(Kapatılan) 7. Hukuk Dairesi 2015/1092 E. , 2016/8239 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi
YARGITAY İLAMI
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay"ca incelenmesi davalı ... vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
1- Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı ... nın aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2- Davacı, iş akdinin haksız nedenle feshedildiğini iddia ederek kıdem ve ihbar tazminatı ile eksik ödenen ücret alacağının tahsilini talep etmiştir.
Davalı, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasında, davacının alacaklarının zamanaşımına uğrayıp uğramadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliğini ortadan kaldırır.
Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir.
4857 sayılı Kanundan daha önce yürürlükte bulunan 1475 sayılı Yasada ücret alacaklarıyla ilgili olarak özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediği halde, 4857 sayılı İş Kanunun 32/8 maddesinde, işçi ücretinin beş yıllık özel bir zamanaşımı süresine tabi olduğu açıkça belirtilmiştir. Ancak bu Kanundan önce tazminat niteliğinde olmayan, ücret niteliği ağır basan işçilik alacakları, Borçlar Kanununun 126/1 maddesi (6098 Sayılı TBK 147) uyarınca beş yıllık zamanaşımına tabidir.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 7nci maddesinde, iş mahkemelerinde sözlü yargılama usulü uygulanır. Ancak 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 447 inci maddesi ile sözlü yargılama usulü kaldırılmış, aynı yasanın 316 ve devamı maddeleri gereğince iş davaları için basit yargılama usulü benimsenmiştir.
Sözlü yargılama usulünün uygulandığı dönemde zamanaşımı def"i ilk oturuma kadar ve en geç ilk oturumda yapılabilir. Ancak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde 319 uncu madde hükmü uyarınca savunmanın değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin verilmesiyle başlayacağından, zamanaşımı defi cevap dilekçesi ile ileri sürülmelidir. 01.10.2011 tarihinden sonraki dönemde ilk oturuma kadar zamanaşımı definin iler sürülmesi ve hatta ilk oturumda sözlü olarak bildirilmesi mümkün değildir.
Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, 1086 sayılı HUMK hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı defi de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 317/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı definde bulunulabileceği kabul edilmelidir.
Cevap dilekçesinde zamanaşımı defi ileri sürülmemiş ya da süresi içince cevap dilekçesi verilmemişse ilerleyen aşamalarda 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 141/2 maddesi uyarınca zamanaşımı defi davacının açık muvafakati ile yapılabilir.
1086 sayılı HUMK yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı define davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa (suskun kalınmışsa) zamanaşımı defi geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı definin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı define davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı defi dikkate alınmaz.
Zamanaşımı definin cevap dilekçesinin ıslahı yoluyla ileri sürülmesi de mümkündür (Yargıtay HGK. 04.06.2011 gün 2010/ 9-629 E. 2011/ 70. K.).
Somut olayda, davacı kısmi dava açmış ve ıslah dilekçesi ile de talep miktarlarını artırmıştır. Davalı ... ıslah talebine karşı süresi içinde ve usulüne uygun olarak zamanaşımı definde bulunmuştur. Bu nedenle ücret alacağı yönünden ıslaha karşı yapılan zamanaşımı savunması dikkate alınarak ıslah edilen miktarlar açısından zamanaşımına uğrayan alacak bulunup bulunmadığı belirlenip çıkacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
3- Somut olayda, 392 sayılı Harçlar Kanunu’nun 13/J maddesi uyarınca davalı Bakanlık harçtan muaf olmasına rağmen bakiye ilam harcı ve davacının yatırdığı peşin harç ile sorumlu tutulması hatalı olup bozma nedenidir.
4- Davacının işvereni olan Okul-Aile Birliği 14.06.1973 tarihli 1739 sayılı.... Kanunu"nun 5257 sayılı Kanunla değişik 16.maddesine göre hazırlanan ... Okul- Aile Birliği Yönetmeliğine göre kurulmuştur.
İhtilafın çözümlenmesi için Okul-Aile Birliklerinin tüzel kişiliklerinin bulunup bulunmadığının tartışılması gerekir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 47. Maddesinde tüzel kişiliğin tanımı şu şekilde yapılmıştır. " Başlı başına bir varlığı olmak üzere örgütlenmiş kişi toplulukları ve belli bir amaca özgülenmiş olan bağımsız mal toplulukları, kendileri ile ilgili özel hükümleri uyarınca tüzel kişilik kazanırlar"
Türk Medeni Kanunu"nun açık hükmünden hareket edildiğinde ... Aile Birliği Yönetmeliğinde Birliğin Özel Hukuk Tüzel Kişiliği veya Kamu Tüzel Kişiliği olduğu yönünde bir hüküm bulunmadığından örgütlenmiş bir kişi topluluğu olmalarına rağmen Okul-Aile Birliklerinin tüzel kişiliklerinin bulunmadığının, bu durumda tüzel kişiliği bulunmayan Okul-Aile Birliklerinin yasal temsilcisinin .... Bakanlığı olduğunun kabulü gerekir.
Somut olayda davacı ... İlköğretim Okulu Müdürlüğü ve ... İlköğretim Okulu Okul Aile Birliği tarafından birlikte istihdam edilmiş olup her iki işvereninde yasal temsilcisi ... Bakanlığıdır.
Mahkemece karar başlığında davalı olarak "... (... İlköğretim Okulu Müdürlüğü ve Okul Aile Birliğini temsilen) şeklinde yazılması gerekirken ... Bakanlığının ve okul aile birliğinin ayrı iki davalı olarak yazılmış olması, ayrıca davalı Okul Aile Birliğinin özel hukuk tüzel kişiliği veya kamu tüzel kişiliği bulunmadığından mahkemece ... İlköğretim Okulu Okul Aile Birliğinin davalı ... ile birlikte hüküm altına alınan alacaklardan müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmuş olması hatalı olup karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, 13/04/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.