1. Hukuk Dairesi 2016/17386 E. , 2020/1642 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TENKİS
Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, mirasbırakan ..."in 41919 ada 1 parsel sayılı taşınmazını intifa hakkını üzerinde bırakarak davalı 2. eşine satış suretiyle temlik ettiğini, temlikin mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak yapıldığını, davalının evden kovması üzerine 18 yıl boyunca mirasbırakana baktıklarını ileri sürerek taşınmazın tapusunun iptali ile payları oranında adlarına tesciline, olmazsa tenkisine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, önceki eşinden aldığı nafakaları biriktirerek ve evlilik nedeniyle elde ettiği ziynetleri bozdurarak taşınmazı satın aldığını, mirasbırakanın önceki eşine ait 2 katlı evi satıp payına düşen bedeli ilk eşinden olan çocuklarına paylaştırdığını, davacı ..."e araba aldığını, davacı ..."in kredi borcunu ödediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, muvazaa olgusunun ispatlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ..."ın düzenlemiş olduğu rapor okundu, açıklamaları dinlendi, dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle davacıların ispat etmek istedikleri hususlarda yeterli derecede bilgi edinilmiş olmakla davalı tanığı Recep"in dinlenilmemesinin sonuca etkili olmadığı gözetilerek davanın kabul edilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; davalının yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 2.459,16 TL. bakiye onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 09/03/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
-KARŞI OY-
Dava, muris muvazaası hukuki sebebine dayalı tapu iptal-tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı vekili, diğer temyiz taleplerinin yanında tanığı ..."in dinlenmediği gerekçesiyle kararı temyiz etmiştir.
Dosya incelendiğinde, tanık Recep"in, davacı tanıkları dinlenirken salonda bulunduğunun anlaşılması nedeniyle dinlenme talebinin reddedildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere tanıkların nasıl dinleneceği 6100 sayılı HMK"nın 261. maddesinde düzenlenmiş, "Tanıklar, hakim tarafından ayrı ayrı dinlenir ve biri dinlenirken henüz dinlenmemiş olanlar salonda bulunamazlar." hükmü getirilmiştir. Ne varki gerek bu maddede gerekse takip eden maddelerde, bu kurala aykırı olarak tanığın salonda bulunması halinde müeyyidesinin ne olacağı düzenlenmemiştir.
Birçok Yargıtay kararında tanıkların birlikte dinlenmesinin yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle kararların bozulduğu görülmektedir. Bozulan bu kararlardan sonra mahkemenin yapması gereken iş tanıkların ayrı ayrı dinlenmesidir. Birlikte dinlenilen tanıkların bir daha dinlenemeyeceğini kabul etmek mümkün değildir.
Hal böyle olunca, davacı tanıkları dinlenirken salonda bulunan tanığın dinlenmesinden vazgeçmenin yasal dayanağı bulunmamaktadır.
Diğer yandan, yargılama sırasında duruşma düzeninden sorumlu olan hakimdir. Duruşmayı yönetmek, henüz dinlenmeyen tanıkların duruşma salonuna girip girmediğini mübaşir vasıtasıyla denetlemek hakimin sorumluluğundadır.
Taraflardan birinin tanığının bu gerekçeyle dinlenmemiş olması, yine tarafların kaynağını yasadan almayan bir müeyyide ile karşı karşıya kalması anlamına gelmektedir.
Henüz dinlenmeyen tanığın, diğer tanıklar dinlenirken duruşma salonunda olması ve bunun sonradan fark edilmesi halinde olsa olsa bu tanığın ifadesi değerlendirilirken kendinden önce dinlenen tanıkların beyanlarından etkilenip etkilenmediği değerlendirilmeli, beyanına itibar edilip edilmeyeceği buna göre belirlenmelidir.
Sonuç itibariyle, usulsüz olarak dinlenmeyen davalı tanığı Recebin dinlenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bu usulü eksikliğe rağmen davanın kabulü yönünde verilen kararın bozulması gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun onama görüşüne katılmıyorum.