Abaküs Yazılım
10. Daire
Esas No: 2019/6381
Karar No: 2021/1274
Karar Tarihi: 22.03.2021

Danıştay 10. Daire 2019/6381 Esas 2021/1274 Karar Sayılı İlamı

T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2019/6381
Karar No : 2021/1274

TEMYİZ EDEN (DAVACILAR): 1- …
2- …
VEKİLLERİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı / …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN_KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacılar tarafından, davacılardan …'in … Devlet Hastanesinde gerçekleştirilen doğum sırasında ve sonrasında teşhis ve tedavisinde sağlık hizmetinin kusurlu işletilmesi nedeniyle uzuv kaybı gerçekleştiği ileri sürülerek uğranılan manevi zararlara karşılık toplam 150.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: …İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; olaya yönelik olarak Adli Tıp 2. İhtisas Kurulunca hazırlanan … tarih ve … sayılı raporda, ülkemiz yasalarına göre ebelerin normal doğum yaptırma ve lohusa döneminin takibinde bulunma yetkilerinin bulunduğunun bilindiği, uterus atonisinde (rahmin kasılmaması) ilk tedavi yönteminin medikal (ilaç uygulama) olduğunun tıbben bilindiği, kişinin doğum sonrası ilk takibinde kanamasının olmadığının saptandığı, vajinal kanama tespit edildiğinde de ilgili hekimin arandığı, ilgili hekim tarafından kişinin dikiş yerlerinin yeniden sütüre edildiği, uterus masajının uygulandığı ve uygun medikal tedavilerinin yapıldığı da göz önünde bulundurulduğunda, lohusa takibinin tıp kurallarına uygun yapıldığının anlaşıldığı, doğum sonrası gelişen uterus atonisinin önceden öngörülemeyen, engellenemeyen bir durum olduğu tıbben bilindiğinden kişinin kanama kontrolü sağlandıktan ve tansiyon basınç normale geldikten sonra ilgili hekimin hastaneyi terk etme eyleminin kusurlu olmadığı, uterus atonisine erken müdahale edilmediğinde mortal (ölümcül) seyrettiği de dikkate alındığında kişide gelişen uterus atonisine erken ve tıbba uygun müdahalelerinin yapıldığı, kişinin klinik şikayetleri, laboratuar verileri, patoloji ve fizik muayene bulguları birlikte değerlendirildiğinde uygulanan histerektomi (rahmin alınması) girişiminin endikasyonunun bulunduğu, aynı hal ve şartlarda bir kadın doğum hekiminden ve ebeden gösterilmesi gereken özenin gösterildiği, uygulanan medikal tedaviler, takip ve cerrahi girişimler bir bütün olarak değerlendirildiğinde uterus atonisi nedeniyle kişiye histerektomi uygulanması yönünden ilgili sağlık personellerine atfı kabil bir kusur tespit edilmediği yönünde görüş bildirildiği, bilirkişi raporundan, davacıya uterus atonisi gelişimi öncesi ve sonrasında uygulanan tıbbi müdahalelerin yukarıda belirtilen tanımıyla komplikasyon olarak değerlendirilmesi gerektiği, uygulanan işlemlerde tıbbi gerekliliklere uygun davranıldığı, bilgi ve beceri eksikliği ile ihmalin bulunmadığı, bu durumda, davacının doğum sırasında ve sonrasında teşhis ve tedavisinde sağlık hizmetinin kusurlu işletilmediği anlaşıldığından, meydana gelen zararda davalı idarenin hizmet kusuruna dayalı tazminat sorumluluğunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacılar tarafından, annenin doğum sonrası saat 19.00'da başlayan şiddetli kanamasına 20.30'da yanlış tanı konulduğu, 22.00'a kadar müdahale edilmediği, hastanede olmasına rağmen geç ve yanlış müdahalede bulunulduğu, bu şekilde uzuv kaybına sebebiyet verildiği, 21.30'da kanamaya ilişkin kayıtlarda silinti olduğu, 20.30'da vajinal masaja başlandığına dair bir kayıt olmadığı, başlanmış olsa bile gecikildiği, ebelere de bu yönde bir talimat verilmediği, tansiyonu 8/4 iken kanaması devam ederken doktorun hastaneyi terk ettiği, vajinal sütür atıldıktan sonra kanamanın başka nedene dayanıp dayanmadığının araştırılmadığı ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, dosyadaki Adli Tıp Kurumu raporunda dava konusu olayda hizmet kusuru bulunmadığının belirtildiği, doğum salonu müşahade formunda davacının 21.30'da kanamasının olmadığına ilişkin işarette herhangi bir silinme olmadığı, temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :

