Esas No: 2019/5852
Karar No: 2021/1304
Karar Tarihi: 23.03.2021
Danıştay 10. Daire 2019/5852 Esas 2021/1304 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2019/5852
Karar No : 2021/1304
TEMYİZ EDENLER (DAVACILAR): 1- …
2- …
3- …
4- …
VEKİLLERİ : Av. …
TEMYİZ EDENLER (DAVALILAR) : 1- … Bakanlığı
VEKİLİ : 1. Hukuk Müşaviri Yrd. …
2- … Valiliği
VEKİLİ : Av. …
İSTEMLERİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi ... İdare Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacılar tarafından, 28/06/2016 tarihinde İstanbul Atatürk Havalimanında gerçekleşen terör eylemi sonucunda murisleri …'un ölmesi nedeniyle uğradıklarını ileri sürdükleri manevi zararlara ilişkin anne ... için 100.000,00 TL, kardeşler ..., ..., ... için ayrı ayrı 50.000,00 TL olmak üzere toplamda 250.000,00 TL manevi tazminatın, olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... İdare Mahkemesinin kararıyla; davacılar murisi …'un canlı bomba saldırısı neticesinde hayatını kaybettiği, davacı tarafın Devlete ve toplum bütünlüğüne yönelik terör eylemi sonucu özel ve olağandışı bir zarara uğradığı, olayın terör eylemi olduğu hususunun davalı idare tarafından da kabul edilerek davacılara 5233 sayılı Kanun uyarınca nakdi tazminat ödendiği, olayın oluş şekli ve zararın niteliği karşısında davacıların uğradığı zararın sosyal risk ilkesine göre tazmin edilerek toplumca paylaşılması gerektiği, olayın terör olaylarının yoğun olarak yaşandığı yerlere göre daha az gerçekleştirildiği bir yerde meydana gelmesinin, eylemin Devlete ve toplum bütünlüğüne yönelik olma niteliğini, zararın özel ve olağandışı olma niteliğini değiştirmediği, aksi düşüncenin, sosyal risk ilkesinin kaynağı olan toplumun huzuru, dayanışma ve adalet anlayışına dayalı sosyal hukuk devleti ilkesine, eşitlik ilkesine ve hakkaniyete aykırı düşeceği, bu durumda, olay nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlayan manevi tazminatın zenginleşmeye yol açmayacak şekilde belirlenmesinin söz konusu olduğu, davacılardan müteveffanın annesi ... için 20.000,00 TL, kardeşler ... için 5.000,00 TL, ... için 5.000,00 TL ve ... için de 5.000,00 TL olmak üzere toplamda 35.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren (24/03/2017) işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı idarece hesaplanıp davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin istemlerin reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge İdare Mahkemesi ... İdare Dava Dairesince; davacılar istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile olayın oluş şekli ve davacıların yaşamış oldukları üzüntü dikkate alındığında, Mahkemece davacılar için takdir edilen manevi tazminat miktarının, duyulan elem ve ıztırabı kısmen de olsa giderecek düzeyde olmadığı gerekçesiyle ölenin annesi olan ... için Mahkemece hükmedilen ve Dairece de uygun bulunan 20.000,00 TL manevi tazminata ek olarak 80.000,00 TL manevi tazminatın toplamda 100.000,00 TL ve yine ölenin kardeşleri olan diğer davacılar ..., ... ve ... için Mahkemece hükmedilen 5.000,00 TL manevi tazminata ek olarak ayrı ayrı 5.000,00 TL toplamda ayrı ayrı 10.000'ar TL manevi tazminatın davalı idarelerce davacılara ödenmesine, öte yandan her ne kadar istinafa konu kararda hükmedilen manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmiş ise de, hüküm altına alınan tazminatın, davacılar tarafından davalı idareye yapılan başvuru tarihi olan 17/01/2017 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte davacılara ödenmesine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davacılar vekili tarafından, olayın oluş şekli ve müvekkillerin yaşadıkları dikkate alındığında talep edilen manevi tazminatın tamamının kabul edilmesi gerektiği, hükmedilen tazminat miktarının yetersiz olduğu, davalı idareler lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin hak arama hürriyetine aykırı olduğu, maktu vekalet ücretine hükmedilmesi ya da hiç hükmedilmemesi gerektiği ileri sürülmektedir.
Davalı İçişleri Bakanlığı tarafından, idarenin ağır hizmet kusuru halinde sorumluluğunun bulunduğu, olayın bir terör olayı olduğu ve bu nedenle 5233 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, manevi tazminat ilgili Kanunda düzenlenmediğinden sorumluluklarının bulunmadığı, belirlenen manevi tazminatın düzenlenme amacına aykırı yüksek belirlendiği, faizin dava açılış tarihi itibarıyla işletilmesi gerektiği ileri sürülmektedir.
