Esas No: 2019/1235
Karar No: 2021/1333
Karar Tarihi: 23.03.2021
Danıştay 10. Daire 2019/1235 Esas 2021/1333 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2019/1235
Karar No : 2021/1333
TEMYİZ EDEN (DAVACILAR): 1- …
2- …
3- …
4- …
VEKİLLERİ : Av. …
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Bakanlığı / …
VEKİLLERİ : Hukuk Müşaviri Av. …
Hukuk Müşaviri Av. …
İSTEMLERİN_KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … İdare Dava Dairesi'nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacıların yakını 23/10/1997 doğumlu müteveffa …'ın Manisa Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinde 26/09/2016 tarihinde tedavi görmekte iken meydana gelen vefatı olayında davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle, annesi … için 7.000,00 TL maddi, 7.000,00 TL manevi; babası … için 7.000,00 TL maddi, 7.000,00 TL manevi; kardeşi … için 5.000,00 TL maddi, 5.000,00 TL manevi; kardeşi … için 5.000,00 TL maddi, 5.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 24.000,00 TL maddi, 28.000,00 TL manevi tazminatın (12/04/2018 tarihli miktar artırım dilekçesi ile annesi … için 108.907,60 TL maddi, 250.000,00 TL manevi; babası … için 85.758,55,00 TL maddi, 250.000,00 TL manevi; kardeşi … için maddi tazminattan vazgeçilerek, 150.000,00 TL manevi; kardeş ... için talep edilen 5.000,00 TL maddi tazminattan vazgeçilerek 150.000,00 manevi tazminat suratiyle olmak üzere toplam 994.666,15 TL tazminatın) olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi'nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; müteveffa …'ın Manisa Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinde tedavi gördüğü esnada 26/09/2016 tarihinde vefat etmesi neticesinde ailesi tarafından ilgililer hakkında şikayetçi olunması akabinde … Cumhuriyet Başsavcılığı'nın soruşturma dosyasının anılan İhtisas Kuruluna göndermesi akabinde, Adli Tıp Kurumu 1. Adli Tıp İhtisas Kurulunca yapılan inceleme sonucunda düzenlenen … tarih ve … karar sayılı raporda özetle; " ...müteveffanın odasında yatağında yüzüstü halde hareketsiz bulunduğu, mevcut güvenlik kamera görüntülerinin incelenmesinden, hastanın saat 19:02:53'te yatağında dizlerinin üzerinde yüzüstü pozisyon alıp yüzünü yastığa dayadığı ve bu saatten görevlilerin odaya gelerek hastaya müdahale ettiği saat 19:26:12'ye kadar yüzünün yastıkla temas halinde olduğunun görüldüğü, tüm bu hususlar dikkate alındığında sonuç olarak, hastanın Manisa Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesinde muayenesinin yapıldığı, gerekli tetkiklerin ve konsültasyonlarının yapılmış olduğu, tedavisinin uygun şekilde düzenlendiği, alınan EKT kararının uygun olduğu, ancak EKT yapılamadan kişinin yatağında yüzüstü halde ölü olarak bulunduğu, katatonik hastaların aldıkları pozisyonda kalma eğiliminde oldukları, kişinin aldığı pozisyonun takibinden sorumlu olan hemşireler tarafından düzeltilmesi gerekirken ancak ölümünden sonra fark edildiği cihetle; saat 19:02:53 ile 19:25:12 arasındaki zaman diliminde kişinin takibinden sorumlu olan hemşirenin kusurlu olduğu, kişinin takibinden sorumlu olan hemşirenin kusurlu eylemi ile kişinin 26/09/2016 tarihindeki ölümü arasında illiyet bağı bulunduğu" yolunda görüş bildirildiği, davacıların yakının ölümünde davalı idarenin tazmin sorumluluğu bulunduğu sonucuna varıldığı, davacılardan anne ... ve baba ...'ın dava konusu olay nedeniyle ölenin desteğinden yoksun kalmalarıyla oluşan maddi zarar tutarlarının belirlenmesi için hesap bilirkişisine yaptırılan inceleme sonucu düzenlenen ve 23/03/2018 tarihinde kayda giren bilirkişi raporunda; TRH 2010 Tablosu itibariyle anne …'ın toplam 108.907,60 TL ve baba …'ın toplam 85.758,55 TL maddi zararının olduğunun tespit edildiği, 12/04/2018 tarihli dilekçe ile davacılardan anne … ve baba … için talep edilen maddi tazminat tutarlarının miktar arttırım dilekçesi ile ayrı ayrı sırasıyla 108.907,60 TL ve 85.758,55 TL olarak arttırıldığı, manevi tazminat açısından, hizmet kusurunun ağırlığı ve hukuka aykırılığın derecesi, olayda duyulan elem ve ızdırabın şiddeti de dikkate alındığında davacılardan anne … için 50.000,00TL, baba … için 50.000,00 TL manevi, kardeş … için 25.000,00 TL manevi, diğer kardeş …. için 25.000,00 TL manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalı idarece davacılara ödenmesine, dava dilekçesinde belirtilen 14.000,00 TL maddi ve 28.