Abaküs Yazılım
8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/5687
Karar No: 2022/3045
Karar Tarihi: 29.03.2022

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2021/5687 Esas 2022/3045 Karar Sayılı İlamı

8. Hukuk Dairesi         2021/5687 E.  ,  2022/3045 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup, hükmün Yargıtayca duruşma yapılması suretiyle incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 29.03.2022 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmiştir. Duruşma günü temyiz eden ... Güzel vekili Av. ... ...' in katılımıyla duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanın sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
    K A R A R
    Mahkemece verilen önceki hüküm Yargıtay tarafından bozulmuş olup bozma ilamında özetle; "davalı ...Ş. vekilinin temyiz itirazlarının, bozma kararına uyularak yazılı şekilde çekişmeli taşınmazın tapu kaydının iptaline karar verildiğinden reddinin gerektiği açıklandıktan sonra, davacı ... vekilinin temyiz itirazları bakımından ise, Mahkemece (A) harfli bölüm ile ilgili olarak taşınmazın özel orman niteliğiyle tapuya tesciline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne, tapu kaydının iptaline, tescil isteminin ise reddine karar verilmiş olmasının isabetsizliğine" değinilmiştir
    Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, davacı Hazinenin davasının kabulüne, ... ilçesi ... Mevkiinde bulunan 310 parselin ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.07.1978 tarih ve 1977/670 Esas, 1978/383 Karar sayılı yargılamasında aldırılan 05.11.1976 tarihli krokide A harfi ile gösterilen kısmın tapusunun iptaline ve özel orman vasfı ile Hazine adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Somut uyuşmazlık incelenmeden önce usuli müktesep hak üzerinden kısaca durulması gerekmektedir. Usuli müktesep hak, bir davada taraflar, Mahkeme ve Yargıtay tarafından yapılmış ve istisnalar kapsamında olmayan bir işlemle taraflardan biri lehine doğmuş uyulması zorunlu olan hakkı ifade eder. Mahkemenin Yargıtayın bozma kararına uymasıyla bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış bir hak doğabileceği gibi bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli müktesep hak gerçekleşebilir.
    6100 sayılı HMK'nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla somut uyuşmazlıkta temyiz kanun yoluna dair 1086 sayılı HUMK hükümlerinin uygulanması gerektiğinden söz konusu Kanun incelendiğinde usuli müktesep hakka ilişkin açık bir hükmün bulunmadığı görülmektedir. Buna karşılık usuli müktesap hak ilkesi, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve yargı kararlarına karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ve öğretide kabul görmüş usul hukukunun vazgeçilmez ilkelerinden biri haline gelmiştir. Bu ilke, özlü bir biçimde 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Umumi Heyeti Kararı ile açıklanmış olup ... bu kararda da belirtildiği gibi, bozmaya uyulmakla bir taraf yararına "usulî müktesep hak" doğar. Artık bozmanın kapsamına girmeyen hususlarda yeni bir karar verilemez.
    Ancak usulî müktesep hak müessesesinin, özellikle kamu düzeni düşüncesi ile kabul edilmiş bazı istisnaları mevcuttur. Usul hukukunda Yargıtay içtihatları ile kabul edilmiş olan usuli müktesep hak ilkesinin yine Yargıtay içtihatları ile kabul edilmiş istisnaları bulunmaktadır. Bu istisnalardan birisi de maddi hata sonucu verilmiş Yargıtay kararlarıdır. Yargıtay İçtihadları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 04.02.1959 tarihli ve 1957/13 Esas, 1959/5 Karar, 09.05.1960 tarihli ve 1960/21 Esas, 1960/9 Karar sayılı kararlarında açıklandığı üzere Yargıtayca maddi hata sonucu verilen bir karara Mahkemece uyulmasına karar verilmesi halinde usuli müktesep hak oluşmaz ve bu durumda Yargıtayın hatalı kararından dönmesi mümkündür.
    Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, Mahkemece davacı Hazinenin davasının kabulüne, dava konusu taşınmazın tapusunun iptali ile özel orman vasfı ile Hazine adına tesciline karar verilmişse de devlet ormanlarının Hazine adına tescil edilebileceği, özel ormanların ise Hazine adına tescilinin mümkün olmadığı gözden kaçırıldığından Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin bozma ilamının maddi hataya dayandığı anlaşılmaktadır.