Davalı İstanbul Valiliği tarafından, manevi tazminat miktarının hakkaniyete aykırı olduğu, olayın bir terör olayı olduğu, bu nedenle 5233 sayılı Kanun'un uygulanması gerektiği, ilgili Kanun kapsamında manevi tazminat düzenlenmediğinden sorumluluklarının bulunmadığı, idarelerinin harçtan muaf olduğu ileri sürülmektedir.
TARAFLARIN SAVUNMALARI : Davacılar vekili tarafından, savunma verilmemiştir.
Davalı idareler tarafından, davacıların temyiz istemlerinin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Davalı idarelerin ve davacıların temyiz istemlerinin kısmen kabulü ile davacı anne için hükmedilen manevi tazminat miktarının benzer olaylara göre yüksek, davacı kardeşler için hükmedilen manevi tazminat miktarının ise düşük belirlendiği düşüncesiyle bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
28/06/2016 tarihinde İstanbul Atatürk Havalimanında gerçekleşen terör eylemi sonucunda yaşamını yitiren Hüseyin Tunç'un yakınları olan davacılar tarafından uğranıldığı öne sürülen zararlara karşılık olarak manevi tazminatın ödenmesine karar verilmesi istemiyle bakılan dava açılmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dosyanın ve aynı olaya ilişkin temyiz dosyalarının birlikte incelenmesinden; 28/06/2016 tarihinde terör saldırısı nedeniyle Atatürk Havalimanında meydana gelen patlama nedeniyle zarara uğrayan davacı/davacılar tarafından, olayda davalı idarenin / idarelerin hizmet kusuru/kusursuz sorumluluk hali bulunduğu ileri sürülmüş, ancak İdare Mahkemeleri ve Bölge İdare Mahkemesi tarafından olayda davalı idarenin / idarelerin hizmet kusuru/kusursuz sorumluluk hali bulunmadığı sonucuna varılmış, davacı/davacılar tarafından dosyalarda bulunan olaya ilişkin bilgi ve belgelerin değerlendirilmediği, temyiz aşamasında da aynı iddiaları devam ettiğinden Dairemizce öncelikle bu hususa ilişkin olarak davacı/davacıların temyiz iddiaları doğrultusunda dava konusu olay değerlendirilmiştir.
Dava konusu olayın bir terör olayı olduğu açık olmasına rağmen, bu terör olayında idarenin hizmet kusuru/ kusursuz sorumluluğunun bulunup bulunmadığının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Dairemizin konuyla ilgili yerleşik içtihadı da; terör eylemi sonucu bir zararın ortaya çıkması durumunda, öncelikle söz konusu olayın meydana gelmesinde idarelere atfı kabil bir hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk hallerinin bulunup bulunmadığının araştırılması, idarenin gerek hizmet kusuru gerekse kusursuz sorumluluk hallerinin olayda bulunmaması durumunda 5233 sayılı Kanun kapsamında gerekli inceleme ve araştırma yapılarak karar verileceği yönündedir. Bu nedenle idarenin / idarelerin olay öncesi genel güvenlik hizmetlerine ilişkin kusuru / kusursuz sorumluluğunun tespiti için olay öncesinde olaya ilişkin ihbar veya istihbari bilgi ve belge olup olmadığının araştırılması gerekmektedir. Olay öncesinde ve olaya ilişkin istihbari bilgi belge var ise idarenin bu konuda özel bir önlem almaması neticesinde oluşan zarardan hizmet kusuru ilkesi uyarınca sorumlu tutulacağı açıktır.
İncelenen dosyalarda İdare Mahkemeleri tarafından yapılan ara kararlar üzerine dosyalara giren bilgi ve belgelere göre; İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü ilgili birimlerince emniyete ulaşan ve gerekli birimlerle paylaşılan genel nitelikteki muhtemel eylemlere ilişkin yazıların sunulduğu, olaya ilişkin ihbarın bulunmadığının belirtildiği, söz konusu yazıların incelenmesinden; davalı idarenin hizmet kusuru nedeniyle sorumlu tutulabilmesi için olay öncesinde olaya ilişkin istihbari bilginin yer, zaman, kişi unsurlarından bir ya da bir kaçının belirli olacak şekilde idarece bilinmesi ve idarenin bu bilgiye rağmen gerekli önlemi almaması halinde söz konusu olacağı değerlendirildiğinde; dava konusu olayda Emniyet birimlerinde olay öncesinde olaya ilişkin herhangi bir ihbarın bulunmadığına ilişkin yazıları da gözönünde tutularak idarenin hizmet kusuru ve kusursuz sorumluluğundan söz edilemeyeceği sonucuna varılmıştır.