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 42.000,00 TL'sinin idareye başvuru tarihi olan 23/11/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle, maddi tazminatın 180.666,15 TL'si ve manevi tazminatın 122.000,00 TL olmak üzere toplam 302.666,15 TL'sinin ise miktar artırım dilekçesinin davalı idare kayıtlarına girdiği 08/05/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte, dava dilekçesinde talep edilmesine rağmen miktar artırım dilekçesinde yer verilmeyen iki kardeş için 10.000,00 TL maddi tazminata ilişkin kısmının feragat nedeniyle ve fazlaya ilişkin toplam 650.000,00 TL manevi tazminat ve faiz talebinin reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: …Bölge İdare Mahkemesi … İdare Dava Dairesi'nce; istinaf başvurularına konu …İdare Mahkemesi kararının hukuka ve usûle uygun olduğu, davalı idare ve davacılar tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurularının reddine faiz yönünden idareye başvuru tarihi olan 23/11/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle kısmının başvuru dilekçesinin idare kayıtlarına girdiği 30/11/2016 tarihinden itibaren olarak düzeltilmesine, anılan Kanun'un 46. maddesi uyarınca Danıştay ilgili Dairesine temyiz yolu açık olmak üzere karar verilmiştir.
TEMYİZ_EDENLERİN_İDDİALARI : Davacılar tarafından, manevi tazminatın caydırıcılıktan uzak olduğu, hukuka aykırı fiili özendirecek bir miktara hükmedildiği, 19 yaşında vefat eden çok genç bir insanın anne, baba ve kardeşlerinin manevi acısı için uygun takdir edilmediği, davalı tarafa dava açılmadan önce davalı idareye yapılan başvuruda ıslahla arttırılan miktardan daha fazla tazminat talep edildiğinden arttırılan miktara da idareye başvuru tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken, faizin ıslah tarihinden itibaren hesaplanmasının usul,yasa ve uygulamaya uygun olmadığı ileri sürülmektedir. Davalı idare tarafından, faizin başlangıç tarihi ile ilgili belirsizlik olduğu, savcılıkça alınan raporun taraflarına tebliğ ile itiraz hakkı tanınması gerektiği, hesap bilirkişi raporuna yapılan itirazların kararda karşılanmadığı, ıslah ile manevi tazminat miktarın arttırılması için sonradan ortaya çıkan olgular, uzuv kaybı, maluliyet oranı artması gibi bir durum olması gerektiği, somut olayda davacıların dava açarken bildikleri olgulara yenisinin eklenmediği ileri sürülmektedir.
TARAFLARIN_SAVUNMALARI : Taraflarca savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY_TETKİK_HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz istemlerinin kabulü gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, tetkik hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra dosya tekemmül ettiğinden davalı idarenin yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin işin gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY:
Davacıların yakını müteveffa 23/10/1997 doğumlu …'ın ilk kez 20/05/2015 tarihinde çocuk psikiyatrisi bölümünde yatarak tedavisine başlanıldığı, bipolar kişilik bozukluğu teşhisi, babasında şizofreni teşhisi olan hastada içe kapanma uyuma isteği konuşmama bulgularına yönelik 37 gün yatarak tedavi sonrasında 26/06/2015 de taburcu edildiği, belli aralıklarla psikiyatri tedavisi devam ederken saldırganlaşma intihar düşüncesi katatonik şizofreni tanısı ile Manisa Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ne 24/09/2016 tarihinde gözlem odasına yatırıldığı,
26/09/2016 da kişiye EKT(elektroşok) planlandığı fakat yapılamadan, aynı tarihde gözlem odasındaki yatağında yüzüstü halde hareketsiz olarak bulunduğu,
Kamera kayıtlarında yapılan incelemede 18.40'da yatağında yattığı esnada kafasını kaldırıp yukarı bakıp sağına dönüp yattığı, 18.44'te yüzüstü dönerek yatmaya devam ettiği,19.02'de yüzünü yastığa koyup secde pozisyonunu aldığı ve 19.24'te odaya görevli gelene kadar bu şekilde kaldığı, odaya gelindiğinde görevlilerce tepki alınamayınca diğer görevlilere haber verildiği onlarında geldiği, 19.26'da kalp masajına başlandığı, sonuç alınamadığı, bunun üzerine, davacılar tarafından ...'ın Manisa Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinde tedavi görmekte iken ani bir şekilde ölümünde davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle, davalı idareye yapılan başvurunun zımnen reddi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın "Hak arama hürriyeti" başlıklı 36. maddesinde, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu hükme bağlanmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesiyle "bilirkişi" konusunda atıfta bulunulan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 450. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış ve aynı Kanun'un 447. maddesinin 2. fıkrası ile mevzuatta 1086 sayılı Kanun'a yapılan atıfların, 6100 sayılı Kanun'un bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılacağı hüküm altına alınmıştır.