    Dava konusu taşınmaz ile ilgili kesinleşen Mahkeme ilamları ve dosya kapsamına göre: Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1938 yılında 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan ilk orman kadastrosunda dava konusu ... Köyü ... Mevkiindeki 301 sayılı parselin tapu kaydının çapı içinde yer alan ve krokide (A) ile gösterilen 170.732 m2 yüzölçümündeki bölüm 167, 168, 169, 170, 171, 172, 173 ve 174 sayılı orman sınır noktalarını birleştiren hatlar ile bitişikteki Mavromoloz Devlet Ormanı sınırları içinde Devlet Ormanı olarak sınırlandırılarak, 09.12.1938 tarihinde ilan edilmiş, bu sınırlandırmaya karşı Aralık 1303 tarihli ve 15 sayılı tapu maliklerince ... Asliye 4. Hukuk Mahkemesinin 1939/14 Esas sayılı dava dosyasında açılan dava sonucunda, 30.09.1940 tarihli kararla "çekişmeli yerin tapulu olması nedeniyle Orman İdaresinin el atmasının önlenmesine" dair verilen karar, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 22.04.1941 tarih ve 3426-1014 sayılı kararı ile onanarak kesinleşmiştir. Sözü edilen bu kararın eki herhangi bir harita ya da kroki bulunmadığı gibi, bu karar ile sadece Orman İdaresinin elatmasının önlenmesine karar verilmiş, orman tahdidinin iptali konusunda bir hüküm kurulmamıştır.
    Bilahare yörede 1961 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında, dava konusu parselin krokide (A) ile gösterilen 170.732 m2 bölümü o tarihte yürürlükte bulunan mevzuat gereğince, bitişikte bulunan Mavromoloz Devlet Ormanı ile bir bütün halinde Devlet Ormanı niteliğinde tespit harici bırakılmış ve Devlet Ormanı olarak tespit harici bırakılan ve eldeki davanın konusu olan krokide (A) ile gösterilen 170.732 m2 yüzölçümündeki taşınmaz da içinde olmak üzere bu yerin doğu ve kuzeyinde bulunan ve 1939 yılında kesinleşen Mavromoloz Devlet Ormanı içinde kalan bir kısım yerlerin Aralık 1303 tarih ve 13 numaralı tapu kaydı kapsamı içinde kaldığı iddiası ile tapu malikleri tarafından Hazine ve Orman İdaresine karşı açılan dava sonucunda, ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.07.1978 tarih ve 1977/670-382 Esas, Karar sayılı ilamıyla verilen "taraflar arasında daha önce görülüp sonuçlanan ... Asliye 4. Hukuk Mahkemesinin 1939/14 Esas sayılı dava dosyasında verilen 30.09.1940 tarihli karar ile orman sayılmayan yer olduğu belirlenen 05.11.1976 tarihli ve 15.06.1978 tashih tarihli krokide (A) ile işaretli 170.732 m2 yüzölçümündeki taşınmaz hakkında 1939 yılında yapılan orman kadastrosunun iptaline, aynı krokideki (B) işaretli 336.834 ve (C) işaretli 101.554 m2 yüzölçümlü taşınmazlara yönelik davanın reddine" ilişkin karar kesinleşmiştir.
    Daha sonra yapılan ve 1981 yılında ilan edilerek kesinleşen aplikasyon, herhangi bir nedenle dışta kalan ve 4785 sayılı Kanun gereği devletleştirilen ormanların kadastrosu çalışmasında, çekişmeli 301 sayılı parselin tapu kaydının çapı içinde yer alan ve krokide (A) ile gösterilen 170.732 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, özel orman olarak sınırlandırılmış ve bu çalışmaya karşı tapu maliklerince Danıştayda açılan dava görev yönünden reddedilerek kesinleşmiştir.
