4. Hukuk Dairesi 2021/2112 E. , 2021/8548 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVALILAR : 1-... vekili Av. ... 2-..., 3-... vekili Av. ...
Davacı Kendi Adına Asaleten ...... Adına Velayeten ... vekili Av.... tarafından, davalı ... vd. aleyhine 16.04.2012 gününde verilen dilekçe ile trafik kazası sonucu ölüm nedeniyle maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne dair verilen 26.09.2019 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
- K A R A R -
Hükmüne uyulan Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 08.11.2016 gün 2014/15217 E. 2016/10254 K. sayılı ilamında; “…1086 sayılı HUMK"nın 388 ve 389. maddeleri ile 6100 sayılı HMK"nın karşılık 297/1-2. maddeleri uyarınca, mahkeme kararında; hüküm sonucunun, taraflara yükletilen hak ve sorumlulukların şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde ayrı ayrı ve açıkça gösterilmesi gerekir. Bu hükümler yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği ve kamu düzeni ile ilgili olup, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar, kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olması zorunludur. Yargıtay"ın hukuka uygunluk denetimi yapabilmesi için de ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş bir hüküm bulunması gerektiği açıktır. Mahkemece, davacıların ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtıklarına, ölüm nedeniyle doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacılara yansıtılamayacağına; dolayısıyla araç sürücüsünün veya işletenin tam kusurlu olmaları halinde, desteğinden yoksun kalan davacıları etkilemeyeceğine ilişkin hüküm gerekçesi Dairemiz kararları ve HGK kararlarında belirtildiği üzere tek taraflı trafik kazalarında sürücünün ölümü halinde geçerli olup davaya konu trafik kazası ise iki taraflı olup dava karşı aracın sürücü, malik ve zorunlu trafik sigortacısına karşı açıldığından, somut olaya uygun olmayan gerekçelerle davanın kabulü doğru olmayıp hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir. Kabule göre de; 6100 Sayılı HMK 266 ve devamı maddeleri gereğince çözümü özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verilir, hükmüne yer verilmiştir. Davaya konu trafik kazasıyla ilgili olarak Kars 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2011/490 Esas, 2012/1168 Karar sayılı dosyasında davalı araç sürücüsü sanık ... asli kusurlu, destek sürücü tali kusurlu kabul edilerek verilen hüküm kusur bakımından da Yargıtay ilgili ceza dairesi tarafından 12.05.2014 tarihinde onanarak kesinleşmiş, hükme esas alınan hukukçu bilirkişiden aldırılan raporda ise ceza ilamında kusur asli-tali olarak belirlendiğinden davalı ... için kusur oranı %75 olarak kabul edilerek hesaplama yapılmıştır. Eksik inceleme ile hüküm kurulamaz. Bu durumda, mahkemece tarafların kusuru hususunda alanında uzman bir bilirkişiden, ayrıntılı, gerekçeli ve denetime açık rapor alınarak sonucuna göre maddi ve manevi tazminatın değerlendirilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Destekten yoksun kalma tazminatı Borçlar Kanununun 45/II. (6098 sayılı TBK m. 53) maddesinde düzenlenmiş olup "Ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir." şeklinde hükme bağlanmıştır. Yasa metninden de anlaşılacağı gibi destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir. Yani haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse BK"nın 45/II. (6098 sayılı TBK m. 53) maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Davalı destekten yoksun kalmadan ileri gelen somut zararı gidermek zorundadır. Bu nedenle tazminat hesabından önce zarar tutarını belirlemek gerekir. Bunun yanında amaç zarar görenin malvarlığındaki eksilmeyi gidermek olduğuna göre, ölüm nedeniyle desteğini yitirenin elde ettiği çıkarlar varsa, bunların da zarar tutarından indirilmesi gerekir. Aksi halde zarar görenin malvarlığında olaydan önceki duruma göre bir artış meydana gelmiş olur. Buradaki amaç zarar görenin malvarlığını zenginleştirmek değil, desteğini yitiren kişiye ölümden önceki yaşam düzeyini sürdürebilme olanağı tanımaktır. Destekten yoksunluk zararının hesabında müteveffanın gelirinin belirlenmesi tazminatın doğru tespitinde önemli bir yer tutmaktadır. Davacının maruz kaldığı destekten yoksun kalma zararının belirlenebilmesi için desteğin son gelir durumunun net olarak belirlenmesi gerekir. Somut olayda dava dilekçesinde desteğin ziraat mühendisi olduğu, sertifikalarından da anlaşılacağı üzere tarım danışmanlığı yaptığı, AB hibeleri için proje hizmeti verdiği, kendisine ait ofiste bu işleri ve mesleğini icra ettiği belirtilmiş, davacı tanıkları desteğin işi ve geliri hususlarında dinlenmiş, mahkemece desteğin geliri konusunda başkaca araştırma yapılmamış, hükme esas alınan bilirkişi raporunda destek kalifiye eleman olduğundan, dosyada gelire dair net bilgi bulunmadığından desteğin aylık geliri asgari ücretin 2 katı esas alınarak hesaplama yapılmıştır. Eksik inceleme ile hüküm kurulamaz. Bu durumda mahkemece desteğe ait tüm işyeri kayıtları ile vergi kayıtları ilgili kurumlardan getirtilerek desteğin kendi işyerinde fiili emeği ile elde edebileceği net gelir tespit edilmek suretiyle hukukçu bilirkişiden aldırılacak ek raporun sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda sağ kalan davacı eşin evlenme ihtimali kaza (ölüm) tarihi yerine, rapor tarihine göre belirlenmiştir. Yargıtay"ın yerleşik uygulamalarına göre, sağ kalan eşin olay tarihindeki yaşı, çocuk sayısı, sosyal yaşantısı ve ekonomik durumu göz önünde bulundurularak evlenme ihtimali belirlenmektedir. O halde, davacı eşin AYİM tablosuna göre kaza (ölüm) tarihindeki evlenme ihtimali değerlendirilmek suretiyle tazminatın hesaplanması için aynı bilirkişiden ek rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uygun yapılan yargılama neticesinde, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş; söz konusu karar, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi olanağı bulunmamasına göre yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 652,90 TL fazla alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine 10/11/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.