6100 sayılı Kanun'un "Bilirkişi raporunun verilmesi" başlıklı 280. maddesinde; bilirkişinin, raporunu, varsa kendisine incelenmek üzere teslim edilen şeylerle birlikte bir dizi pusulasına bağlı olarak mahkemeye vereceği; raporun verildiği tarihin rapora yazılacağı ve duruşma gününden önce birer örneğinin taraflara tebliğ edileceği, "Bilirkişi raporuna itiraz" başlıklı 281. maddesinin 1. fıkrasında ise; tarafların, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri düzenlenmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Yukarıda aktarılan düzenlemeler uyarınca, Mahkemelerce esas hakkında karar verilmeden önce, bilirkişi raporunun birer örneğinin taraflara tebliğ edilmesi ve bilirkişi raporuna tarafların itiraz edebilmelerine olanak tanınması, uygulanması zorunlu bir usul kuralıdır.
Dava dosyanın incelenmesinden; davaya konu olay nedeniyle hemşireler …, … ve … hakkında 12/03/2018 tarihinde "Taksirle Ölüme Neden Olma" suçundan … Asliye Ceza Mahkemesi'nin E:.. esasına kayden ceza davası açıldığı, … Cumhuriyet Başsavcılığı'nın soruşturma dosyasının anılan İhtisas Kuruluna göndermesi akabinde, Adli Tıp Kurumu 1. Adli Tıp İhtisas Kurulunca yapılan inceleme sonucunda düzenlenen … tarih ve … karar sayılı rapor ile, ilgili hemşirelerin kusurlandırıldığı davacılar tarafından sunulan bu raporun İdare Mahkemesince hükme esas alındığı ancak raporların birer örneği taraflara tebliğ edilmeden esas hakkında karar verildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, Mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporları taraflara tebliğ edilmeden ve taraflara raporlara itiraz hakkı tanınmadan, hukuki dinlenilme hakkının kısıtlanması suretiyle davanın esası hakkında karar verilmesinde usul hükümlerine ve adil yargılanma hakkına uygunluk görülmemiştir.
Öte yandan, davacılar yakını …'ın Manisa Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nde yapılan uygulamalarda idarenin hizmet kusuru bulunması sebebiyle vefat ettiğinden bahisle uğranıldığı iddia edilen tazminatın ödenmesine karar verilmesi isteminden kaynaklanan işbu davanın ihbarı için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesi ile anılan maddenin atıfta bulunduğu 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 61. ve devamı maddeleri hükümleri uyarınca gerekli koşulların oluştuğu anlaşılmakta olup, Mahkemece, esastan yeniden karar verilirken dava konusu olayda idare ile arasında rücu ilişkisi doğabilecek kişi veya kişilerin tespit edilerek davanın res'en ilgililere davaya müdahil olabilme haklarını kullanabilmelerini teminen davanın ihbarı gerektiği açıktır.
Öte yandan davalı idare tarafından ıslah talebinin yalnızca maddi tazminat için geçerli olacağı manevi tazminatla ilgili olarak ıslahın kabul edilemeyeceği öne sürülmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 16. maddesinin dördüncü fıkrasına 11/04/2013 tarih ve 6459 sayılı Kanunun 4. maddesi ile eklenen hüküm ile, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktarın, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabileceği ve miktarın artırılmasına ilişkin dilekçenin otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edileceği kuralı getirilmiş; 6459 sayılı Kanunun 5. maddesi ile 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'na eklenen geçici 7. maddeyle de, söz konusu hükmün kanun yolu aşaması dahil, 6459 sayılı Kanunun yürürlük tarihinde derdest olan davalarda da uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.