    Akabinde tapu maliklerince, 20.04.1984 tarihinde ... Asliye Hukuk Mahkemesi' nin 1984/637 Esas sayılı dava dosyasında, el atmanın önlenmesi ve muarazanın giderilmesi davası açılmış, davanın devamı sırasında 94 sayılı Orman Kadastro Komisyonu tarafından düzenlenen 20.07.1988 tarihli ve 2 sayılı "mahkeme kararı uygulama tutanağı" başlıklı tutanakta, 01.05.1981 tarihli ve 23 nolu tutanakla yapılan işlemin yine "Özel Orman sınırlaması, (kadastrosu)" olduğu kabul edildikten sonra işlemin ikinci kadastro olduğu, yok sayılması gerektiği açıklanarak ... Asliye Hukuk Mahkemesinin kesinleşen 19.07.1978 gün ve 1977/670-382 sayılı kararının uygulaması yapılmış, bu arada 28.05.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3373 sayılı Kanun ile 6831 sayılı Kanun'un 11. maddesi değiştirilerek orman kadastrosuna itiraz davalarına bakma görevi Kadastro Mahkemelerine verildiğinden, Asliye Hukuk Mahkemesince dava dosyası görevsizlik kararı ile Kadastro Mahkemesine aktarılmış ve Kadastro Mahkemesince, davanın konusunun kalmadığı ve muarazanın sona erdiği gerekçesiyle “davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına” hükmedilmiş olup, bu hüküm, Orman İdaresinin temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 14. Hukuk Dairesince "davanın ağırlıklı olarak muaraza ve müdahalenin önlenmesi isteğinde toplandığına ve esasla ilgili uyuşmazlık giderilmiş bulunduğuna göre hükme yer olmadığına dair verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı" gerekçesiyle onanmıştır.
    Görüldüğü gibi, Yargıtay 14. Hukuk Dairesince, açılan dava, özel orman kadastrosunun iptali olarak değil, "elatmanın önlenmesi ve muarazaanın giderilmesi" olarak nitelendirilmiş ve yerel mahkemenin hükmü 15.10.1990 tarih ve 1990/1687-8191 sayılı ilamla onanarak kesinleşmiştir.
    Bu duruma göre, ... Asliye Hukuk Mahkemesinde 20.07.1984 tarihinde açılan ve (1984/637 Esas sayılı) görevsizlik kararı ile Kadastro Mahkemesine aktarılan 1989/3 Esas sayılı "elatmanın önlenmesi ile muarazaanın giderilmesi" davası, özel orman sınırlandırmasının 07.05.1981 tarihinde yapılan ilanından sonra tapu maliklerince süresinde Danıştay'da açılan 1981/1567-1983/1336 sayılı davanın devamı olmadığı gibi, bu dava, özel orman kadastrosunun iptali davası da değildir. Davacı şirket vekilinin davanın konusu kalmadığı yönündeki beyanı gözönünde bulundurularak "dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına" şeklinde karara bağlanıp kesinleşen davanın devamı olamayacağından, Danıştay'ın, özel orman kadastrosunun iptali davasının görev yönünden reddine ilişkin verdiği 1981/1567-1983/1336 sayılı kararın kesinleştiği 16.04.1984 tarihli ve 01.05.1981 tarihli 23 nolu Orman Kadastro Tutanağındaki özel orman sınırlandırma işlemi de kesinleşmiştir.
    1988 yılında 94 sayılı orman kadastro komisyonu tarafından yapılan çalışma sırasında, 20.07.1988 tarihli 2 sayılı tutanakla, 01.05.1981 tarihli tutanakla yapılan özel orman sınırlandırmasının ikinci kadastro sayılarak iptal edildiği görülmektedir. Mahkeme kararı uygulanarak çekişmeli taşınmaz orman sınırları dışında bırakılmışsa da özel orman olarak sınırlandırılan bir taşınmaz için yargı kararı olmadan idari mercilerce orman kadastrosunun iptali mümkün olmadığından bu işleminin hukuki dayanağı ve geçerliliği bulunmamaktadır.
