateş ettiklerine dair beyanlarda bulunmuş olmaları bir bütün olarak değerlendirildiğinde, sanıkların söz konusu eylemleri gerçekleştirdiklerine veya TCK'nın 37/1 maddesi kapsamında iştirak iradelerini ortaya koyacak şekilde hedef gözeterek ateş ettiklerine dair cezalandırılmalarına yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delillerin elde edilemediği gözetilmeden hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi,
3-Sanıklar ..., ..., ..., ... ve ... hakkında mağdur ...'a yönelik eylem nedeniyle neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçundan hükmedilen mahkumiyet kararları yönünden;
Olay yeri inceleme tutanakları, mağdurun yaralanmasına ilişkin Adli Tıp Kurumu raporu, kriminal raporlar, güvenlik kamera kayıtları ve vatandaşlar tarafından çekilen görüntüler, sanık savunmaları, mağdur ve tanık beyanları ile tüm dosya kapsamının incelenmesinden; mağdurun ateşli silah yaralanması ile yaralandığının
sabit olduğu, yaralanmanın ayağında olmasının veya yaralanmanın basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte olmasının eylemin öldürme kastıyla gerçekleştirilmediğinin kabulü için yeterli olmadığı, askeri birliğin olay yerine intikalinden sabah teslim olmalarına kadar geçen süre içerisinde diğer öldürme ve öldürmeye teşebbüs eylemlerinin gerçekleştirilmiş olması, yukarıda isimleri sayılan sanıkların hedef gözeterek ateş ettiklerine dair diğer sanık beyanları, mağdur ve tanık anlatımları, kamera görüntüleri ve kriminal raporlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde, sanıkların eyleminin öldürmeye teşebbüs suçunu oluşturacağı gözetilmeden yazılı şekilde hatalı değerlendirmeyle neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçundan mahkumiyetlerine karar verilerek eksik ceza tayin edilmesi,
4- Sanık ... hakkında mağdur ...'a yönelik eylem nedeniyle neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçundan hükmedilen mahkumiyet kararı yönünden;
Olay yeri inceleme tutanakları, mağdurun yaralanmasına ilişkin Adli Tıp Kurumu raporu, kriminal raporlar, güvenlik kamera kayıtları ve vatandaşlar tarafından çekilen görüntüler, sanık savunmaları, mağdur ve tanık beyanları ile tüm dosya kapsamının incelenmesinden; sanığın kendisine tevdi edilen görev çerçevesinde Türk Telekom Binasının arka bahçesinde bulunduğu, sanığın hedef gözeterek ateş ettiğine dair diğer sanık beyanı, mağdur veya tanık anlatımı ve kamera görüntüsünün bulunmuyor olması, sanığın savunmalarında yalnızca havaya ateş ettiğine dair beyanlarda bulunmuş olması bir bütün olarak değerlendirildiğinde, sanığın söz konusu eylemi gerçekleştirdiğine veya TCK'nın 37/1 maddesi kapsamında iştirak iradesini ortaya koyacak şekilde hedef gözeterek ateş ettiğine dair cezalandırılmasına yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delillerin elde edilemediği gözetilmeden hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet savcısı, katılan ... müdafii ile sanıklar ve müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu nedenlerle CMK'nın 302. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında istinaf aşamasında kesinleşmesi nedeniyle inceleme dışı kalan mağdur ...'a yönelik neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama suçundan kurulan hükümler yönünden bozmanın CMK'nın 306. maddesi uyarınca SİRAYET ETTİRİLMESİNE, verilen ceza miktarları, bozma nedenleri, tutuklulukta geçirilen süreler ve mevcut delil durumu dikkate alınarak tutuklu sanıkların ve müdafilerinin tahliye taleplerinin REDDİNE, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı
Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304. maddesi uyarınca dosyanın İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 30.06.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.