MADDİ OLAY :
Davacılardan …'in, … Devlet Hastanesinde 04/03/2013 tarihinde miadında ağrılı gebe olarak başvuruda bulunduğu, burada yapılan travay takibinin ardından 3400 gram erkek bebeğin doğurtulduğu, sonrasında kanaması olduğunun tespit edildiği, vajinal sütür atılmak suretiyle kanama durdurulmuş ise de akabinde tekrar başlaması sonrasında yapılan ameliyat ile rahminin alındığı, davacılar tarafından da adı geçenin doğum sırasında ve sonrasında teşhis ve tedavisinde sağlık hizmetinin kusurlu işletildiğinden bahisle uğranılan zarara kaşılık tazminat istemiyle yapılan başvurunun reddi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davalarıdır. Bu tür davalarda mahkeme, hem olayın maddi yönünü, başka bir ifadeyle zararı doğuran işlem veya eylemleri, hem de bundan çıkabilecek hukuki sonuçları tespit edecektir.
İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas alındığından, olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de her halde sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır. Bu bağlamda hizmet kusuru, özel hukuktaki anlamından uzaklaşarak nesnelleşen, anonim bir niteliğe sahip, bağımsız karakteri olan bir kusurdur. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturmaktadır.
Diğer taraftan, idarelerin kamu hizmetlerinin gereği gibi işlemesini sağlayacak organizasyonları yaparak yeterli araç ve gereçle donatılmış bina, tesis ve araçlarda hizmetin özelliğine uygun olarak seçilen ve yetişmiş personelle hizmeti yürütmek yükümlülüğünün bulunduğu da tartışmasızdır.
Zarar gören kişinin hizmetten yararlanan durumunda olduğu ve hizmetin riskli bir nitelik taşıdığı sağlık hizmetinde, idarenin tazmin yükümlülüğünün doğması için; zararın, idarenin hizmet kusuru sonucu meydana gelmiş olması gerekmektedir.
Manevi tazminat, mal varlığında meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin aracı değil, tatmin aracıdır. Olay nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlar. Belirtilen niteliği gereği manevi tazminatın zenginleşmeye yol açmayacak şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Manevi zararın varlığı, sadece şeref, haysiyet ve onur kırıcı işlem ve eylemlere ya da kişilerin vücut bütünlüğünde meydana gelen sakatlık haline veya ölüm nedeniyle ağır bir elem, üzüntü duyulması şartına bağlı olmayıp, idarenin yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetini gereği gibi eksiksiz olarak sunamaması nedeniyle ilgililerin yeterli hizmet alamamalarından dolayı üzüntü ve sıkıntı duymaları manevi zararın varlığı ve manevi tazminata hükmedilmesi için yeterli bulunmaktadır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Uyuşmazlıkta, olaya yönelik olarak Adli Tıp 2. İhtisas Kurulu tarafından hazırlanan … tarih ve … sayılı raporda, "ülkemiz yasalarına göre ebelerin normal doğum yaptırma ve lohusa döneminin takibinde bulunma yetkilerinin bulunduğunun bilindiği, uterus atonisinde (rahmin kasılmaması) ilk tedavi yönteminin medikal (ilaç uygulama) olduğunun tıbben bilindiği, kişinin doğum sonrası ilk takibinde kanamasının olmadığının saptandığı, vajinal kanama tespit edildiğinde de ilgili hekimin arandığı, ilgili hekim tarafından kişinin dikiş yerlerinin yeniden sütüre edildiği, uterus masajının uygulandığı ve uygun medikal tedavilerinin yapıldığı da göz önünde bulundurulduğunda, lohusa takibinin tıp kurallarına uygun yapıldığının anlaşıldığı, doğum sonrası gelişen uterus atonisinin önceden öngörülemeyen, engellenemeyen bir durum olduğu tıbben bilindiğinden kişinin kanama kontrolü sağlandıktan ve tansiyon basınç normale geldikten sonra ilgili hekimin hastaneyi terk etme eyleminin kusurlu olmadığı, uterus atonisine erken müdahale edilmediğinde mortal (ölümcül) seyrettiği de dikkate alındığında kişide gelişen uterus atonisine erken ve tıbba uygun müdahalelerinin yapıldığı, kişinin klinik şikayetleri, laboratuar verileri, patoloji ve fizik muayene bulguları birlikte değerlendirildiğinde uygulanan histerektomi (rahmin alınması) girişiminin endikasyonunun bulunduğu, aynı hal ve şartlarda bir kadın doğum hekiminden ve ebeden gösterilmesi gereken özenin gösterildiği, uygulanan medikal tedaviler, takip ve cerrahi girişimler bir bütün olarak değerlendirildiğinde, uterus atonisi nedeniyle kişiye histerektomi uygulanması yönünden ilgili sağlık personellerine atfı kabil bir kusur tespit edilmediği" yönünde görüş bildirilmiştir.
