Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar; murisleri İ. U."nun mirasçılarından mal kaçırmak maksadı ile mesken cinsinde çekişmeli taşınmazı kızı S. A."tan olan torunu davalı- O. A."a ve bir mesken ile bir dükkan vasfında taşınmazı da kızı N. T.dan olan torunu F. T." ya görünürde satış işlemi yapmak sureti ile bağışladığını, murisin terekesinin bir araç ile ev eşyalarından ibaret olduğunu, temliki işlemin miras haklarını etkilediğini ileri sürerek; davaya konu ..İli, ..İlçesi, ... Mahallesi, Pafta... , Parsel: 7302 sayılı taşınmazın, 1. kat , 5 nolu mesken cinsinde bağımsız bölümünün davalı adına oluşan tapu kaydının muris muvazaası hukuksal sebebine dayalı olarak iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline, 2. kademe olarak tenkisine , davalının el atmasının önlenmesine karar verilmesi isteminde bulunmuş iseler de ; dava açıldıktan sonra çekişmeli taşınmazın 3. kişiye satışı üzerine HUMK.nun 186 maddesi doğrultusunda seçimlik hak kullanımı sureti ile, taşınmazın satış işleminin muvazaalı olduğunu bilebilecek durumda olduğu ve iyiniyetli olmadığı iddiası ile husumetin yeni malik G. Ö."a yöneltildiğini belirterek tapu kaydının iptali- miras payları oranında tescil ve el atmasının önlenmesi davası olarak devam etmesini; bilahare ibraz edilen 19.02.2007 günlü dilekçe ile de, yeni malike yönelik tapu-iptal- tescil isteminin yerinde görülmemesi halinde tenkis alacağının tahsili yönünden değerlendirme yapılmasını istemişlerdir.
Davalı O. A.; gerçekte dava konusu taşınmazın tapu harç ve masraflarının külfetini azaltmak maksadı ile tapudaki satış bedelini emlak vergi rayicine uygun şekilde düşük gösterdiğini, dava konusu taşınmazın satış bedelini 8.500,00-TL olarak banka hesabına yatırmak sureti ile muris- dedesine ödediğini, temlik işleminin gerçek bir satış olduğunu , muris tarafından aynı taşınmazda bulunan 4 nolu meskenin davacı S. G.e, 8 nolu meskenin davacı R. Ö."ye bağışlandığının tenkis hesaplamasında gözönünde bulundurulması gerektiğini savunarak; davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Yargılamanın devam aşamasında dava konusu taşınmazın 3. kişiye satışı üzerine , davacı tarafın HUMK. nun 186 maddesi doğrultusunda husumet yönelttiği yeni malik-davalı ; diğer davalı ile arasında herhangi bir yakınlık veya bağlantı bulunmadığını, çekişmeli taşınmazı emlakçı vasıtası ile ve emlak komisyon ücretini ödeyerek satın aldığını, satış bedelinin kısmen elden , kısmen de davalının banka hesabına yatırmak sureti ile ödediğini ,dava konusu taşınmazı satın alım gücü bulunduğunu ve iyiniyetli olduğu savunarak ; davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; davalı O. A. dava tarihinden sonra çekişmeli taşınmazı elden çıkardığından, diğer davalı G.Ö."ın muvazaa olgusunu bildiği Ya da bilmesi gerektiği kanıtlanamadığından muris muvazaası nedeni ile tapu iptali- tescil istemli davanın reddine, tenkis isteminin kabulü ile davacı A. U. lehine 16.486,00-TL, davacı R.Ö. lehine 6.171,00-TL ve davacı S. G. lehine 6.171,00-TL .nin davalı O. A."tan tahsiline , davalılar O.A. ve G. Ö. lehine vekalet ücreti tayinine karar verilmiştir.Karar davacılar ve davalı okan albayrak tarafından, süresinde temyiz edilmiş olmakla;Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı.
Dava; muris muvazaası hukuksal sebebine dayalı pay oranında iptal- tescil, olmadığı takdirde tenkis ve el atmanın önlenmesi isteklerine ilişkindir.
Mahkemece; tapu iptal -tescil isteğinin reddine, tenkis isteğinin ise eski malik-davalı O. A. yönünden kabulüne karar verilmiştir.
Gerçekten; dosya içeriği ve toplanan delillerden miras bırakanın çekişmeli taşınmazı, kızından olan torunu davalıya, mirasçılarından mal kaçırmak amacı ile aslında bağışladığı halde satış göstermek sureti ile temlik ettiği anlaşılmaktadır. Esasen bu husus mahkemenin de kabulündedir. Ne varki; taşınmaz yargılama sırasında davalı O.A. tarafından G.Ö. isimli kişiye temlik edilmiş ve o tarihte yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK. nun 186 maddesi uyarınca dava yeni malik G. Ö."a yöneltilmiştir.
Bilindiği gibi; gerek 1086 sayılı HUMK.nun 186 maddesi ve gerekse 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK.nun 125. maddesi gereğince taşınmazın , davalı tarafından temliki durumunda , davacının seçimlik hakkını eski malike karşı tazminat ya da yeni malike karşı ayın davası olarak kullanabileceği kuşkusuzdur.
Somut olayda; yukarıda değinildiği üzere, dava yeni malike yöneltildiğine göre artık yargılamanın yeni malike karşı yürütülmesi ve işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekir. Mahkemenin buna uygun düşmeyen gerekçesi yerinde değildir.
Öte yandan; yeni malik- davalı G.Ö.ın 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 2. maddesi anlamında iyiniyetli sayılıp sayılmayacağı ve bunun sonucu olarak aynı yasanın 1023 maddesinde öngörülen hukuki korumadan yararlanıp yararlanmayacağı yeterince araştırılmış değildir.
Bilindiği üzere; Hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları,dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle,alan kişinin iyiniyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla Medeni Kanunun 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989, tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023.maddesinin özel hükümleri getirilmiştir. Öte yandan bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş,bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış,iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş,değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarakta tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur.Belirtilen ilke M.K.nun 1023.maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1.fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tesçil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tesçile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.
Ne varki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin,iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır.Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi,hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı,kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta,şeklen iyi niyetli gözükeni değil,gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması,bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim bu görüşten hareketle "kötü niyet iddiasının def"i değil itiraz olduğu,iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğin den (resen) nazara alınacağı ilkeleri 8.ll.l99l tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.
Hal böyle olunca; mahkemece davalı-yeni malik G. Ö."ın iyiniyetli olup olmadığı yönünden, gerektiğinde tanıkların yeniden dinlenerek bu konuda bilgilerinin alınması, ayrıca gösterilecek diğer delillerin de toplanması; toplanan ve toplanacak delillerin birlikte değerlendirilmesi,davalı G. Ö."ın iyiniyetli olduğunun anlaşılması durumunda davanın tümden red edilmesi; kötüniyetli olduğunun anlaşılması durumunda ise paya ilişkin iptal-tescil ve el atmanın önlenmesi sureti ile davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken; noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir.
Davacı ile davalı O. A."ın temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı yasanın geçici 3 maddesi delaleti ile 1086 sayılı HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 23.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.