Yukarıda yer alan hükümler uyarınca; ıslah müessesi davanın görülmesi sırasında tarafların kusurlarında, zararı doğuran nedenlerin ve olayların tespitinde ve uğranılan zararın miktarında bir değişiklik olması durumunda maddi tazminat için işletileceği gibi; zararı doğuran olayın meydana geliş biçiminin yeni ortaya çıkan bulgu ve tespitler sonucu, kişilerin manevi yönden çok daha fazla etkilendiğinin saptanması halinde manevi tazminat için de uygulanabilir. Ancak bu durumun istisnai bir durum olduğu ve manevi zararın sonradan gerçekten artmış olduğunun tespiti halinde işletilebileceği kuşkusuzdur.
Ayrıca manevi tazminat talepleri açısından konunun manevi tazminatın amacı ve niteliğinin dikkate alınması suretiyle ele alınması gerektiğinde de duraksama bulunmamaktadır.
Manevi tazminat, olay nedeniyle duyulan elem ve ıztırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlar. Manevi zararın niteliği gereği sonradan gelişen veya öğrenilen yeni bir olgu olmadığı sürece kişinin manevi varlığında oluşan zararın arttığından bahsedilemez. Dolayısıyla somut olayda manevi tazminat miktarın sonradan arttırılmasına neden olacak olay anında olmayan sonradan gelişen veya öğrenilen yeni olgularında davacılara sorularak bu durumların manevi varlıklarında oluşan zararı ne şekilde arttırdığı hususlarının da dosya da açıkça ortaya konulması gerekmektedir.
Öte yandan Mahkeme kararında davacılardan müteveffanın kardeşlerinin dava açarken talep etmiş olduğu maddi tazminat isteminden miktar artırım dilekçesinde bahsetmediği bu kısım açısından feragat ettiği sonucuna varılarak bu kısma yönelik olarak idare lehine maktu vekalete hükmedilmiştir. Davacılar tarafından istinaf dilekçesinde kardeşlerin maddi tazminat talebinden feragat edilmediği belirtilmiştir.
Sıhhatli bir şekilde oluşan feragat iradesi, mahkemeye verilecek bir dilekçe ile yazılı bir şekilde açıklanabileceği gibi yargılama sürecindeki duruşma veya keşif gibi işlemlerde sözlü olarak da açıklanabilir. Yazılı olarak yapılan feragat beyanının mahkemeye de mutlaka ilgilisi tarafından ulaştırılması gerekir. Aksi halde geçerli bir feragatten söz edilmesi ve buna dayalı olarak hüküm kurulması mümkün değildir. Dolayısıyla feragat, geçerli bir iradenin sonucu olan feragat dilekçesinin ilgilisi tarafından Mahkemeye sunulmasıyla tamamlanır Feragat iradesinin açık ve anlaşılır bir şekilde yapılması gerektiğinden, miktar artırım dilekçesinde kardeşler açısından maddi tazminat talebinin yenilenmemesinin yorum yoluyla feragat iradesi olarak yorumlanamayacağı, feragat iradesinin Mahkeme nezdinde açıklanmasının somut olayda gerçekleşmediği, bu nedenle davacının usûlüne uygun olarak açıklanmayan davadan feragat beyanına dayalı olarak hüküm kurulamayacağı, Mahkemece de bu kısmın netleştirilip karar verilmesi gerektiği açıktır.
Müteveffaya konulan bipolar kişilik bozukluğu teşhisinin çalışma gücünü ne oranda etkileyeceğinin dosyadaki bilgi ve belgelere göre Adli Tıp Kurumunca belirlenmesiniden sonra maddi tazminat hesabının yapılması gerekmektedir. Ayrıca, işbu bozma kararı üzerine yeniden yapılacak yargılama neticesinde, Mahkeme kararının sonuç bölümünde 24.000,00 TL olan manevi tazminata 28.000,00 TL olarak sehven hatalı yazıldığı faizinde buna göre hesaplandığı görüldüğünden, işbu bozma kararı üzerine yeniden yapılacak yargılama neticesinde verilecek kararda bu hususun da dikkate alınacağı açıktır.
Bu itibarla, davanın kısmen kabulü, kısmen reddi yönündeki … İdare Mahkemesi kararına yönelik istinaf istemlerinin reddine ilişkin temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi kararında belirtilen yönlerden hukuki isabet bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Tarafların temyiz istemlerinin kabulüne,
2. Davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine ilişkin … İdare Mahkemesi kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurularının reddi yolundaki temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … İdare Dava Dairesi'nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın …Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesine gönderilmesine, 23/03/2021 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.