    Dava konusu taşınmaza “özel orman şerhi”nin konulması üzerine davacı Şirket tarafından 2001 yılında bu şerhin kaldırılması talebi ile açılan dava sonucunda, ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/429 Esas-356 Karar sayılı kararıyla, kesin nitelikli bozma ilamına uyularak davanın reddine karar verilmiş, kararın temyiz edilmesi üzerine verilen bozma ilamında "yargılama sırasında 2003 yılında ilan edilen orman kadastro çalışmasında dava konusu taşınmazın özel orman olarak sınırlandırılması nedeniyle davanın orman kadastrosuna itiraz davasına dönüştüğü ve görevsizlik kararı verilerek dosyanın Kadastro Mahkemesine gönderilmesi" gereğine değinilmiş; bozma ilamına karşı yapılan karar düzeltme incelemesi sonucunda ise "dava konusu taşınmazın 1981 yılında özel orman olarak sınırlandırıldığı, bu çalışmaya karşı süresinde dava açılıp iptal ettirilmediği, geçerli bir orman kadastrosu varken 1988 yılında ilan edilen çalışmada özel orman sınırlandırılması iptal edilerek taşınmazın orman sınırları dışında bırakma işleminin yasal dayanağı olmadığından geçerli olmadığı, bu sebeple yok hükmünde olduğu, bu nedenle dava konusu taşınmaza konan özel orman şerhinin yasal dayanağının olduğu, 2003 yılında yapılan çalışmanın ikinci kez yapılmış olması nedeni ile davayı orman kadastrosuna itiraz davasına dönüştürmeyeceği, dava konusu taşınmazın tapu kaydında yazan özel orman şerhinin silinmesi davasının reddine dair kararın doğru olduğu" belirtilerek bozma kararı kaldırılmış ve Yerel Mahkemenin verdiği davanın reddine ilişkin hüküm onanarak kesinleşmiştir.
    Tüm bu süreçler toplu olarak değerlendirildiğinde, dava konusu taşınmazın, özel orman olarak sınırlandırılan alanda ve davacı Şirket tarafından açılan dava sonucu verilen ... 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1977/670 Esas ve 1978/382 Karar sayılı kararına göre davacı şirketin dayandığı tapu kaydı kapsamında kaldığı anlaşılmatadır.
    Dava süreci ile ilgili yapılan bu açıklamalardan sonra Devlet Ormanları ve özel ormanlar ile ilgili olarak şu açıklamaları yapmak yerinde olacaktır: 1982 Anayasası'nın 169. maddesi gereğince, "Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır. Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz. Bütün ormanların gözetimi Devlete aittir.
    Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Devlet ormanları kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zamanaşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz.
    Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez. Ormanların tahrip edilmesine yol açan siyasî propaganda yapılamaz; münhasıran orman suçları için genel ve özel af çıkarılamaz. Ormanları yakmak, ormanı yok etmek veya daraltmak amacıyla işlenen suçlar genel ve özel af kapsamına alınamaz."
    Önemle vurgulamak gerekir ki ister özel orman olsun, isterse devlet ormanı olsun, ormanlar bir ülkenin hayat kaynağıdır.
    Devlet ormanları ile özel ormanlar arasında orman yetiştirilmesi, bakımı konularında hiçbir fark bulunmamaktadır. Devlet ormanları, ormancılık bilimine göre devlet işletecek, özel ormanları ise yine ormancılık bilimine göre sahipleri işletecektir.
    Anayasa koyucu, ormanlara o kadar önem vermiştir ki; özel orman - devlet ormanı, ayrımı yapmadan "bütün ormanların gözetimi Devlete aittir" hükmünü Anayasa'ya koyarak özel ormanların gözetimini, yani ormancılık bilimine göre işletip, işletilmediğini denetlenmesi görevini Devlete vermiştir.
    08.09.1956 tarihinde yürürlüğe konulan 6831 sayılı Orman Kanunu'nun “hususi ormanlar” başlığı altında düzenlenen kanun maddelerinde ise;
    "Madde 50 - Hususi orman sahipleri, bu Kanun'un 7'nci maddesi hükümlerine göre tayin olunan orman hudutlarına Ziraat Vekaletince tesbit edilecek işaretleri koymaya mecburdurlar.
    Madde 51 - Hususi ormanlar, sahipleri tarafından yaptırılıp orman idaresince tasdik olunacak harita ve amenajman planlarına göre işletilir ve idare olunur. Bu plana riayeti orman idaresi kontrol eder. Tayin olunacak müddet içinde bu planları yaptırıp tasdik ettirmiyenlerin harita ve amenajman planları orman idaresince yapılır ve masrafı iki yılda ve dört müsavi taksitte kendilerinden alınır.