Manevi zarar; kişinin fizik yapısının ve iç huzurunun bozulmasını, yaşama gücünün ve sevincinin azalmasını, kişilik haklarının zedelenmesini, şeref ve haysiyetinin rencide edilmesini, ölüm veya uğranılan diğer cismani zarar nedeniyle duyulan acı ve ızdırabı, kişinin günlük yaşamını zorlaştıran belli ağırlıktaki her türlü üzüntü ve sıkıntıyı ifade etmektedir. Kendisinin veya yakınlarının uğradığı tecavüz, saldırı veya meydana gelen bir ölüm olayı sonucunda; fiziki veya manevi acılar duyan, ruhsal dengesi bozulan, yaşama sevinci azalan kişinin manevi yönden zarara uğramış olduğu kabul edilmektedir.
Manevi tazminat, kişinin mal varlığında meydana gelen eksilmeyi gidermeye yönelik bir tazmin aracı değil, manevi değerlerinde bir eksilme meydana gelen ve yaşama sevinci ve zevki azalan kişinin manen tatminini sağlamaya yönelik bir tazmin aracıdır. Manevi zararın başka türlü giderim yollarının bulunmayışı veya yetersiz kalışı manevi tazminatın parasal olarak belirlenmesini zorunlu kılmaktadır. Manevi tazminat, olay nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlar. Belirtilen niteliği gereği manevi tazminatın, zenginleşmeye yol açmayacak şekilde belirlenmesi ve tam yargı davalarının niteliği gereği takdir edilecek manevi tazminat miktarının, olayın ağırlığını ortaya koyacak, hukuka aykırılığı özendirmeyecek, bir başka ifade ile benzeri olayların bir daha yaşanmaması için caydırıcı ve aynı zamanda cezalandırıcı bir miktarda olması gerekmektedir.
Bakılan uyuşmazlıkta, Bölge İdare Mahkemesince söz konusu patlamalarda vefat eden kişilerin yakınlarının açmış olduğu manevi tazminat istemli dosyalarda aynı derecede yakınlık bağı bulunan kişiler için farklı miktarlarda manevi tazminata hükmedildiği görülmektedir. İş bu dosyada davacı anne için 100.000,00 TL manevi tazminat miktarının yukarıda izah edilen nedenlerle Dairemiz içtihatlarına göre yüksek olması, davacı kardeşler için ayrı ayrı hükmedilen 10.000,00 TL manevi tazminat miktarının ise Dairemiz içtihatlarına göre düşük olması nedeniyle manevi tazminatın amaç ve niteliği de dikkate alınarak olay karşısında duyulan acıyla da orantılı olacak şekilde yeniden takdiri yapılması gerektiği sonucuna varılmıştır.
Aynı ve benzer olaya ilişkin dosyaların incelenmesinden, Dairemizin 23/03/2021 tarih E:2019/5914, K:2021/1314 sayılı dosyasında anne, baba için belirlenen 50.000,00 TL ile Dairemizin 05/04/2021 tarih ve E:2020/4211, K:2021/1562 sayılı dosyasında kardeş için belirlenen 20.000,00 TL manevi tazminat miktarının onandığı görülmüştür.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Tarafların temyiz istemlerinin kısmen kabulüne, kısmen reddine,
2. Temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi ... İdare Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … Bölge İdare Mahkemesi ... İdare Dava Dairesine gönderilmesine, 23/03/2021 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.
(X)KARŞI OY :
Dava konusu olay, İstanbul Atatürk Havalimanı'nda 28/06/2016 tarihinde DEAŞ mensubu teröristlerin yanlarındaki bombayı patlatmaları ve ellerindeki silahlarla etrafa ateş etmeleri sebebiyle meydana gelmiştir.
Olayın oluş şekli, olay tarihi, olaya yakın zamanlarda ülkemizde meydana gelen benzer terör olayları (20/07/2015 tarihinde Suruç Patlaması, 10/10/2015 Ankara Gar Patlaması, 17/02/2016 Merasim Sokak Patlaması, 13/03/2016 tarihinde Güvenpark Patlaması, 07/06/2016 tarihinde Vezneciler Patlaması...), olay öncesinde havalimanı gibi yerlerde bombalı terör eylemi yapılacağına dair istihbari bilgilerin bulunduğu, olay tutanağına göre teröristlerin güvenlik tarafından kamera sistemi ile fark edildiği, polisin müdahalesi sırasında olayın yaşandığı dikkate alınarak ülkemiz gibi terör olaylarının sık yaşandığı ve sürekli teyakkuz halinde olunması gereken bir ülkenin en büyük havalimanında meydana gelen bu patlama ve silahlı saldırı olayında öncelikle idarenin olaya ve olayın önlenmesine ilişkin hizmet kusurunun olduğu oyuyla aksi yöndeki Daire çoğunluk kararına katılmıyorum.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.