20. Hukuk Dairesi 2019/1382 E. , 2019/3222 K.
"İçtihat Metni".........
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davacılar ... ve Arkadaşları vekili Av. ... tarafından istenilmekle, tayin olunan 07/05/2019 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden davacılar ... ve Arkadaşları vekili Av...., ..... ile davalı ....vekili ...... geldiler, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Daha sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili 23/03/2018 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkillerin kök murisi olan ..... adına kayıtlı olan taşınmaz tapulama tutanağına “taşınmazın teşrini sani 1309 tarih ve 5 sıra nosu ile, ....... adına kayıtlı iken tahminen 1320 tarihlerinde dul olarak öldüğü, mirasçı olarak tek kızı ...... terk ettiği, ..... de 1928 tarihinde dul olarak ölümü ile mirasçı olarak ...... bıraktığı mirasçıların bu taşınmazı bedeli karşılığında 1941 yılında..... terk ettikleri” belirtilerek.... adına tespit ve tescil edildiğini ancak sundukları veraset ilamından da görüleceği üzere tapu maliki ......adına mirasçısı olmadığı buna rağmen kadastro tespitinin hatalı olarak yapıldığı, davalarının 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesine göre 10 yıl içinde açılan tahdit ve tespite itiraz davası olmadığını ancak HGK kararında belirtildiği gibi davanın temelde hata ve hile sebebine dayandığı, bu sebeple 10 yıllık süreye tabi olmayacağı, hata ve hilenin öğrenilmesinden itibaren 1 yıl içinde açılabileceğini, Devletin basit bir araştırma ile gerçeği tespit edebilecekken bu araştırmayı yapmamak sureti ile hataya düşüldüğünü ve iradeyi sakatlayan hal olan hata sonucu taşınmazın tespit ve tescil edilmek suretiyle, müvekkillerinin mülkiyet haklarından açıkca mahrum bırarkıldığını ve devletin söz konusu taşınmaz bedelini TMK"nın 1007. madde gereğince tazmin etmekle mükellef olduğunu, bu itibarla fazlaya ilişkin dava ve talep haklarının saklı kalmak kaydı ile şimdilik 400.000,00.-TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte 4721 sayılı kanunun 1007.maddesi gereğince davalı taraftan tazmini ve tahsili ile miras hisseleri oranında müvekkillere ödenmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.
Yerel mahkemece yapılan yargılama sonucu; davanın zamanaşımı nedeni ile reddine karar verilmiş, hükmün davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine,
Bölge adliye mahkemesince; dava konusu taşınmazın Mehmet Karakuyu adına 24/12/1979 yılında kadastro sonucu tescil edildiği 3402 sayılı Kanunun 12/4. maddesi gereğince tapulama tutanağının kesinleşmesinden itibaren 10 yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki sebebe dayalı olarak itiraz edilemeyeceği, TMK’nın 1007. maddesi gereğince açılan davanın 10
.........
yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu, davacının zamanaşımı ve Anayasa Mahkemesinin 2014/6673 Esas sayılı kararında belirtilen makul süre içinde dava açmadığı gerekçeleri ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından duruşma istemli ve esasa yönelik, davalı Hazine tarafından ise katılma yolu ile vekalet ücretine yönelik olarak temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi gereğince tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı tazminat davasısıdır.
İncelenen mahkeme dosyasına, kararın dayandığı gerekçeye, hatalı kadastro tespitine konu olduğu iddia edilen taşınmazın 1979 yılında yapılan kadastro sonucu tapuya tescil edildiği, 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesinde belirtilen 10 yıllık hak düşürücü süre içinde hatalı olduğu iddia edilen kadastro tespitine itiraz edilmediği, davacıların hakdüşürücü süre içinde dava açmayarak mülkiyet hakkını elde etme imkanını kaybettiği, mülkiyet hakkı olmayan kişinin bu hakka dayalı tazminat isteminde bulunamayacağı, eldeki davanın TMK’nın 1007. maddesinde belirtilen 10 yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açıldığı, davalı Hazinenin süresi içinde zamanaşımı definde bulunduğu belirlenerek hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığına göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, Yargıtaydaki duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre takdir edilen 2.037,00.-TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak kendisini vekil ile temsil ettiren davalı Hazineye verilmesine, HMK"nın 302/5. ve 373. maddeleri uyarınca dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine, Harçlar Kanununun değişik 13/j maddesi gereğince Hazineden harç alınmasına yer olmadığına, temyiz harcı peşin alındığından davacılardan başkaca harç alınmasına yer olmadığına
07/05/2019 günü oy birliğiyle karar verildi.