    Madde 52 – (Değişik : 22/5/1987 - 3373/11 md.) Ekim ve dikim suretiyle meydana getirilen hususi ormanlar hariç, hususi ormanlar 500 hektardan küçük parçalar teşkil edecek şekilde parçalanıp başkalarına temlik ve mirascılar arasında ifrazen taksim edilemez. Ancak, şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerlerdeki hususi orman alanlarında bu Kanun'un 17'nci maddesine göre izin almak ve yatay alanın yüzde altısını (% 6) geçmemek üzere imar planlamasına uygun inşaat yapılabilir. İnşaatların yapılmasında orman alanlarının tabii vasıflarının korunmasına özen gösterilir. Hususi ormanlar Orman İdaresince mahalli tapu idaresine bildirilir.
    Madde 53 - Hususi ormanların sahipleri mütaaddit olursa bunlar içlerinden birini veya bir başkasını orman idaresine karşı mesul müdür olarak göstermek mecburiyetindedirler. Üç ay zarfında göstermedikleri takdirde, orman idaresi o yer Sulh Hukuk Mahkemesinden bir mesul müdür seçilmesini talebeder.
    Madde 54 - Hususi ormanlarda yapılacak plan, damga, istihsal ve murakabe işlerinde çalışan orman memurlarının kanuni harcırah ve masrafları hususi orman sahipleri tarafından ödenir. Bu harcırah ve masrafların karşılığı, bilahara mahsubu yapılmak üzere ve avans olarak orman veznesine peşinen yatırılır.
    II. İdare ve muhafaza:
    Madde 55 - Hususi ormanların idare ve muhafazaları, Devletin kontrol ve murakabesi altında olmak üzere bu kanun hükümlerine göre sahiplerine aittir.
    Madde 56 - Bu kanunun Devlet ormanları hakkındaki 14, 15, 17, 19'uncu maddeleriyle "Orman emvalinin bedeli ödenmeden veya karşılığı banka mektubu, Devlet ve ... tahvileriyle temin edilmeden" kaydı müstesna olmak üzere 41, 42 nci maddeleri hükümleri hususi ormanlarda da tatbik olunur. Tohum ve fidandan yetiştirilecek hususi orman sahipleri bu kanunun 14'üncü maddesinin (A) ve (B) bentlerinde yazılı hükümlerden müstesnadır. Bu ormanlarda avlanma, otlatma ve meyvaların toplanması bu kanun hükümleri dahilinde sahiplerinin iznine bağlıdır.
    Anayasanın 169 ve 6831 sayılı Orman Kanunu'nun 08.09.1956 tarihinden beri yürürlükte bulunan 50, 51, 53, 54, 55 ve 56. maddelerinden de anlaşılacağı gibi "Özel Ormanların İdare ve Mahafazaları, Devletin Kontrol ve murakabesi altında olmak üzere bu kanun hükümlerine göre sahiplerine aittir" hükümlerine yer verilmiştir.
    Bu hükümlere göre devlet ormanları hakkında yasada öngörülen hukuk ve ceza hükümleri aynen özel ormanlarda da uygulanacağından, somut olayda dava konusu taşınmaz 1981 yılında ilan edilen çalışmada özel orman olarak sınırlandırılıp bu işleme karşı süresinde açılıp özel orman sınırlandırılması iptal edilmediğinden, taşınmazın kişi adına özel mülk olarak kayıtlı olması doğru değildir. Ne var ki taşınmazın davalı Şirkete ait özel orman olduğu hususu da kesinleşen mahkeme kararları ile sabittir.
    Eldeki davada, davacı ... tarafından, taşınmazın tapusunun iptali ile adına tescili talep edilmiş olup, dava konusu taşınmazın özel orman olduğu, bu sebeple davacı Hazinenin tescil talebinin reddine karar verilmesi gerektiği, ne var ki, Anayasanın 169. ve 6831 sayılı Orman Kanunu'nun 50 ila 56. maddeleri hükümlerine göre özel ormanlarda Devletin kontrol ve murakabesi devam ettiği anlaşıldığından, “çoğun için de az da vardır” ilkesi gereğince dava konusu taşınmazın davalı şirket adına özel orman vasfıyla tesciline karar verilmesi gerekirken, aksi düşünce ile taşınmazın özel orman vasfıyla Hazine adına tesciline karar verilmesi doğru olmayıp, hükmün açıklanan gerekçelerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı ...Ş. vekilin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 3.815,00 TL avukatlık ücretinin davacı Hazineden alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davalıya verilmesine, taraflarca HUMK'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, istek halinde peşin harcın temyiz edene iadesine, 29.03.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi