10. Hukuk Dairesi 2015/13119 E. , 2015/14825 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : İş Mahkemesi
Dava, rücûan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilâmında belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1)Davacı Kurum, 18.07.2003 tarihli iş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirlerden oluşan Kurum zararının 506 sayılı Yasa"nın 10 ve 26. maddeleri uyarınca rücûan tahsilini talep etmiştir. Mahkemece uygulama önceliği bulunduğu halde, 10. madde şartlarının oluşup oluşmadığının yöntemince araştırılmadığı anlaşılmaktadır.
506 sayılı Yasa"nın 9. maddesi - (Değişik : 25.08.1999 - 4447 / 12 md. Y.T. 08.09.1999) “İşveren çalıştıracağı kimseleri, işe başlatmadan önce örneği Kurumca hazırlanacak işe giriş bildirgeleriyle Kuruma doğrudan bildirmekle veya bu belgeleri iadeli-taahhütlü olarak göndermekle yükümlüdür. İnşaat işyerlerinde işe başlatılacak kimseler için işe başlatıldığı gün Kuruma veya iadeli-taahhütlü olarak postaya verilen işe giriş bildirgeleri ile Kuruma ilk defa işyeri bildirgesi verilen işyerlerinde işe alınan işçiler için en geç bir ay içinde Kuruma verilen veya iadeli-taahhütlü olarak gönderilen işe giriş bildirgeleri de süresi içinde verilmiş sayılır.
(Ek : 14.07.1999 - 4410 / 1 md.) ... Bakanlığı"nın sigortalı olarak yurtdışı göreve atanan personeli için işe giriş bildirgeleri ise, Kuruma en geç üç ay içinde gönderilir.” düzenlemesini öngörmektedir. Anılan yasanın 10. maddesine göre ise 9. maddede öngörülen işe giriş bildirgesini süresinde Kuruma intikal ettirmeyen işverenler hakkında 26. maddede öngörülen sorumluluk halleri aranmaksızın, zararlandırıcı sigorta olayı nedeniyle Kurum tarafından bağlanan gelir ve harcamanın işverenden tahsil edileceğini düzenlemiştir. Yani, davalı işverenin 506 sayılı Kanunun 25.08.1999 tarih ve 4447 sayılı Kanunun 2. maddesiyle değiştirilen ve 08.09.1999 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 9 ve 10.maddesi hükmüne göre rücu alacağından sorumluluğu için; işe giriş bildirgesinin sigortalının, işe başlatılmasından önce verilmemiş olması ve zararlandırıcı sigorta olayının da işe giriş bildirgesinin kuruma verilmesinden önce meydana gelmesi gerekir.
Bununla birlikte, olay tarihinde yürürlükte bulunan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 5. maddesinde işyerinin bildirilmesi; 14. maddesinde ise 506 sayılı Yasa"nın 9. maddesine paralel olarak, inşaat işyerlerinde işe başlayan sigortalılar için işe başlatıldığı gün, Kuruma ilk defa İşyeri Bildirgesi verilen işyerlerinde ise en geç bir ay içinde Kuruma verilen bildirgelerin süresi içinde verilmiş sayılacağı düzenlemelerine yer verilmiştir.