Kişilerin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlal edildiği iddiasıyla tıbbi ihmale dayalı açılan tam yargı davalarında, hizmet kusurunun tespitine yönelik olarak olayların oluşumuna ilişkin delilleri değerlendirmekle görevli olan mahkemelerce, somut verilere dayanılarak karar verilmemesi halinde, kişilerin anayasal haklarını korumaya yönelik yeterli yargısal güvence sağlanmamış olacaktır.
İdare Mahkemesince, yukarıda özetlenen rapordan hareketle davanın reddine karar verilmiş ise de, dava dosyası kapsamında doğum salonu gebelik müşahade formunun fotokopilerinin bulunduğu, aslının bulunmadığı, bu fotokopi incelendiğinde, olay tarihinde saat 17.20'de doğumun gerçekleştiği, saat 19.00'da kanama tespit edildiği, 19.30'da (tansiyonu 10/5) çok fazla kanama olduğu, doktora haber verildiği, hastaya vajinal sütür atılması suretiyle kanamanın durdurulduğu, 20.15'te (tansiyon 8/4) kanama varken 20.30'da (tansiyon 7/4) kanama olmadığı, 21.30'da (tansiyon 10/5) kanamanın olmadığı anlamında "-" şeklinde işaret bulunmakla birlikte takip çizelgesinin satır çizgisini de kapsayacak şekilde bir silintinin olduğu, 22.00'da kanamanın tekrar başladığı, 22.30'da ameliyata alındığı, bu formdaki notta ise, doktorun vajinal sütür atarak kanamayı durdurup hastanın yatağına alınmasından yarım saat sonra kanamanın tekrar başladığının belirtildiği görülmüş olup, söz konusu formdaki çizelgeye göre hastanın 20.30 ve 21.30 saatlerinde kontrolünde kanama tespit edilmeyip, 22.00'da kanaması başladığı, bununla birlikte kanamanın durdurulup hastanın yatağına alınmasından yarım saat sonra kanamanın tekrar başladığı dikkate alındığında, hastanın kanamasının hangi saatte tekrar başladığı, 21.30'daki tespitlere yönelik satırda silinti bulunup bulunmadığı hususları anlaşılamamaktadır.
Bu nedenle, …'in 04/03/2013 tarihinde … Devlet Hastanesinde gerçekleşen doğumunun öncesi ve sonrası sürece ait hasta dosyasının aslı temin edilerek, doğum salonu gebelik müşahade formunda karalama, silinti, tahribat gibi bir durumun olup olmadığı değerlendirilerek davacıların manevi tazminat talebi hakkında karar verilmesi gerekirken eksik inceleme sonucu verilen İdare Mahkemesi kararında hukuka uyarlık görülmemiştir.
Öte yandan, davacılardan …'in … Devlet Hastanesinde gerçekleştirilen doğum sırasında ve sonrasında teşhis ve tedavisinde sağlık hizmetinin kusurlu işletilmesi nedeniyle uzuv kaybı gerçekleştiğinden bahisle uğranıldığı iddia edilen toplam 150.000,00 TL manevi tazminatın ödenmesine karar verilmesi isteminden kaynaklanan işbu davanın ihbarı için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesi ile anılan maddenin atıfta bulunduğu 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 61. ve devamı maddeleri hükümleri uyarınca gerekli koşulların oluştuğu anlaşılmakta olup, Mahkemece, esastan yeniden karar verilirken dava konusu olayda idare ile arasında rücu ilişkisi doğabilecek kişi veya kişilerin tespit edilerek davanın res'en ilgililere davaya müdahil olabilme haklarını kullanabilmelerini teminen davanın ihbarı gerektiği açıktır.


KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1.Davacıların temyiz istemlerinin kabulüne,
2. Yukarıda özetlenen gerekçeyle davanın reddine ilişkin temyize konu … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (on beş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22/03/2021 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.


(X)-KARŞI OY :
Uyuşmazlıkta, dava dosyasında bulunan bilgi ve belgeler ile Adli Tıp Kurumu raporu birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu olayda, davalı idareye atfedilebilecek bir hizmet kusuru tespit edilmediğinden, davacıların manevi tazminat istemlerinin reddi yolundaki temyize konu İdare Mahkemesi kararı usule ve hukuka uygun olup, onanması gerekirken, aksi yönde oluşan karara katılmıyoruz.

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi