Esas No: 2022/2410
Karar No: 2022/3310
Karar Tarihi: 05.04.2022
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2022/2410 Esas 2022/3310 Karar Sayılı İlamı
8. Hukuk Dairesi 2022/2410 E. , 2022/3310 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Kullanım Kadastrosu
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Mahkemece verilen önceki karar ... (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince bozulmuş olup, bozma ilamında özetle; "Mahkemece, davacının, satın alma iddiasına dayanarak lehine şerh verilmesini talep ettiği, ancak zilyetlik şerhinin ayni hak olmaması nedeniyle alınıp satılamayacağı, zilyetlik şerhine yönelik davaların ancak 3402 sayılı Yasa' nın 11. maddesi uyarınca askı ilan süresi içinde açılabileceği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş ise de, mahkemenin kabulünün dosya kapsamına uygun bulunmadığı, dava konusu taşınmazın, 437 parselden ifrazen oluştuğu, Beldibi Köyünde yapılan kadastro çalışmaları sonucu 437 parsel sayılı taşınmazın 6831 sayılı Yasa'nın 2/B maddesi uyarınca orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden olması nedeniyle 19.07.1983 tarihinde Hazine adına tapuya tescil edildiği ve tapu kaydının beyanlar hanesine "üzerindeki betonarme ev ile narenciye ağaçlarının ...'a ait olduğu ve taşınmazın bu kişinin zilyetliğinde olduğu" şerhi verildiği, 2001 yılında yapılan ifraz işlemleri sırasında taşınmazın bir kısmının yol olarak terkininden sonra taşınmaz 819 ila 830 parsellere ifraz olunduğu ve beyanlar hanesindeki şerhin aynen korunduğu, daha sonra şerh sahibi ...'ın 1985 yılında ölmesi nedeniyle şerhin mirasçıları olan ... ve müşterekleri adına yenilendiği, 23.10.2009 tarihinde 3402 sayılı Yasanın Ek-4. maddesi uyarınca yapılan güncelleme çalışmaları sırasında, davacı ... tarafından satın alma iddiasında bulunulmuş ise de tüm mirasçıların satışa katıldığının belirlenemediği belirtilerek şerhin aynen muhafaza edildiği ancak tapu kaydına, "taşınmaz üzerinde bulunan evin ...'e ait olduğu" şerhinin ilave edildiği, davacı, taşınmazı güncelleme çalışmasından önce satın aldığını iddia ettiğine göre davanın, 1983 yılında tapuya tescil edilen kadastro çalışmasına yönelik olmayıp 3402 sayılı Yasa'nın Ek-4/4. maddesi uyarınca yapılan güncelleme çalışmasına yönelik bulunduğu açıklanarak, davacının iddiasının esastan incelenmesi gerekirken, dosya kapsamıyla usul ve yasaya uygun olmayan gerekçelerle davanın reddine karar verilmesinin isabetsizliğine işaret edildikten sonra; güncelleme çalışmaları sırasında, daha önce yapılan kadastro çalışmaları sırasında kullanıcı şerhi verilen taşınmazlarda kullanıcının değiştirilebilmesi için, adına zilyetlik şerhi verilmesini talep eden kişinin, taşınmazdaki zilyetlik haklarını, tapu kaydının beyanlar hanesinde yazılı kişilerden devraldığını kanıtlamasının zorunlu bulunduğu, davacının, devir alma iddiasını her türlü delille kanıtlamasının mümkün olduğu, somut olayda davacının, mirasçılardan ...'dan satın alma iddiasına dayandığı, ne var ki, tapu kaydının beyanlar hanesinde adı geçen tek kullanıcı ... olmayıp, tüm ... mirasçılarının isminin yazılı bulunduğu, mirasçılar arasında elbirliği mülkiyeti geçerli olup, mirasçılar arasında taksim yapılmadığı sürece bir mirasçının tek başına üçüncü kişiye satış yapmasının hukuken geçersiz olduğu, bu nedenle taraflar arasındaki ihtilafın, ... mirasçıları arasında taksim yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise taksimen taşınmazın ...'a isabet edip etmediği ya da ... tarafından yapılan satışa diğer mirasçıların muvafakat edip etmedikleri noktasında toplandığı belirtilerek, işin esasına girilmek suretiyle davacıya mirasçılar arasında taşınmazın taksim edilerek ...'a isabet ettiği ya da ... tarafından yapılan satışa diğer mirasçıların muvafakat ettiği hususlarını kanıtlama olanağının tanınması, taraflardan bu konudaki delillerini bildirmelerinin istenilmesi, bildirilecek tüm deliller toplanması ve sonucuna göre işin esası hakkında bir karar verilmesi” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda; davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece; taşınmazın ...’a ait iken ölümüyle mirasçılarına kaldığı, mirasçılardan ...’un tek başına üçüncü bir kişiye yaptığı satışın hukuken geçersiz olduğu, diğer mirasçılarında bu satışa muvafakat verdiklerinin ispatlanamadığı gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de varılan sonuç dosya kapsamına uygun bulunmamaktadır. Şöyle ki; taşınmazın muris ...’ın kullanımında iken ölümüyle mirasçılarına kaldığı, murisin ölümünden sonra taşınmazın mirasçılarından ... tarafından kullanılmaya başlandığı ve adı geçen tarafından 1993 yılında senetle ... ...’a satılarak zilyetliğin devredildiği, bilahare ... ... tarafından da davacı ...’e satılarak zilyetliğinin devredildiği, taşınmazın satın alanlar tarafından ev yapılmak suretiyle zilyet ve tasarruf edildiği, satışın yapıldığı 1993 yılından güncellemenin yapıldığı 2009 yılına kadar taşınmazın satın alanlar tarafından nizasız olarak kullanıldığı, davacının bu kullanımı sırasında ...’ın diğer mirasçılarının herhangi bir itirazlarının bulunmadığı anlaşıldığına göre, diğer mirasçıların davacının bu kadar uzun süreli kullanımına muvafakat ettiklerinin kabulü gerekir.
Öncesinde kök 437 parsel olarak tespit ve tescil edilen taşınmazın, 2001 yılında 819 ila 830 parsellere ifraz edildiği, muris ... mirasçısı ... tarafından 819, 826 ve 828 parsellerinde aynı tarihlerde üçüncü kişilere satıldığı, 2009 yılında yapılan güncelleme nedeniyle benzer davalar görüldüğü ve Mahkemece, satın alan 3. kişiler adına kullanıcı şerhi verilmesine ilişkin kararların ... (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince onandığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Diğer yandan; 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun Ek 4. maddesi ile 6831 sayılı Orman Kanunu'nun 20.6.1973 tarih ve 1744 sayılı Kanunla değişik 2 nci maddesi ile 23.9.1983 tarih ve 2896 sayılı, 5.6.1986 tarihli ve 3302 sayılı Kanunlarla değişik 2. maddesinin (B) bendinde, orman kadastro komisyonlarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerler, fiili kullanım durumları dikkate alınmak ve varsa üzerindeki muhdesatın kime veya kimlere ait olduğu ve kim veya kimler tarafından ne zamandan beri kullanıldığı kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilmek suretiyle, bu Kanun'un 11 inci maddesinde belirtilen askı ilanı hariç diğer ilanlar yapılmaksızın öncelikle kadastrosu yapılarak Hazine adına tescil edileceği düzenlenmiştir.
Hal böyle olunca; Mahkemece, çekişmeli taşınmazın evveliyatının orman olup bilahare orman niteliğinin kaybolması nedeniyle Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden olduğu, diğer bir anlatımla taşınmazın mülkiyetinin Hazineye ait bulunduğu, bu tür taşınmazları kullanan kişilerin taşınmaz üzerinde mülkiyet hakkının bulunmadığı, yalnızca 6292 sayılı Yasa kapsamında koşullarının bulunması halinde satın alma haklarının bulunduğu, davacı ve bayii tarafından 1993 yılında satın alınmak ve üzerine ev yapılarak kullanılması ve güncellemenin yapıldığı 2009 yılına kadar ihtilafsız olarak sürdürülen kullanım karşısında muris ...’nın diğer mirasçılarının muvafakatinin bulunduğunun kabulü gerektiği, davacı ve bayinin kötü niyetli olduğu yönünde bir iddia olmadığı gibi, davacı ve bayinin 1993 yılından itibaren olan kullanımına da itirazlarının bulunmadığı gözetilerek, davacı ...’in davasının kabulüne ve çekişmeli taşınmazın davacının kullanımında olduğunun tapunun beyanlar hanesinde gösterilmesine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olduğu gibi, kabule göre de; davanın kullanım hakkının beyanlar hanesinde gösterilmesine ilişkin olduğu, davanın bu nitelendirmesine göre karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre maktu vekalet ücreti tayin olunması gerektiği halde, davacı aleyhine olacak şekilde kendilerini vekille temsil ettiren davalılar lehine nispi vekalet ücreti takdir edilmesi dahi usul ve yasaya uygun bulunmadığından hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı ... vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'un 440/I maddesi gereğince ... ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz eden davacı ...'e iadesine, 05.04.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.