Dosya kapsamına göre, olayın meydana geldiği binada zemin, 1. 2. ve 3. normal katlarının önceden tamamlanarak iskana açıldığı, 4. katta inşaat faaliyetlerine çatının sökülerek yeniden kat yapımı olarak çalışmalara başlandığı, kurum müfettiş raporunda, davalı ...’nin inşaatın 1994 yılında tamamlandığı, 4. katın yapımı için 15.08.2002 tarihinde ruhsat alındığını, işyeri dosyasının ise 30.07.2003 tarihinden itibaren açıldığını beyan ettiği, sonuç olarak inşaatın tescil tarihinin eski çatının sökülmeye başlandığı 13.07.2003 tarihi olduğu, işveren tarafından 30.07.2003 tarihinde tescil ettirilen 1005970 sicil sayılı işyerinin tescil tarihinin de 13.07.2003 tarihi olarak düzeltilmesi gerektiği, alınan beyanlara göre kazalının beton kalıplarının çakılmaya başlandığı 16.07.2003 tarihi itibariyle çalışmaya başlandığının bildirildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece, öncelikle, iş kazasının meydana geldiği işyerinin hangi tarih itibarıyla 506 sayılı Yasa kapsamına alındığı, kazalı için işe giriş bildirgesinin verilip verilmediği ve şayet verilmişse, Kuruma intikal tarihi açık ve net biçimde saptanmalı; ve özellikle zemin, 1. 2. ve 3. katların yapımı için daha önce Kuruma işyeri bildirgesi verilip verilmediği, verilmişse kimin adına işyeri tescilinin sağlandığı, hangi tarihte 506 sayılı Yasa kapsamına alındığı araştırılmalı, buna göre işyerinin yeni tescil edilen bir inşaat işyeri mi yoksa eski inşaat işyerinin devamı niteliğinde olup olmadığı belirlendikten sonra, yukarıda yapılan açıklamalar ışığında tarafların sunduğu tüm deliller hep birlikte değerlendirilerek somut olayda 506 sayılı Yasanın 9. ve 10.maddesi hükmündeki koşulların oluşup oluşmadığı tespit edilerek varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
2) Peşin değer, gelecekte ödenecek gelirlerin, yaş, kesilme ihtimali ve Kurumca belirlenecek iskonto oranı dikkate alınarak hesaplanan tutarını ifade etmektedir.
506 sayılı Kanunun 26’ıncı maddesindeki “...sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarlarla sınırlı olmak üzere...” bölümünün, Anayasa Mahkemesince 23.11.2006 tarih ve 2003/10 Esas 2006/106 Karar sayılı kararı ile iptal edilmiş olması karşısında, Kurumun bu maddeden doğan rücu hakkının, “halefiyete” değil, “kanundan doğan basit rücu hakkına” dayandığının kabul edilmesi ve bu kabul çerçevesinde, Kurumun rücu alacağının, ilk peşin değerin kusura tekabül eden miktarıyla sınırlı bulunması; fiili ödemenin mevcudiyeti halinde ise, kurumun talep edebileceği miktarın hesabının da aynı şekilde gerçekleştirilmesi gerekmekte olup; şayet ilk peşin sermaye değerli gelir, fiili ödeme miktarından düşük ise o takdirde ilk peşin sermaye değerine itibar edilmesi; aksine fiili ödeme miktarı ilk peşin değerden düşük ise o takdirde de fiili ödeme miktarının esas alınması gerekir. Şüphesiz, somut olayda, Kurumun rücu alacağının belirlenmesinde gerçek zarar (tavan) hesabı yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
Eldeki dosyada, sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirlerin; gelire giriş tarihinde geçerli ilk peşin sermaye değeri ile geliri kesilen hak sahibinin bulunması nedeniyle fiili ödeme miktarları Kurumdan sorulup mevcut çelişki giderildikten sonra yukarıda yapılan açıklamalar ışığında değerlendirme yapılarak, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, gerçek zarar hesabı yapan hatalı hesap raporuna itibar edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
3) 506 sayılı Yasaya dayalı olarak açılan rücuan tazminat davalarında faizin başlangıç tarihi gelirler yönünden tahsis onay tarihi, masraflar yönünden ise her bir masrafın sarf ve ödeme tarihidir. Rücu davalarında tazminat sorumlularının ayrıca temerrüde düşürülmesi zorunluluğu bulunmamaktadır.
Eldeki dosyada, davalı ... tarafından 22.09.2005 ve 02.10.2009 tarihlerinde Kuruma ödeme yapıldığı anlaşılmakla, Mahkemece, davalıların ödeme tarihlerinden onay tarihine kadar işlemiş faiz alacağından da sorumlu olduğu gözetilmeksizin, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 14.09.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.