Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki taraf vekillerince istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :
İİK. nun 127. maddesi gereğince taşınmaz satışlarında, satış ilanının bir örneği borçluya tebliğ edilmelidir. Bu işlemin yapılmamış veya usulsüz yapılmış olması başlı başına ihalenin feshini gerektirir. İİK.nun 134/2.maddesi hükmü gereği ihalenin feshini ilgililer ihale tarihinden itibaren 7 gün içinde isteyebilirler. İlgililerin ihale yapıldığı ana kadar cereyan eden muamelelerdeki yolsuzluklara en geç, ihale günü ıttıla peyda ettiği kabul edilir. Öte yandan, anılan Kanunun 6.fıkra hükmüne göre satış ilanı tebliğ edilmemiş veya satılan malın esaslı vasıflarındaki hataya veya ihalede fesada bilahare vakıf olunmuşsa şikayet süresi ıttıla tarihinden başlar. Şu kadarki, bu müddet ihaleden itibaren bir seneyi geçemez.
Tebligat Kanunu ve Tebligat Tüzüğü, tebliğ belgesindeki işlemin aksinin iddia edilmesi halinde bunun tahkik şeklini ve yöntemini göstermemiştir. O halde, hakim, her somut olayın özelliğini, cereyan şeklini, gerçekleşen maddi olguları en ufak ayrıntılarına kadar gözönünde bulundurup, iddiayı tahkik etmelidir. Dairemizin süregelen yerleşmiş uygulaması, Hukuk Genel Kurulunun 7.4.1982 tarih, ve 1377-337 sayılı kararında öngörülen yukarıdaki ilkeye uygun biçimde devam etmektedir.
Somut olayda, borçlu A.S. adına çıkarılan satış ilanının, kendisiyle birlikte aynı konutta ikamet ettiğini beyan eden yeğeni H. S. imzasına tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. Bu hali ile tebliğ işleminin 7201 Sayılı Tebligat Kanununun 16.maddesine göre yapıldığı görülmektedir. Borçlu vekili icra mahkemesine 13.04.2009 tarihinde yaptığı başvurusunda, tebliğ evrakını alan H. S.’ın müvekkilinin yeğeni olup, aynı konutta ikamet etmediklerini, adı geçenin aynı apartmanda farklı bir dairede oturduğunu ve adı geçen ile birlikte oturmadığını ve tebliğ işleminin usulsüz olduğunu, ihaleyi 09.04.2009 tarihinde öğrendiğini ileri sürerek, 26.03.2009 tarihli ihalenin feshini istemiştir.
7201 Sayılı Tebligat Kanununun 32.maddesi gereğince, tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğ işleminden haberdar olmuş ise geçerli sayılır. Muhatabın beyan ettiği öğrenme tarihi tebliğ tarihi olarak kabul edilir.
Hukuk Genel Kurulunun 12.02.1969 tarih ve 1967/172-107 sayılı kararında da benimsendiği üzere öğrenme tarihinin aksi tanık beyanıyla ispat edilemez. Öte yandan, satış ilanı tebliğ edilmeyen şikayetçinin dava açma süresi belirlenirken ihaleden haberdar olma durumu tanık dinleme yolu ile saptanamaz. (HGK.nun 25.3.1998 tarih ve 1998/12-233 248 K.)
Bu durumda, öncelikle tebliğ işleminin 7201 Sayılı Tebligat Kanununun 16.maddesine uygun yapılıp yapılmadığı değerlendirilmelidir.
Konu ile ilgili 7201 Sayılı Tebligat Kanunu"nun 16.maddesi; "Kendisine tebligat yapılacak şahıs, adresinde bulunmazsa, tebliğ kendisiyle birlikte aynı konutta oturan kimselere veya hizmetçilerden birine yapılır" yasal düzenlemesini içermektedir.
4829 Sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile Tebligat Kanununun 16.maddesinde "birlikte oturan ailesi efradı" ibaresi "aynı konutta oturan kişiler" şeklinde değiştirildiğinden, muhatap adına kendilerine tebligat yapılacak aynı konutta oturan kişiler, aile fertleri, yakın ve uzak akrabalar veya hizmetçilerinden biri olabileceği gibi, bu kimseler dışında kalan ancak muhatapla birlikte oturan diğer kimseler de olabilecektir. Muhatapla birlikte oturma şartının gerçekleşmiş sayılabilmesi için, muhatap ile aynı çatı altında oturmak yetmeyip, aynı daireyi paylaşmış olmak gerekir.
Tebliğ evrakını alan H. S.ın borçlunun kardeşi İ. S.’ın kızı olup, borçlu ile kardeşinin aynı apartmanda, fakat farklı dairelerde oturduğu, tanık beyanları ile de doğrulanmıştır. Bu durumda, satış ilanı tebliğ edilen H. S.’ın, tebliğ işleminin muhatabı borçlu ile aynı konutta oturmadığı anlaşılmış olmakla, anılan tebliğ işlemi 7201 Sayılı Tebligat Kanununun 16.maddesine uygun yapılmadığından usulsüzdür.
7201 Sayılı Tebligat Kanununun 32.maddesi gereğince borçlunun usulsüz tebliği öğrendiğini bildirdiği 09.04.2009 tarihi tebliğ tarihi kabul edileceğinden, borçlu vekilince 13.04.2009 tarihinde yapılan fesih isteminin İİK. nun 134/6.maddesinde öngörülen yasal süre içinde yapıldığının kabulü gerekir.
O halde mahkemece şikayetin kabulü ile ihalenin feshine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile istemin süre yönünden reddi isabetsizdir.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), bozma nedenine göre davalı kooperatif vekilinin temyiz itirazlarının reddine, 21.09.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.